Doğu Perinçek: "Soykırım bilinçsizliği: Kim kimi daha çok öldürdü"

"Artık ABD dahil hiçbir güç, Ermeni Soykırımı yalanını ‘Demoklesin Kılıcı’ gibi Türkiye’nin üzerinde sallayamaz"

Tarih:

"Artık ABD dahil hiçbir güç, Ermeni Soykırımı yalanını ‘Demoklesin Kılıcı’ gibi Türkiye’nin üzerinde sallayamaz. O devir geçti! Çünkü artık elimizde, bir değil, iki değil, üç adet kapı gibi AİHM Kararı var."

 

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek ‘’Türkiye’nin Akademik çevrelerinin, entelektüellerinin, araştırmacılarının, siyaset adamlarının kimileri, hâlâ AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası ve Ali Mercan-İsviçre Davası kararlarıyla kazandığımız mevzide değiller. Ya da o kazanımı görecek olsalar, ellerindeki oyuncağı yitirecekler’’ dedi.

 

Açıklamanın tamamı şöyle: 

 
 
Soykırım bilinçsizliği: 
Kim kimi daha çok öldürdü 


Bizim “soykırım uzmanlarımız”, toprağın altından çıkardıkları Müslüman kemiklerini saymaya devam ediyorlar. Eğer daha çok Müslüman kemiği sayarsak, Ermeni iddialarını çürütmüş ve hattâ Ermenileri soykırımcılıktan ipe çekmiş olacağız!!! 

 


KEMİK SAYMAYI BİLİYOR 
AMA SOYKIRIM HUKUKUNU BİLMİYORLAR 


AİHM Kararlarından önce soykırım suçlamalarına böylesine yanıt verme çabaları çok yaygındı. Ama kararlardan sonra Soykırım Hukukunun öğrenilmesi ve bilinçli bir tavır alınması beklenirdi. Ama bakıyoruz hâlâ eski yanlış mevzilerde gayretlere rastlanıyor. Hukuk ile tarih düzlemi birbirine karıştırılıyor.  


Sosyal medyada dolaştırılan “Asıl soykırım yapanlar, Van’da 80 bin Türkü katledenlerdir” tezi son örnek. Dahası Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Erzurum, Erzincan ve Adana’da kemik sayan çok sayıda profesörümüz, uzmanımız, entelektüelimiz, araştırmacımız var. Bu dostlarımız, kemik saymayı biliyorlar, ama Soykırım Hukukunu bilmiyorlar. Bunlar sanıyorlar ki, kim daha çok öldüyse, soykırıma uğrayan odur. Emperyalist çevrelerin Ermeni Ölüleri Listesinin karşısına Ölen Müslümanlar Listesiyle çıkıyorlar.  


Ve işleri güçleri korku yaymak. ABD, Ermeni Soykırımı iddiasını “Demoklesin Kılıcı" gibi Türkiye’nin üzerinde sallayacakmış falan filan. 

 


O DEVİR GEÇTİ 


Hayır sallayamaz! Artık ABD dahil hiçbir güç, Ermeni Soykırımı yalanını “Demoklesin Kılıcı" gibi  

Türkiye’nin üzerinde sallayamaz. O devir geçti! Çünkü artık elimizde, bir değil, iki değil, üç adet kapı gibi AİHM Kararı var. Üçüncüsü, oybirliğiyle! 


Türkiye’nin Akademik çevrelerinin, entelektüellerinin, araştırmacılarının, siyaset adamlarının kimileri, hâlâ AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası ve Ali Mercan-İsviçre Davası kararlarıyla kazandığımız mevzide değiller. Ya da o kazanımı görecek olsalar, ellerindeki oyuncağı yitirecekler. 

 


MÜCADELEYE GELMEDİLER 


Ermeni Soykırımı yalanını yerle bir eden mücadeleye katılmadılar. Bu olayı Türkiye için bir bekâ sorunu olarak görmediler. Ellerini taşın altına koymadılar. Onlara, “Hadi İsviçre’ye gidelim ve orada birlikte kamuoyuna şu açıklamayı yapalım” dedik:  


“Emeni soykırımı emperyalist bir yalandır. 


“Emeni soykırımı, tarihsel bir yalandır! 


“Emeni soykırımı, uluslararası bir yalandır. 


“Biz soykırım yapmadık, vatanımızı savunduk.” 


Bizimle gelmediler. “Niçin gelmiyorsunuz” diye sorduk: “Bizi tutuklarlar” diye yanıt verdiler. 


Oysa böyle Türkiye’nin ayakta kalmasıyla ilgili sorunları, bırakalım tutuklanmayı, hayatımızı ortaya koyarak çözebiliriz.Ama kemik saymanın, “Van’da 80 bin Türkü katlettiler, asıl soykırım yapanlar Ermenilerdir” diye sosyal medyada kahramanlık yapmanın hiçbir maliyeti yoktur. Daha doğrusu kendileri için maliyeti yoktur ama Türkiye için maliyeti vardır. 

 


BÜYÜK YANLIŞ 


Bugün en büyük yanlış, Ermenilerin mi yoksa Türklerin mi daha çok öldürdüğü iddiasında ısrar etmektir. Bu, çok bilinçsiz, hukuk ve siyaset dışı bir tavırdır. Savaşları, ölenler değil, daha çok öldürenler kazanır. Hiçbir savaş, “Onlar bizi daha çok öldürdü” iddiasına kanıt üreterek kazanılmamıştır.  


Ama daha önemlisi, daha çok öldüğümüzü ileri sürerek, Ermenilere soykırım suçundan hüküm giydiremeyiz. Ne var ki soykırım hukukundan, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinden, AİHM Kararlarından, ilgili doktrinden ve yargı içtihatlarından haberi olmayanlar, bu tür gayretlere giriyorlar.  

 


BU SORUNU AİHM KARARLARIYLA 
KÖKTEN ÇÖZDÜK 


Biz, bu olayı AİHM’nin üç ayrı kararıyla sonuca bağladık. Önce tutuklanmayı ve suçlanmayı göze alarak, 7 Mayıs 2005 günü İsviçre’ye gittik, Lozan Sarayı’nın merdivenlerine çıktık, “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” diye basın açıklamaları yaptık. Daha sonra 22-24 Temmuz 2005 günlerinde Zürich, Winterthur ve Lozan’da yürüyüşler, toplantılar, meydan mitingleri yaptık. Gözaltılara, tutuklama tehditlerine pabuç bırakmadık. Yargılandık. İsviçre yargısının her kademesi bizi mahkum edince, İsviçre Devletine karşı AİHM’ye gittik. AİHM 2. Dairesinden ve Büyük Dairesinden üç ayrı karar çıkarttık. Başta ABD olmak üzere bizi “soykırımcı” diye dize getirmek, Türk Ordusunun vatanı savunma amacıyla silah kullanma hakkını mahkum etmek isteyen emperyalistlerin sırtını yere yapıştırdık.  


Ama hâlâ ABD’nin kılıcının altında minderde sırtüstü yatan, yenilmişlik korkusu içinde olanlarımız var. 

 


KAZANDIĞIMIZ MEVZİ:  
MAHKEME KARARI YOK! SOYKIRIM YOK! 
 
Bütün dünyada Ermeni soykırımı yalanını açıklama özgürlüğünün ötesinde bir kazanım elde ettik. AİHM, her üç kararında “1915 olaylarının Holokost (Yahudi Soykırımı) ile benzerlik taşımadığı” gerçeğini uluslararası yargı içtihadı olarak saptadı. Çünkü Holokostu saptayan yetkili mahkeme kararı var, ama 1915 olayları hakkında Soykırım suçuna hükmeden bir yargı kararı yok! 


Özetle şu tarihî mevziyi kazandık: Mahkeme kararı yok, soykırım yok! 

 


DÜNYADA İKLİMİ DEĞİŞTİRDİK 


Bugün bütün Avrupa bilim ve hukuk çevreleri, Perinçek-İsviçre Davasına ve Ali Mercan ve Arkadaşları ile İsviçre arasındaki Davaya göndermeler yaparak, 1915 olayları hakkında yetkili mahkemece verilmiş bir soykırım kararı olmadığına dikkat çekiyorlar. İsviçre, Almanya, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin üniversitelerinde dersler veriliyor, doktora tezleri yazılıyor, çalıştaylar düzenleniyor, yayınlar yapılıyor. Avrupa Konseyi Daimi Temsilciliğinde Hukuk Uzmanlığı yapmış olan Sayın Dr. Deniz Akçay’ın Ermeni Araştırmaları dergisindeki esaslı yazısında bu çalışma ve yayınlar hakkında geniş bilgi var. Rahatlıkla söylenebilir: Dünyadaki iklimi değiştirdik. 

 


TÜRKİYE’YE GELİNCE 


Türkiye’ye gelince, bizim izleyebildiğimiz kadarıyla, Gedik Üniversitesi dışındaki akademik kuruluşlarımız kazandığımız mevzinin farkında bile değil. Bir ay önce, 4 Nisan’da Gedik Üniversitesi bir çalıştay düzenledi. Rektörümüzü, Dekanlarımızı ve Çalıştaya önderlik eden Prof. Dr. Berin Ergin’i kutluyorum. Orada kazandığımız mevzi üzerine bir oydaşma sağladık.

Ama Türkiye için bu kadar önemli bir konuda, diğer üniversitelerimizde göze çarpan bir çalışma yok veya bizim haberimiz yok. YÖK Başkanlığına iki kez bu konuda çalışma önerisi yaptım. O kadar geniş olanakları var, ama bu konuda bir çaba gözükmüyor.  

Buradan bütün üniversitelerimize öneriyorum. Kazandığımız hukukî ve siyasî mevziyi anlatmaya hazırız. Tarihî bilgileri tartışmaya da hazırız.  

 


MAHKEME KARARINA DAYANMAYAN  
SOYKIRIM İDDİALARI HUKUKÎ DEĞİLDİR 


Van’da, Ardahan’da, Iğdır’da, Kars’ta, Ağrı’da, Erzurum’da, Erzincan’da, Adana’da veya başka bir yerde ölüleri sayarak "Türk soykırımı yapıldığı” iddiası hukukî değildir. Bu yoldan bir başarı kazanılamayacağını ABD emperyalistlerinin ve işbirlikçilerinin düştüğü hallere bakarak anlayabilirsiniz. Birinci Dünya Savaşı yıllarından beri öldürülen Ermeni sayısını açık artırmaya çıkardılar ama ellerinde yenilgiden başka bir şey yok. Bu hukuk dışı saldırganlığı yerle bir ettik. Çünkü soykırım iddiasının kemik sayarak kanıtlanamayacağını biliyoruz.  


1915 olaylarında soykırım suçu işlendiğine dair bir mahkeme kararı yok. Bu nedenle Ermeni soykırımı iddiası hukukun dışındadır, çürütülmüş ve bitirilmiştir. Bundan sonra da böyle bir Mahkeme kararı çıkma olasılığı bulunmuyor. 

 


KAZANILAN MEVZİYE DİNAMİT 


Hal böyle iken, ABD emperyalistlerinin oyuncağı olan bir takım Ermeni işbirlikçileriyle aşık atmak, “Asıl soykırım suçunu siz işlediniz” diye hukukî olmayan iddialarla ortaya çıkmak, belki alkış toplayabilir, ancak hukukî zeminlerde bilgisizliktir ve ciddiyetsizliktir.  


Dahası bu iddia, Türkiye olarak kazandığımız mevziyi dinamitliyor. Mahkeme kararı olmadan, herkes birbirini soykırım suçlusu ilan ederse, kazandığımız AİHM Kararı çöpe atılmış olur.  


Bu tür mücadeleler, bilgiyle ve doğru mevzide kazanılıyor. 

 


CUMHURBAŞKANLIĞI HUKUK MEVZİSİNDE 


Bireysel alandaki hukuk dışı yönelişlerin daha fazla süreceğine olasılık tanımıyoruz. Çünkü devlet katında doğru mevzinin saptandığını görüyoruz. 


Dışişleri Bakanlığı, AİHM Kararını “Bir devrim” ve “Bir milât” olarak değerlendirmişti ve o mevziye yerleşti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın, kazanılan hukuk mevzisini bir şema haline getirmesi umut ve sevinç veriyor.

Bu şema, Türkiye mevzisini güzel özetliyor. Ancak iki ekleme yapılabilir: 


Birincisi, kazandığımız bir AİHM Kararı daha var: 13 Aralık 2013 günü AİHM 2. Dairesi’nin Perinçek-İsviçre Davasında verdiği ilk karar da bu şemanın ikinci sütununa konmalıdır. İki değil, üç karar, mevzimizi daha da güçlendirir. 


İkincisi, Fransa Anayasa Konseyi’nin 28 Şubat 2017 tarihli kararının gerekçesinde yine AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararına da gönderme yapılmaktadır. Fransız Anayasası başka Avrupa ülkelerini bağlamaz, ama AİHM Kararı bütün Avrupa ülkelerini bağlamaktadır.  


Türkiye, artık savunmayı bırakmalı, parlamentoların, devlet başkanlarının, akademik kuruluşların, belediyelerin aldığı sözümona Ermeni Soykırımı kararlarının kaldırılması için harekete geçmelidir. 


“Ermeni soykırımı” yalanı, AİHM Kararlarına aykırı olduğu için ders kitaplarından çıkartılmalıdır. 


Artık Türkiye’nin bu konuda korkması için hiçbir neden bulunmuyor. 
 
Emperyalistler Türkiye’den korksun!  


Yalanları uluslararası mahkeme kararlarıyla çürütülmüştür ve bitirilmiştir.