Vatan
Partisi
Genel
Başkanı
Doğu
Perinçek:
‘’
ABD,
Türkiye
ekonomisini
kurtaramaz,
ancak
batırabilir,
batırmıştır.
Borcu
borçla
çevirme
dönemi
son
bulmuştur.
Diyelim
ABD
marifetiyle
dünya
tefecilerinden
bir
miktar
daha
borç
geldi.
Böylece
borç
batağındaki
ekonomi
için
en
çok
birkaç
ay
nefes
alma
olanağı
bulunur.
Bu
nefesle,
dar
boğazdan
çıkılmaz’’
dedi.
“ABD’nin
Türkiye
ekonomisini
kurtarma
yeteneği
var
mıdır?’’
sorusunu
soran
Doğu
Perinçek
şunları
vurguladı: “
ABD,
Türkiye
için
kurtarıcı
değil,
birinci
tehdittir.
1980’den
yana
Türkiye’ye
verilen
borçların
bir
tek
şartı
vardı:
Bölünmeyi
kabul
etmek.
Sözde
Kürdistan’a
özerklik,
PKK’nın
yasallaştırılması
ve
Meclise
sokulması,
Kıbrıs’tan
Türk
askerinin
çekilmesi,
Ermeni
Soykırımının
kabul
edilmesi,
dolar
akışı
için
öne
sürülen
bu
şartların
hepsi,
“Kürdistan”
adı
altında,
İkinci
İsrail
Devletinin
kurulmasına
yöneliktir.
Bugün
de
ancak
birkaç
ayı
kurtarabilecek
sıcak
para
akışı,
Doğu
Akdeniz
odaklı
dayatmalara
bağlanmaktadır.
Nisan
ayının
ilk
haftalarında, ABD
senatörleri Bob
Menendez ve Marco
Rubio’nun
Senato’ya
önerdikleri
yasa
tasarısının
amacı,
Türkiye
için
yeterli
uyarıyı
içermektedir: “Bu
tasarı
Doğu
Akdeniz’de
güvenlik
ve
enerji
işbirliklerinin
geliştirilmesi ve
diğer
amaçları
taşımaktadır.”
Açıklamanın
tamamı
şöyle:
Şu
soru
günceldir:
ABD’nin
Türkiye
ekonomisini
kurtarma
yeteneği
var
mıdır?
“ABD
kurtarır
mı”
sorusu
başka.
“ABD
neyin
karşılığı
olarak
kurtarır”
sorusu
da
başka.
Asıl
soru
şu:
ABD,
sıcak
para
musluğunu
açsa,
Türkiye
için
kurtuluş
olur
mu?
Musluğu
ne
kadar
açabilir,
dünya
para
trafiği
ekonomi
dışı
güdülerle
ne
ölçüde
yönlendirilebilir?
Bu
soru,
siyasal
düzlemde,
“ABD
Türkiye
için
bir
seçenek
midir”
sorusuyla
aynı
anlama
geliyor.
ABD
Türkiye
için
bir
seçenek
mi,
yoksa
tehdit
mi?
Bu
soruya
doğru
yanıt
veremeyenler
Türkiye’yi
artık
yönetemez.
“Bekâ”
denen
olay
budur.
TÜRKİYE
EKONOMİSİNİ
ABD
BATIRDI
Yanıtları
hemen
verelim:
ABD,
Türkiye
ekonomisini
kurtaramaz,
ancak
batırabilir,
batırmıştır.
Borcu
borçla
çevirme
dönemi
son
bulmuştur.
Diyelim
ABD
marifetiyle
dünya
tefecilerinden
bir
miktar
daha
borç
geldi.
Böylece
borç
batağındaki
ekonomi
için
en
çok
birkaç
ay
nefes
alma
olanağı
bulunur.
Bu
nefesle,
dar
boğazdan
çıkılmaz.
ABD’de
çözüm
aramak,
içine
girilen
çıkmazda
bir
adım
daha
ileri
gitmektir.
Her
adım,
çıkmazın
içindeki
adımdır.
Çıkmazdan
ilerleyerek
değil,
geri
dönerek
çıkılabilir.
Türkiye
ekonomisi,
ABD’nin
dayattığı
programla
borç
batağına
saplandı.
Borç
batağında
çırpınmak
çözüm
değildir.
AVRASYA’YA
YÖNELİŞ
SÜRECİ
GERİ
ÇEVRİLEMEZ
En
önemlisi
ABD,
Türkiye’ye
Avrasya
ekonomilerinden
ve
güvenliğinden
kopmayı
dayatmaktadır.
Sıcak
para
karşılığında
istenenler,
Kıbrıs’ın
ve
Doğu
Akdeniz’in
teslim
edilmesi
ve
S
400’den
vazgeçilmesidir.
Türkiye,
bu
dayatmaları
kabul
etmez.
Hiçbir
hükümetin
buna
karar
verebilecek
kudreti
yoktur.
Rus
uçağının
düşürülmesinin
yol
açtığı
ekonomik
gelişmeleri
hatırlayalım:
Turizm,
sanayi,
ticaret
ve
tarımın
başına
neler
geldi?
Bir
kez
daha
denemeye
gücü
yeten
var
mı?
Türkiye
ekonomisi
Avrasya
ile
bütünleşiyor.
Bu
siyasal
kararların
sonucu
değil,
Türkiye
ekonomisinin
nesnel
eğilimidir.
Türkiye,
ABD
denetimindeki
hükümetlerin
yönetimindeyken
bile
Avrasya’ya
yöneldi.
Çin,
Türkiye’nin
birinci
ticaret
ortağı
oldu.
İkincisi
Rusya.
Enerji
güvenliğimiz
yine
Asyalı
komşularımızda.
Irak,
İran,
Azerbaycan
ve
Rusya,
Türkiye’nin
enerjideki
vazgeçilmezleridir.
ABD’nin
İran’a
yönelttiği
yaptırımlar
da,
Türkiye’ye
büyük
fırsatlar
sunuyor.
Güvenlikte
Batı
Asya
ve
Avrasya
ile
birlikteliğimiz
bir
yana,
ekonomimiz
de
artık
Avrasya
ülkeleri
ile
işbirliğini
zorunlu
kılıyor.
Almanya
da,
Avrasya’nın
Batı
ucundadır.
Toplam
olarak
bakarsak,
ABD’nin
de
daha
21.
Yüzyılın
başında
saptadığı
gibi,
Türkiye’nin
Avrasya’ya
yönelişi
geri
çevrilemez.
Avrasya,
Türkiye
için
yaşam
alanıdır.
ABD’NİN
TÜRKİYE
POLİTİKASININ
ESASI
Türkiye,
bugün
dünya
dengelerini
etkileyen
ülkedir.
Avrasya’ya
yönelmesi,
ABD
için
çok
ciddî
tehdit.
ABD,
bunu
daha
21.
Yüzyılın
başında
gördü.
CIA’nın
19
yıl
kadar
önce
yayımladığı
“21.
Yüzyılın
Perspektifleri”
başlıklı
raporda,
Türkiye’nin
bu
yüzyıldaki
nesnel
çıkarlarının
Avrasya’da
olduğu
saptanıyordu.
Bu
durumda
ABD
için,
Türkiye’nin
denetim
altında
tutulmasından
çok,
Avrasya’ya
yaralı
olarak
gitmesi
siyaseti
geçerli
oldu.
Nitekim
ABD,
daha
2002
yılında
Türkiye’yi
hedef
alan Millenium
Challenge2002 (Binyılın
Meydan
Okuması)
tatbikatını
yapmış,
PKK
terör
örgütüne
göstere
göstere
25
bin
TIR
silah
vermiş,
FETÖ
darbeleri
tezgâhlamış,
ekonomik
operasyonlara
girişmiş,
Akdeniz’de
İsrail,
Yunanistan
ve
Güney
Kıbrıs
Rum
yönetimi
ile
birlikte
namlularını
Türkiye’ye
çevirmiş,
NATO
tatbikatlarında
Türkiye’yi
hedef
ülke
olarak
göstermiştir.
ABD
KURTARICI
DEĞİL
BİRİNCİ
TEHDİT
Bu
koşullarda
ABD,
Türkiye
için
kurtarıcı
değil,
birinci
tehdittir.
1980’den
yana
Türkiye’ye
verilen
borçların
bir
tek
şartı
vardı:
Bölünmeyi
kabul
etmek.
Sözde
Kürdistan’a
özerklik,
PKK’nın
yasallaştırılması
ve
Meclise
sokulması,
Kıbrıs’tan
Türk
askerinin
çekilmesi,
Ermeni
Soykırımının
kabul
edilmesi,
dolar
akışı
için
öne
sürülen
bu
şartların
hepsi,
“Kürdistan”
adı
altında,
İkinci
İsrail
Devletinin
kurulmasına
yöneliktir.
Bugün
de
ancak
birkaç
ayı
kurtarabilecek
sıcak
para
akışı,
Doğu
Akdeniz
odaklı
dayatmalara
bağlanmaktadır.
Nisan
ayının
ilk
haftalarında, ABD
senatörleri Bob
Menendez ve Marco
Rubio’nun
Senato’ya
önerdikleri
yasa
tasarısının
amacı,
Türkiye
için
yeterli
uyarıyı
içermektedir: ”Bu
tasarı
Doğu
Akdeniz’de
güvenlik
ve
enerji
işbirliklerinin
geliştirilmesi ve
diğer
amaçları
taşımaktadır.”
SICAK
PARA
AKIŞININ
GÜVENLİĞİMİZİ
TEHDİT
EDEN
ŞARTLARI
ABD,
Mavi
Vatanımızı
içeren
kıta
sahanlığımız
dahil,
Doğu
Akdeniz’de
ekonomik
ortaklarını
da
silahlı
yandaşlarını
da
seçmiş
bulunuyor:
İsrail,
Yunanistan
ve
Güney
Kıbrıs
Rum
Yönetimi.
Bu
seçim
stratejiktir.
ABD-İsrail
ortaklığı
ve
yandaşları, Akdeniz’deki
geniş
enerji
alanlarına
el
koymak
için
anlaşmış
bulunuyorlar.
Dahası
yıllardır Noble
Dina ve Nemesis tatbikatlarıyla
namlularını
Türkiye
kıyılarına
çevirmişlerdir.
Bu
çerçevede Yunanistan
ve
Güney
Kıbrıs
Rum
Yönetimi,
ABD’ye
silah,
donanma
ve
asker
konuşlandırması
için
bütün
olanaklarını
açmış
bulunuyorlar.
ABD’nin
Türkiye’ye
yönelik
S-400
baskısı
da,
Doğu
Akdeniz’deki
cepheleşme
bağlamındadır.
Türkiye,
denizlerden
gelecek
füze
saldırılarına
şu
anda
ancak
savaş
uçaklarıyla
karşılık
verme
olanağına
sahiptir.
S
400’ler,
Türkiye’nin
özellikle
Doğu
Akdeniz’den
gelen
tehdide
karşı
hava
savunma
sistemi
için
şarttır.
ABD
TÜRKİYE’Yİ
KURTARAMAZ
AMA
ZAMANINDA
DAVRANMAZSAK
BOĞABİLİR
İster
ekonomik
açıdan
bakalım,
ister
güvenlik
açısından,
ABD,
Türkiye’yi
hem
kurtarmaz,
hem
de
kurtaramaz.
Her
şeyinizi
verseniz
yine
kurtarmaz
ve
kurtaramaz.
Niçin
kurtarmayacağını
yeterince
açıklamış
olduk.
Ancak
kurtaramayacağını
da
vurgulamamız
gerekiyor.
ABD
seçeneği,
ekonomimiz
açısından
artık
çözüm
değil,
çözümsüzlüğe
saplanmaktır,
borç
.atağında
boğulmaktır.
Dünyada
öyle
Türkiye’ye
akmak
için,
ABD’nin
parmağına
bakan
bir
döviz
musluğu
da
yok.
Para
trafiğinin
ve
ekonominin
de
kendi
kuralları
var.
ZAMAN
DAR
Türkiye,
dar
zamandadır.
Koşullar,
Birinci
Dünya
Savaşı
eşiğine
benziyor.
Borcu
borçla
çevirme
dönemi
bitmiştir.
Türkiye,
kaçınılmaz
olarak
Üretim
Devrimi
yapacaktır.
Üretim
Deviminin
iklimi,
Batı
Asya
ve
Avrasya’dır.
Üretim
Devriminin
Hükümeti,
Türkiye’nin
yakın
gündemindedir.
Türkiye,
dönecek
dolaşacak,
zorlukları
paylaşmak
ve
Ergenekon’dan
çıkmak
için
gerekli
olan
Hükümeti
bulacaktır.
Doğu
Perinçek
Vatan
Partisi
Genel
Başkanı


