Mustafa Deprem’den bir eposta aldım. Televizyonlardaki tartışma programlarına katılmamı yanlış buluyor, tek başıma çağrıldığım zaman ekrana çıkmamı öneriyor. Şöyle yazıyor:
MUSTAFA DEPREM’İN EPOSTASI
“Sayın Genel başkanım, Habertürk, CNN vb televizyonlarda, seviyesiz ve kötü niyetli katılımcılarla birlikte programa çıkmamızı doğru bulmuyorum. Bu programların yapımcıları, Vatan Partisi liderinin görüşlerinin halka ulaştırılması gibi bir amaçlarının olmadığı açıkça görülüyor. Bu programlara Genel Başkan olarak siz değil, Vatan Partisi’ni temsilen genç ve yetenekli arkadaşlar çıkmalıdır. Siz ancak tek başınıza çağrıldığınız zaman çıkmalısınız. Ahmet Davutoğlu’nu, Karamollaoğlu’nu, Meral Akşener’i, Kılıçdaroğlu’nu tek başlarına mülakat için çağırıyorlar. Ama sizi çağırmıyorlar, ben bir Vatan Partisi üyesi olarak buna çok üzülüyorum. Seviyesiz ve tetikçi sözde kanaat önderi denilen bu reziller ile programa çıkmamızı doğru bulmadığımı ilçe başkanıma birkaç kez ilettim. İlçe başkanım da il yönetimine ilettiğini bana söyledi. Vatan Partisi Genel Başkanını çağırıp da konuşturmadıkları, söylediklerinizi çarpıttıkları programlarda Genel Başkanımı orada görmek istemediğim için, Vatan Partisi Tire ilçe teşkilatından istifa ediyorum. Selam sevgi ve saygılarımla. 21 Aralık 2020.”
DOĞRULAR YANLIŞLARLA MÜCADELE İÇİNDE KABUL GÖRÜR
Mustafa Deprem Arkadaş,
Sistemin sözcüleriyle tartıştığımız programlarda halkı kazanıyoruz. Partimize, il ve ilçe örgütlerimize, Öncü Gençliğe, Öncü Kadın’a akın akın üye olanlar ve internetten başvuranlar, televizyon tartışmalarında ikna olduklarını belirtiyorlar.
Tek başımıza çıktığımız programlarda tek ses oluyor, yanlış fikirlerle mücadele olmuyor. Tek kale maç gibi bir şey. Karşıda takım ve kaleci olmadığı için istediğiniz kadar gol atabilirsiniz.
Tek başımıza konuştuğumuz programlarda, halk, bizim çözümlerimiz ile sistemin çözümsüzlüğünü karşılaştırma olanağına sahip olmuyor.
Edep, erkân, terbiye ve insana saygı da bir karşılaştırma konusudur. Orda da halk geleneksel kültürünün gerektirdiği tercihleri yapıyor.
Doğru görüşler, yanlışlarla mücadele ve karşılaştırma içinde etkili olur ve oluyor!
TEK BAŞINA VEYA TOPLU ÇIKSINLAR YILDIZLARI SÖNÜYOR
Sizin üzülmeniz çok yanlış. Özgüven yoksunluğundan ileri geliyor.
Biz neysek oyuz. Tek başımıza programa çıktığımız zaman omuzlarımızdaki sırmalar parlamaz. Bu değerlendirme, toplumdaki geri bilincin yansımasıdır. Bakınız Şairimiz Turgut Uyar’ın şu dizesi ne kadar anlamlı: “Ben severim omuzlarımı bir gün, sırmaları apoletleri olmasa da.” Omuzlarımıza sırma taktığımız zaman, omuzumuz değişmiyor.
Halka bir soralım, tek başına televizyonlara çıkanların yıldızları parlıyor mu? Bakın artık onları dinleyen yok, izleyen yok. Sistem partileri ve sistemin kalemşörleri hep birlikte çıkmazda. Halk, onların çözümlerinin olmadığını bizimle karşı karşıya geldikleri zaman kavrıyor. Basında da yazılıyor, en yüksek izleme oranı, en büyük ilgi Vatan Partisi temsilcilerine.
Sistemin liderlerine benzemeye çalışmak, sistem içinde yükselme sevdasından ileri geliyor. Oysa sistem inişte. İstedikleri kadar tek başlarına televizyonlara çıksınlar. Tek başlarına ve toplu olarak baş aşağı gidiyorlar. Onlara benzeyerek, onların çöküşünü paylaşırız.
HAZRETİ MUHAMMET’İN VE ULU ÖNDER
ATATÜRK’ÜN ÖZGÜVENİNİ ÖRNEK ALIYORUZ
Kendimize güvenirsek ve kim olduğumuzu bilirsek, saygınlığımızın çamur ve taşla yaralanmayacağını biliriz.
Hazreti Muhammet, Kabe’ye gittiği için başına işkembe geçirildi. Ama yine de Kabe'ye gitti. Özgüvenini yitirmedi. Kendisine saygısı önemliydi. Kendisine saygısı ve güveni, halkı kazanmanın öncelikli koşuluydu.
Hazreti Muhammet’e Mekke’de taşlar atıldı. Saygınlığına taş değmedi. Ama tek başına televizyonlara çıkan sistem partilerinin saygınlığı yara bere içinde.
Atatürk’e Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul basınında “eşkiya, ahlâksız, Rus uşağı, Bolşevik bozuntusu, İngiliz işbirlikçisi vb” dediler. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da bugüne kadar yalnız kendisine değil, anasına babasına söylenmedik iftira bırakmadılar.
Bu iftiralar, o karalamalar, Atatürk’ten neyi aldı. Yel kayadan ancak toz götürür. Kaya, dimdik ayaktadır.
SAVAŞTAN KAÇARAKSAVAŞ KAZANILMAZ
Söylediklerimiz elbette çarpıtılacak. Elbette sözümüzü kesecekler. Elbette bizi susturmak isteyecekler. Halk görüyor ve anlıyor, merâk etmeyin.
Çare meydandan kaçmak değil. Bize yakışan, Partimizin program ve siyasetleriyle, işlek zekamızla, ak alnımızla, güçlü sesimizle, millet için çarpan yüreğimizle, Türk Devriminin birikimiyle karşılarına dikilmektir.
Savaştan kaçarak savaş kazanılmaz.
Bize en etkili saldırı mermiyle değil, hakaretle yapılır. Bunları göze almazsak, Türkiye Üreticilerin Millî Hükümetini kuramayız.
KILIÇ DARBESİNDEN KORKANLARIN VATAN PARTİSİ’NDE GENEL BAŞKANLARI YOKTUR
Ulusal Kanal’da her Salı akşamı Çıkış Yolu Programında arkadaşlarımla birlikte çözümlerimizi anlatıyoruz. Diğer televizyonlara istersem tek başıma çağırılırım. Ancak böyle bir talepte bulunmadım ve bulunmam. Çünkü başka görüşlerin sırtını yere yapıştırdığımız zaman, halk içinde kuvvet kazanıyoruz. Rakipleri yenmeden baş pehlivan olunmuyor.
Partimiz, özgüvenle büyüyor. Akılla ve cesaretle büyüyor. Programına ve siyasetlerine güvenip er meydanına çıktığı için büyüyor. Sistem partilerinin sözcüleriyle halkın önünde Türkiye ve dünya sorunlarını tartıştığı için büyüyor.
Bir Asya deyişi var: “Bin kılıç darbesinden korkan, imparatoru atından alaşağı edemez.”
Vatan Partisi, sistemin kılıç darbelerinden korkmadığı için iktidara yürüyor. Üyelerimizin ortak ruhu budur. Bu ruhu paylaşmayanların tek seçenekleri, sistemin kucağına atılmaktır.
Demirden korkan, trene binmesin. Eğer bindiyse insin. Bu tren, başı dik, cesurların treni.
Kılıç darbesinden korkanlar, Vatan Partisi’nde Genel Başkan bulamazlar.