Sabah Gazetesi yazarı ve SETA Genel Koordinatörü Sayın Burhanettin Duran geçtiğimiz hafta yayınlanan köşe yazısında yaklaşan Erdoğan – Biden görüşmesini ele aldı.
Duran’a göre Biden’ın NATO’yu güçlendirmek istemesi Türkiye için bir fırsat. Biden henüz başkan adayı olduğu dönemde Türkiye ve Erdoğan’a düşmanca bakışını açıkça ifade etmiş olsa da Duran ve çevresinin Türkiye gemisinin dümenini ABD’ye kırma çabaları sona ermiyor.
Özetle tezleri şöyle: NATO yeniden güçlendirilecekse ve Rusya – Çin ikilisini dengeleyecekse Türkiye yeniden kıymetli hale gelecek demektir. Bu da Türk-ABD ilişkilerini onarmak için önemli bir fırsat anlamına geliyor!
70 YILDIR AYNI HİKÂYE
Elimiz çok güçlüymüş. Gücümüz, komşularımıza ve Asya’ya ihanet edebilme potansiyelimiz! 70 yıl önce de Türkiye bu gerekçelerle NATO’ya sokulmuştu. Biz, Sovyetler Birliği’ni dengeleyecektik. “Komünist tehdidi” çevrelemek için “hür dünyanın” karakolu olarak NATO’ya alındık.
Alındık da ne oldu? “Demokratik dünya” bütün pis işlerini ülkemizde yapmaya başladı. NATO, Türk devletinin içinde Süper NATO (Kontrgerilla, Gladyo) olarak örgütlendi. 6-7 Eylül 1955’ten başlayarak 15 Temmuz 2016’ya kadar içimizdeki bu cihaz sayısız darbe, tertip, provokasyon, suikast, katliama imza attı. FETÖ’ler, PKK’lar, sağ-sol terör örgütleri, mafyalar, cuntalar, bugün Youtuber olarak devlete savaş açan psikolojisi bozuk çete liderleri… Hepsi, Türkiye ABD nam ve hesabına komşularıyla düşman olsun, emperyalist saldırganlığın bölgemizde koçbaşı görevini yürütsün, içeride de buna itiraz edenler tertiplerle bastırılsın diye örgütlendi. Ve bunu 15 Temmuz kalkışmasına kadar başardılar.
Türkiye’nin 70 yıllık NATO pratiğinin sonuçlarını 15 Temmuz gecesi canlı yaşadık. Neredeyse devletsiz kalacaktık. Neredeyse bölünecektik. Türk devletinin, hükümetinin ve milletinin NATO’cu olmayan unsurları harekete geçti de bugün hâlâ bağımsız bir devlete sahibiz.
NE DEĞİŞTİ?
15 Temmuz’dan bugüne ne değişti? Neoliberal, küreselleşmeci Obama-Biden çetesi hâlâ işbaşında. Bağımsız, komşularıyla ve Asya ile işbirliği içinde kalkınan bir Türkiye’ye izin vermeyeceklerini açıkça söylüyorlar. Erdoğan’ı “darbeyle değil seçimle” indireceklerini ve bunun için “muhalefeti destekleyeceklerini” ilan ediyorlar.
Biden’ın “soykırım” diyerek 24 Nisan’da öttürdüğü hücum borusu sizleri uyandırmadıysa henüz üç gün önce Pentagon’un “DEAŞ ile mücadele eğit-donat programı” için yani PKK-PYD’ye verilmek üzere 522 milyon dolarlık fon talep etmesi uyandırsın bari. Tabii bunu “uyuduğunuz” varsayımıyla söylüyoruz. Bilinçli bir biçimde NATO’culuk yapmanız da oldukça kuvvetli bir ihtimal.
Dünyanın büyük bir alt-üst oluş içerisinde olduğu kesin. Ve bugün tarihi, siyaseti ve ekonomik gidişatı okuyabilen herkes, ABD’nin dünya egemenliğini kaybedeceğini görüyor. ABD’nin kendisi bile bunu görüyor, aydınları bu olgunun üzerine yazıyor çiziyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni durumu hem de BM kürsüsünden “tarihin sarkacı Asya’ya kaydı” sözleriyle ifade etti. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise içine girilen dönemi “yeniden Asya çağı” olarak tanımladı. Haklılar da. ABD-NATO’nun ülkemize yönelttiği askeri ve ekonomik tehditlere direnebilmemiz için gerekli kaynaklar ve uluslararası zemin Avrasya coğrafyasında. Duran ve koordine ettiği SETA, Türkiye’yi “kaybeden at”a yani ABD’ye yönlendirmeye çalışıyor.
Etkili de oluyorlar ki hükümet hâlâ Kırım ve Suriye’ye ABD cephesinden bakıyor, onların açıklamalarını tekrarlıyor. Genel olarak Türkiye, Amerika ile karşı karşıya gelse de dönem dönem Rusya, Çin ve İran’ı karşımıza alacak, Türkiye’nin de menfaatine olmayan hamleler yapıyoruz. Bu, Türkiye’yi emperyalizm karşısında müttefiksiz bırakarak hayatına kast etmek anlamına geliyor. Ülkemizi felaketten felakete sürükleyen Gül-Davutoğlu dış politika ekseninin kalıntıları bunlar.
BİDENİZM
Ülkemizde bir “Biden muhalefeti” var. Meclis grup kürsülerinden, Kandil derebeylerine oradan Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki sorunluya kadar uzanan bir cephe bu. Ama “Türk-ABD ilişkilerini onarma” adı altında Türkiye’yi “Rusya ve Çin’e karşı ABD’nin denge aparatı” olarak pazarlamaya çalışan stratejistleri görünce, Bidencılığın “iktidara yakın” kisvesiyle de karşımıza çıkacağını görmüş olduk.
Ancak Türkiye’yi kimsenin geçmişe döndürme şansı yoktur. 70 yıldır şişeye hapsedilen dev bugün özgür. 70 Yıllık NATO deneyimi yeterince dersler içeriyor. Türkiye önümüzdeki dönemde Avrasya’da bağımsız, başı dik, üreten ve müreffeh bir devlet olarak yer alacaktır.