Eski eşi tarafından çocuğunun gözleri önünde öldürülen Emine Bulut ve cinayete kurban giden tüm kadınlar için Vatan Partisi Ankara İl Başkanlığı önünde Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamaya Ankara halkından da yoğun ilgi oldu. Ankaralılar açıklama öncesinde bir dakika boyunca alkışlar ve ıslıklarla kadına şiddeti kınadı.
Açıklama sırasında “Kadına Şiddet İnsanlığa İhanet”, “Cumhuriyet Devrimi Kadının Güvencesi”, “Kadın Erkek El Ele Aydınlık Türkiye” sloganları atıldı. Vatan Partisi Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı yaptığı açıklamada kadına şiddeti ve her türlü ayrımcılığı önlemek için toplumsal seferberlik çağrısı yaptı.
Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı’nın açıklaması şu şekilde:
KADINA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN TOPLUMSAL SEFERBERLİĞE ÇAĞIRIYORUZ
Değerli basın mensupları,
Boşandığı eşi tarafından boğazı kesilerek öldürülen Emine Bulut’un “Ölmek İstemiyorum” çığlığı kulaklarımızda çınlamaktadır, vicdanımızda yankılanmaktadır, bilincimize kazınmıştır. O çığlık bütün kadınların çığlığıdır, Türkiye’nin çığlığıdır, insanlığın çığlığıdır.
Kadınlar ölmek istemiyor. Kadınlar bu memleketin havasını koklamak, suyunu içmek, ekmeğini yemek, dağında gezmek, denizinde yüzmek, güzelliklerini seyretmek, sevmek, sevilmek, çalışmak, üretmek, öğrenmek, öğretmek; var olmak, yaşamak istiyor!
Yaşayacağız, yaşatacağız. Başı dik, özgür biçimde, bir arada insanca yaşayacağız. Kadını vahşetten, erkeği utançtan kurtaracağız. Sorumluluklarımızın farkındayız. Sorumluluk almaya davet ediyoruz. Kadına şiddeti yaratan iklimi hep birlikte değiştireceğiz. Kadına yönelik şiddeti ve her türlü ayrımcılığı önlemek için toplumsal seferberliğe çağırıyoruz.
Toplumsal seferberliğe çağırıyoruz çünkü kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorundur. Şiddeti doğuran etkenler de şiddetin sonuçları da bireysel değildir. Dolayısıyla çözüm de toplumsaldır. Kadına yönelik şiddetle mücadele; çok yönlü, bütüncül bir yaklaşımı ve toplumun tüm kesimlerinin ortak ve kararlı mücadelesini gerektirir. Kadınıyla erkeğiyle hiçbir yurttaşın, devletin hiçbir kurumunun, siyasi partilerin hiçbirinin, hiçbir demokratik kitle örgütünün, hiçbir medya kuruluşunun bu mücadeleden kaçma lüksü yoktur. Sosyal medya tepkiselliğiyle, göz boyamalık çözümlerle, genel geçer laflarla Emineleri, Tuğbaları, Cemileleri, Özgecanları, Münevverleri yaşatamayız. Değişmek, değiştirmek, insanlığın ortak özlemlerinde buluşmak mecburiyetindeyiz.
YENİDEN CUMHURİYET KÜLTÜRÜ İÇİN EĞİTİM SEFERBERLİĞİ
Kadına şiddet her şeyden önce; emperyalizmin ulus devlete karşı saldırıları sebebiyle süren ortaçağ kurum ve ilişkilerinin ve bu ilişkilerden beslenen neoliberalizmin yol açtığı çürümüş kültürün sonucudur. İnsanı kendisine ve topluma yabancılaştıran, bireycileştiren emperyalist kültür iyi olan ne varsa tüketmekte, yozlaşmış bir toplum ve yozlaşmış bir insan modeli oluşturmaktadır. Cumhuriyet Devrimimizin değerlerinin aşınması yine en çok kadına zarar vermektedir. Bu yozlaşmaya karşı; insan, doğa ve hayvan sevgisinin, paylaşmanın, hoşgörünün, barışın, kardeşliğin, elseverliğin, üreterek gelişmenin yani toplumcu ahlakın ve değerlerin yayılması, kök salması şiddet ortamını yok eder.
Kadına şiddetle mücadele özünde yeni bir toplum ve yeni bir insan yaratma mücadelesidir. Köklerimiz Cumhuriyet Devrimindedir. Yeniden Cumhuriyet kültürü, milli kültür için eğitim seferberliği başlatılmalıdır.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ İLE ETKİLİ VE YAYGIN MÜCADELE
Kadına yönelik şiddeti doğuran temel etkenlerden biri de toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, hayatın birçok alanında erkeklerin baskın olduğu, kadınların ikincil konuma itildiği eşit olmayan güç ilişkilerini içermektedir. Eşit olmayan güç ve egemenlik ilişkileri beraberinde şiddeti getirmektedir. Toplumun cinslere yüklediği roller kadını değersizleştirmekte, toplumdan soyutlamakta, erkeği saldırganlaştırmakta, kadına da erkeğe de zarar vermektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği etkili ve yaygın biçimde mücadele edilmelidir.
KADININ EKONOMİK, SİYASİ VE SOSYAL KONUMUNU GÜÇLENDİRME
Kadınların istihdamı, ekonomik bağımsızlığa kavuşmaları eşitsizliği azaltmada en önemli etmendir. Çalışma yaşamı kadınlara ekonomik özgürlük sağlarken, özgüvenlerini ve toplumsal saygınlıklarını artırmakta, aile içindeki konumlarını iyileştirmektedir. Kadınlara iş ve kazanç olanağı sağlanmalı, kadınlar tıpkı erkekler gibi toplumsal üretimde yaygın şekilde yer almalıdır. Ülkemiz için genel bir sorun haline gelen işsizlik, kadınları kat ve kat fazla etkilemektedir. Zaten çalışma yaşamında kendine zor yer edinen kadın kriz koşullarında yük olarak görülmekte, ilk gözden çıkarılan olmaktadır. Ya da, düşük ücretlerle güvencesiz çalışmaya mahkûm edilmektedir. Koca işsiz kalmış ise de evdeki huzursuzluk ve mutsuzluk ortamı ilişkileri bozabilmektedir.
Dolayısıyla Türkiye’nin kalkınması, refahı, huzuru için de kadının huzuru, gelişimi ve mutluluğu için de Üretim Devrimi şarttır. Kadınların işgücüne katılmalarının önündeki engeller de temizlenmelidir.
Kadınların siyasi hayata daha etkin katılmaları, karar alma mekanizmalarında bulunmaları, sosyal yaşantıda, bilimde, sporda, sanatta önder roller üstlenmeleri de eşitsizlikle mücadelenin en etkili yöntemlerindendir. Şiddetle tam anlamıyla mücadele edebilmek yani şiddetin oluşmasını engellemek için kadının ekonomik, siyasi, sosyal konumu güçlendirilmelidir. Bu, Devlet Politikası olarak geliştirilmelidir.
Toplumun ve kadınların sorunlarına karşı doğrudan çözümler üretmek için kadınları örgütlenmeye çağırıyoruz.
YASALAR ETKİN UYGULANSIN
Kamuoyundaki tartışmaların ağırlıklı olarak hukuki düzlemde ilerlediğini görüyoruz. Şiddeti önleyen hukuki düzenlemeler yeterlidir. Caydırıcıdır. Uygulamada ise bazı sorunlar mevcuttur. Yasalar etkin uygulanmalıdır.
Aileyi ve kadını koruyan yasalar bazı gazete ve köşe yazarları tarafından sürekli hedef alınmaktadır. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasaya ilişkin tartışmalar hızla kamuoyunun gündeminden çıkarılmalıdır. “Yuvayı korumak” bahanesiyle şiddeti normalleştirmek ve cinayetlere giden yolun taşlarını döşemek de sorunun kaynağını aile kurumunun varlığı olarak göstermek de hatalıdır. Toplumun yapıtaşı olan ailenin eşit ve saygın ilişkilerle, sorumlulukları paylaşarak, sevgi ve saygıya dayalı biçimde inşa edilmesi koruyucudur, sağlıklı nesiller yaratacaktır, geleceğimizin güvencesidir.
Bizler, kadına yönelik şiddetle ve her türlü ayrımcılıkla mücadelenin anahtarını kadın erkek el ele, omuz omuza vererek toplumsal alanda ve kamuda topyekün ve kararlı bir seferberlik başlatmakta görüyoruz. Bugün temel hatlarıyla özetlediğimiz seferberlik programını önümüzdeki günlerde bütün detaylarıyla kamuoyuyla paylaşacağız.
Emine Bulutların çığlık çığlığa öldürülmediği bir Türkiye için, kadın-erkek arasında saygı ve sevgiye dayanan, eşit bir paylaşım ilişkisinin olduğu, kaynaşmış bir toplum için göreve çağırıyoruz.
Bu çağrımız tüm Türkiye’ye!
Bütün kadınlara ve erkeklere!
Sessiz kalmayacağız, sorumluluk alacağız, mücadele edeceğiz.
Son olarak belirtmek isteriz ki; oğlunu PKK’dan kurtarmak için günlerdir HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi yapan Hacire Anne’ye HDPliler tarafından yapılan saldırıyı lanetliyoruz. Evladının derdine düşen savunmasız bir kadına şiddet uygulayanların meydanlarda şiddet karşıtı sloganlar atmasının hiçbir önemi yoktur. Terörün siyasi uzantısı olan bir partinin –ki terör şiddetin en ağır biçimlerindendir- şiddet karşıtlığı ikiyüzlülüktür. Hacire Annemizin yanındayız.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.