Geçenlerde, 16 Aralık 2020'de, Haber Global televizyonunda Saynur Tezel'in yönettiği “Kayıt altında” programında, İdlib'deki 32 şehidimiz konusunda bir tartışma oldu. Orada görüşümü açıklamama fırsat verilmedi. Program, bilimselliği, başka deyişle savaşta doğru strateji ve doğru siyaset ilkesini boğan gürültülere sahne oldu.
KORE ŞEHİTLERİNİN KANIYLA YIKANAMAYAN STRATEJİK HATA
ABD’nin Kore’nin bağımsızlığına ve bütünlüğüne karşı 25 Haziran 1950-27 Temmuz 1953 tarihleri arasında yürüttüğü Kore Savaşına, NATO’ya bağlanmak için bir tugayla katıldık. 721 askerimizi ABD emperyalizminin emperyalist amaçları için şehit verdik. 175 askerimizden bir daha haber alınamadı. 2147 Mehmetçiğimiz yaralandı, bacağını, kolunu kaybetti. Türkiye, ABD ve İngiltere’den sonra en büyük can kaybına uğrayan ülke oldu. ABD emperyalizmine yaranma yarışında İngiltere’den sonra ikinciliği elde ettik. 27 Mayıs 1960 Devriminin ilk uygulamalarından biri, Kore’den Türk tugayının çekilmesi oldu. Oradaki askeri birliğimiz simgesel olarak 200 askerden oluşan bir bölüğe indirildi. Kore savaşı yıllarını yaşayanlar hatırlar, ülkemizi 1945 sonrasında Atlantik sistemine bağlayarak yapılan stratejik yönetim hatası, şehit kanıyla yıkandı. Radyolarda durmadan çalınan Kore marşlarıyla Atlantik sistemine bağlanıp Kemalist Devrim rotasından ayrılmamız gürültüye boğuldu. Kunuri Savaşını hısımım, Kahraman Üsteğmen Necdet Kutluyüksel’den ve Kore Devriminin Önderi Kim İl Sung’tan dinledim. İkisi de aynı şeyleri anlatıyorlardı. Anadolu’nun yiğit evlâtları hangi amaçlar uğruna binlerce kilometre öteden getirtilip burada bağımsızlık için savaşan bir milletin üzerine sürülmüşlerdi. Şehitlerimiz milletimizin bağrına gömüldü. Atlantik sistemine bağlanmanın sonuçları hâlâ yaşanıyor.
SARIKAMIŞ HAREKÂTINDA ŞEHİT NAAŞLARIYLA
KARLARA GÖMÜLEMEYEN STRATEJİK HATA
Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkaslar’da Rus Çarlığına kaybettiğimiz topraklarımızı geri almak amacıyla 22 Aralık 1914’te kış koşullarında başlattığımız Sarıkamış Harekâtında şehit sayımız çeşitli kaynaklara göre 11 bin ile 60 bin arasındadır.
Mustafa Kemal Paşa, savaşın sonlarına doğru Irak cephesinden yolladığı 20 Eylül 1917 tarihli raporunda, Osmanlı ordularının savaşı, genel bir savunma çizgisinde sürdürmesi gerektiğini vurguluyordu. Kaybedilen toprakları geri almak değil, durumu korumak esas alınmalıydı.
- Kafkasya harekâtları ve İran'ı istila macerası,
- Kanal harekâtıyla Mısır ve Libya'nın fethi girişimi,
- Balkanlar'da Makedonya, Dobruca ve Galiçya'ya asker gönderilmesi,
- Mısır, Sudan, Trablusgarp, İran ve Hindistan'da İslam halklarını ihtilâl ateşiyle ayaklandırma girişimleri.
Bütün bunlar, Türkiye'nin vatan savunması stratejisinden kaynaklanan uygulamalar değildi. Bu harekâtlarda, Alman stratejisinin gerekleri yerine getirilmişti. Daha savaşın başında, Kafkas Cephesi'nde taarruza geçilmesine Mustafa Kemal karşıydı. Bu harekât "kuvvetlerimizi dağıtmaktan başka bir işe yaramaz"dı.(1)
Sarıkamış’ta aralarında Dedem İbrahim Olçaytu’nun kardeşi Büyük amcam Malatya vilayeti Darende kazası Gerimteri (Balaban) köyünden Seyit’in de bulunduğu şehitlerimizin aziz naaşları karlar içinde yatıyordu. Ama stratejik komuta hatası toprağa gömülemiyor.
KANAL HAREKÂTI ŞEHİTLERİNİN KANIYLA
TEMİZLENEMEYEN STATEJİK SAVAŞ HATASI
Birinci Dünya Savaşında Mısır’ı geri alma iddiasıyla iki kanal harekâtı yapıldı. İlk Kanal Harekâtı 26 Ocak-4 Şubat 1915 tarihleri arasında yürütülmüştü. Harekâtı 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa yönetti. İkinci Kanal Harekâtında, yine Cemal Paşa komutandı. 23 Nisan-5 Ağustos 1915 tarihleri arasında yapılan harekâta 10 bin askerden oluşan birliğimiz katıldı. Birliğimizin başında Alman Albay Kres von Kressenstein bulunuyordu.
Birinci ve İkinci Kanal Harekâtındaki kayıplarımız konusunda farklı kaynaklar farklı bilgiler veriyorlar. Hepsini dikkate alırsak, Birinci harekâtta 200, İkinci harekâtta 1000 kadar askerimizi şehit verdik.
Atatürk, hatıralarında "Kanal harekâtı aleyhindeki isyanı"ndan söz ediyor.(2)
İDLİB’DEKİ 32 ŞEHİDİMİZİN KANIYLA YIKANAMAYAN FELAKETLE SONUÇLANACAK GİRİŞİM
Suriye’de 27 Şubat 2020 gecesi ABD’nin kışkırtması sonucu az kalsın Suriye ve Rusya’ya karşı topyekun bir savaşa gidiyorduk. Resmî açıklamalara göre 32 şehit verdik. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanları, önümüzdeki büyük tehlikeyi gördü. Vatan Partisi, hükümetimizi etkili ifadelerle uyardı. Sayın Cumhurbaşkanımız çok kritik bir durumda frene bastı. Türkiye, bir bakıma uçurumun kenarından döndü.
Dikkat edilsin, bugün yine ABD kara propagandasının dolduruşuna gelenler, Rusya ve Suriye’ye düşmanlık üretmek için şehit kanını ve Çin aşısını kullanma gayretindeler.
ŞEHİT KANIYLA YIKANAMAYAN BİLİNÇSİZLİK
Yeteneksiz ve hatalı liderlikler, şehit kanı üretir ve o şehit kanlarıyla kendi stratejik hatalarını temizlemeye çalışırlar.
Dolduruşa gelen bilinçsizler de, şehitlerin kanlarıyla o aklama faaliyetinin hizmetine girerler.
Strateji ustalığı ve kurmaylık birikimi olmayanlar, kendi yeteneksizliklerini şehit kanıyla parlatabileceklerini sanırlar. Oysa yaptıkları iş, yönetim ve kurmaylık yoksunluğunu yaldızlamaktır.
Yeteneksiz yöneticiler ve onarın dalkavukları, yeteneksizliklerini ve dalkavukluklarını şehit kanlarıyla örtmeye çalışırlar.
Mustafa Kemal Paşa gibi strateji ve taktik ustası olan önderler ve komutanlar ise, gereğinde ölmeyi emrederler. O zaman şehit kanları zafere götüren ırmak olur.
Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir.
Duygusallığı kışkırtan heyecanlar ise, bilimden nasibini almayanların hezeyanlarıdır ve yalnızca yenilgilerin karanlık yolunu açar.
Halkın öğretmeniyiz, halkın dalkavuğu değiliz. Hele halkın duygularını okşayarak strateji ve yönetim hatalarını yaldızlayanlardan hiç değiliz.
NOT: Sarıkamış ve Kanal harekâtlarındaki kayıp bilgilerini ve kaynaklarını gönderen arkadaşım Ercan Dolapçı’ya teşekkür ederim.
DİPNOTLAR:
(1) Atatürk'ten akt. Ali Fuat Cebesoy, "Misakı Millî Yayınlanmamış Belge", Kavram, Ocak 1998, s.95.
(2) Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.3, s.24.
GENİŞLETİLMİŞ 2. BASIM YENİ ÇIKTI