Ankara’nın eski sinemaları unutuldu gitti. Ulus’ta Yeni Sinema vardı. Kızılay’da Ulus Sineması, Sıhhiye’de Ankara Sineması. Anafartalar’da Ses Sineması. Büyük Sinema çok sonralarıdır.
YENİ SİNEMA'NIN KOVBOY FİLMLERİ
Pazar günleri Maltepe Sabah Sokak’tan yürüyerek Ulus’a giderdik. Koşardık desek daha doğru. Yeni Sinema’da Pazar matinesinde kovboy filmleri oynardı. Hem de iki film birden. Orda mert ve cesur adamlar vardı. Hırsızlarla, uğursuzlarla mücadele eden, fakirin hakkını koruyan, gözü pek kovboylar… Bir de şarkıcıları vardır: Elinde gitarıyla Gene Autry.
Dört saat izleriz, ikinci film biter. Keşke üç film birden olsa da seyretsek. Gelecek pazarı düşünerek yeniden Opera Meydanı, Serçe Sokak güzergâhından Anıtkabir eteklerinin yolunu tutardık
TARİH GERÇEĞİ
ABD’nin bizim gibilerin sinemalardan tanıdığı kovboyu bir tarih gerçeğidir. ABD emperyalizminin, Derin Devletin, Kore ve Vietnam Savaşlarının, Truman, Johnson, Nixon, Baba ve Oğul Bush’un, Reagan’ın ve Clintonların, Obamaların, cümle Yankee’lerin yok edemedikleri tarihten söz ediyoruz.
Aslında o tarih, devrimci bir tarihtir. Yeni bir hayat, yeni bir dünya arayanlar, Avrupa’da bulamadıkları çözümü Okyanus ötesinde arayan maceracılar, bir bakıma koşullara teslim olmayanlar…
Onların demokratik devrimci tarihi, Washingtonların İngiltere’ye karşı Bağımsızlık Savaşı’yla başlar, Jefferson diye devam eder, 1861-1865 İç Savaşı’nda Abraham Lincoln önderliğinde köleciliği alt eder, İkinci Dünya Savaşı döneminde Roosevelt olur dirilir. Savaştan sonra Roosevelt çizgisindeki Wallace’ın yenilgisiyle ABD’nin dizginlerini Truman’a kaptırır. Yenik düşmüştür.
Biliyorduk, o kovboylar yeniden atlarına bineceklerdi. Bunu çeşitli televizyon programlarında ve bu köşede defalarca belirttik. ABD seçimleri karakolda bitecekti ve halk hareketi geliyordu. Çünkü Dolar İmparatorluğu çöküyordu ve ABD emperyalizminin silahlı gücünü dengeleyen kuvvetler belirmişti. Artık ABD’nin borusu ötmüyordu, Atlantik Çağının sonu gelmişti ve Kamucu Asya Uygarlığı yükseliyordu. Bu koşullarda ABD, bir yol ağzına gelmişti.
ÜÇÜNCÜ AMERİKA
Biden-Trump çatışması da aslında yol ağzındaki ABD’nin gerçeğidir. Tırnaklarını Pasifik ve Atlantik Okyanuslarından dünyaya gösteren Biden ile kendi iç sorunlarına dönmek isteyen Trump, ABD hakim sınıflarının iki seçeneği olarak çarpışıyordu.
Ancak bir de üçüncü seçenek vardı. O da bastırılmış ve kenara itilmiş olan ABD halkıdır. Her zaman büyük çoğunluk onlardır. Korona olup hastane kapılarında sürünenler, iş bulamayanlar, bir ayakları karakollarda olanlar, evsiz barksız kalanlar vb. Onlar, bugün Trump’a oy verirler, Biden’ın peşine takılırlar, ama ABD’nin geleceğinde onlar vardır ve Onlar bu tarihsel süreçte bilinçlenecek ve örgütleneceklerdir.
Dikkat edilirse Trump bu hareketin geldiği aşamadan artık memnun değil. Artık “Evinize dönün” çağrıları yapıyor. Ancak kitleler sistemin sınırlarını zorlamaktadır. Çünkü Trump, her şeye rağmen bir Dolar İmparatorudur. Elinde Teksas Kovboyunu zaptedecek bir dizgin yok. Bu hareket nereye varır, önemli olan budur. Bizim açımızı belirleyen de bu hareketin içinde barındırdığı gelecektir.
ÖNLEMLERİN ÖNLEYEMEDİĞİ MASKESİZLER
Korona salgını çıkınca Trump yönetimi, halk hareketine karşı alınacak önlemleri de belirlemişti. O önlemler, Biden ya da Trump için fark etmez, ikisi için de üç aşağı beş yukarı aynı uygulamalardır. Çünkü ayağa kalkmasından korktukları halk, aynı ABD halkıdır.
Şimdi ABD Kongresini basıp kürsülere çıkanlar, işte o Üçüncü Seçeneğin öncüleridir. ABD’de 38 milyon insan gıda yardımıyla yaşıyor. On milyonlar işsizlik parasıyla geçinmeye çalışıyor. Sağlık hizmetinden yararlanamayanlar büyük bir çoğunluk. Bir tek hastalanmama umutları var. Dahası ABD’nin siyah Afrikalıları var, Asyalıları var ve İspanyol kökenliler var. Onların da geleceği ABD halk hareketinin azanacağı boyutlardadır.
ABD emperyalizmi, eskiden halkına araba ve ucuz benzin verebiliyordu. Şimdi bırakalım arabayı iş veremiyor, yeterli besin veremiyor, sağlık veremiyor.
SİYASAL FİLİZLENME
Kongreyi basanların ellerindeki ABD bayrağına dikkat ediniz. O bayrak Yankeelerin Kore’deki, Vietnam’daki bayrağı değildir. George Washington’dan Roosevelt’e elden ele taşınan ABD Demokrasisinin bayrağıdır.
Kongreyi basanlar, “This is our house” diye bağırıyorlar. Yani “Burası bizim evimiz, bizim meclisimiz”. Doğrudur, tarihe bakarsanız, O Kongrenin gerçek kurucularının arkasında onlar vardı.
Evet bu hareket şu anda örgütsüz ve öndersiz gibi gözüküyor. Belli bir programı, stratejisi ve siyasetleri yok. Ancak tarihsel derinliği var. Başka deyişle ABD’nin demokrasi tarihini yazanlar yeniden tarih sahnesine çıkmaktadır.
Şaşırtıcı değil, onların ayağa kalkacağı belliydi. Bu hareketin dinmeyeceğini de bugünden öngörebiliriz. Çünkü ABD çıkmazında ABD emperyalistlerinin köklü bir çözümü bulunmuyor. Köklü çözüm, ABD’nin demokrasi birikiminde, demokrasi geleneğindedir.
YÜKSELEN UMUTLAR
Bu hareket, yalnız ABD için değil, dünya için de bir çözümün habercisidir. Elbette ABD’nin sınıfsal, siyasal ve küresel konumunda hemen kısa sürede değişiklikler beklemiyoruz. Ama bu hareket bir habercidir. ABD’nin yeni döneminde sahnede atına binen kovboy da var. Savaşların acısını en derinden yaşamış eski askerler var. Kitleler tarih sahnesine çıkmıştır. Bunun siyasal bir harekete, bir partiye, bir iktidar savaşına dönüşmesi kaçınılmazdır.
Şimdi ABD kılıcının gölgesinde kendilerine mevki arayan devletlere ve örgütlere bakın, hepsinin boynunu eğik göreceksiniz.
Doğu Akdeniz’e, Fırat’ın Doğusuna ve Batısına bakın, Asya’nın çözümleri gümbür gümbür geliyor.
Pasifik Okyanusunu iskandil edin, oralarda balıkların daha güvenli yüzdüklerini, yosunların umutlarının yükseldiğini göreceksiniz.
Türkiye’deki Biden Tayfasına bakınız, suratları asık… Artık savaşlar, felâketler ve depremler bile onlar için umut değildir.
Biden, arkadaşım Rıfat Mutlu’nun çizgileriyle tek dişi kalmış canavardır.
İnsanlığın ve Türk milletinin endişe edeceği bir şey yok.
Asya’dan yükselen umutlar şimdi daha canlıdır.
ABD, dünyadaki her devrimci gelişmeyi “endişeyle izliyordu.” Şimdi endişeyle izleyeceği olay, kendi içindedir.
Bol endişeler size ey ABD emperyalizmi.
Umutlarınızın ufku açık olsun büyük insanlık!
KOVBOY TARZI
Yazımızı son zamanlarda yeniden çok sevilen kovboy şarkılarından biriyle bitirelim:
Stubborn pride is just the way of cowboys I suppose
Even love can’t change the things he ought to change the most
“Bilirim ki, dirençli gurur kovboyların hayat tarzıdır.
“Aşk bile kovboyu en çok değiştirmek istediği şeylerin yolundan çeviremez.”
8 Ocak 2021 Cuma / Aydınlık