/
/

Doğu Perinçek’ten Dışişleri Bakanlığı’na öneri

Doğu Perinçek’ten Dışişleri Bakanlığı’na öneri

Vatan

Partisi

Genel

Başkanı

Doğu

Perinçek, Dışişleri

Bakanlığına “Ermeni

soykırımı”nı

tanıma

kararlarının

kaldırılması

ve

ders

kitaplarından

çıkartılması

için

çalışma

önerisinde

bulundu. 

Vatan

Partisi

Genel

Başkanı

Doğu

Perinçek,

bugün

(29

Nisan

2021)

İstanbul

İl

Merkezi’nde,

Ulusal

Strateji

Merkezi

(USMER)

Genel

Başkanı

Utku

Reyhan

ile

birlikte

bir

basın

toplantısı

düzenledi.

Perinçek

ve

Reyhan,

Dışişleri

Bakanlığımıza

çeşitli

ülkelerin

“Ermeni

soykırımı”nı

tanıma

kararlarının

kaldırılması

ve

ders

kitaplarından

çıkartılması

için

çalışma

planı

hazırlanması

ve

faaliyete

geçilmesi

önerisinde

bulundular.

Ayrıca

“Ermeni

Soykırımı”

kararları

alan

parlamentolara

ve

devlet

kurumlarına

yollanmak

üzere

bir

mektup

tasarısını

da

Dışişleri

Bakanlığımızın

değerlendirmesine

ve

kamuoyunun

bilgisine

sundular. 

Perinçek,

özetle

şunları

belirtti:

Bilindiği

gibi

bugüne

kadar

çeşitli

ülkelerin

parlamentoları

ve

devlet

kurumları,

sözde

“Ermeni

Soykırımı”nı

tanıma

kararları

aldılar.

Öte

yandan

yine

çeşitli

ülkelerin

okullarında

kullanılan

ders

kitaplarında,

sözde

“Ermeni

soykırımı”

yapıldığına

dair

ifadeler

bulunmaktadır.

         Bu

kararlar

ve

ders

kitaplarında

yer

alan

ifadeler,

tarihi

gerçeklerle

bağdaşmadığı

gibi,

Avrupa

İnsan

Hakları

Mahkemesi

(AİHM)’nin

2015

yılından

sonra

yerleşik

içtihat

haline

gelmiş

kararlarına,

AİHM

Kararları

üzerine

hukuk

doktrininde

oluşan

görüş

birliğine

ve

Birleşmiş

Milletler

Genel

Sekreterliği’nin

ilan

ettiği

görüşe

esastan

aykırıdır.

Öncelikle

belirtmeliyiz

ki,

AİHM

kararları,

Avrupa

Konseyi

üyesi

olan

devletlerin

yasama,

yürütme

ve

yargı

organları

için

bağlayıcıdır. 

AİHM,

üç

ayrı

kararında

1915

olaylarının

“Holocaust”

diye

anılan

Yahudi

Soykırımı

ile

aynı

kategori

içinde

görülemeyeceğini,

çünkü

1915

olaylarında

soykırım

suçu

işlendiğine

dair

yetkili

bir

mahkeme

kararı

bulunmadığını

kesin

hükme

bağlamıştır.

Yine

AİHM,

parlamentoların,

devlet

başkalarının,

hükümetlerin,

akademik

kurumların,

belediyelerin

soykırıma

karar

veremeyeceğini

gerekçeli

kararında

açıkça

vurgulamıştır.

AİHM’nin

ilgili

kararları

şunlardır: 

AİHM

2.

Dairesinin

17

Aralık

2013

tarihli

Perinçek-İsviçre

Davası

Kararı,

AİHM

Büyük

Dairesinin

15

Ekim

2015

tarihli

Perinçek-İsviçre

Davası

Kararı,

AİHM

2.

Dairesinin

28

Kasım

2017

tarihli

Ali

Mercan,

Hasan

Kemahlı

ve

Ethem

Kayalı-İsviçre

Davası

Kararı.

AİHM,

2015

yılından

sonra

soykırım

suçlamasına

ilişkin

bütün

davalarda

Perinçek-İsviçre

ve

Mercan-İsviçre

Davası

kararlarına

gönderme

yapmaktadır.

AİHM

5.

Dairesi,

Büyük

Daire’nin

15

Ekim

2015’te

verdiği

Perinçek-İsviçre

kararından

beş

gün

sonra,

20

Ekim

2015’te

sonuca

bağladığı

Dieudonné

M’bala

M’bala-Fransa

Kararında,

1915

olaylarındaki

eylemlerin

Yahudi

Soykırımından

farklı

olduğunu

bir

kez

daha

vurgulamıştır.

Çünkü

Nazi

Almanyası

döneminde

Yahudi

toplumuna

karşı

işlenen

suçlar,

yetkili

mahkeme

tarafından

“soykırım”

olarak

tanımlanmıştır.

1915

olayları

için

böyle

bir

hüküm

yoktur.

Dolayısıyla

Yahudi

soykırımını

inkâr

edenler,

1915

olaylarında

Ermeni

soykırımı

suçunun

işlenmediğini

belirtenler

hakkında

verilen

kararlardan

yararlanamazlar.

Uluslararası

Adalet

Divanı

ise,

Hırvatistan-Sırbistan

devletlerinin

karşılıklı

soykırım

suçlamaları

üzerine

verdiği

3

Şubat

2015

tarihli

kararda,

soykırım

suçunun

oluşması

için

eylemlerin

kanıtlanmasının

yeterli

olmadığını,

bu

eylemlerin

Hırvat

ya

da

Sırp

nüfusu

bütünüyle

veya

kısmen

yok

etmek

kastıyla

işlenmiş

olduğunun

kanıtlanması

gerektiğini

hükme

bağlamıştır.

Özetlersek,

soykırım

saptamasında

bulunmak

için

yetkili

mahkeme

kararının

gerekli

olduğu

görüşü,

uluslararası

yargının

yerleşik

içtihadı

olmuştur.

Avrupa’nın

çeşitli

Anayasa

Mahkemeleri

ve

yüksek

mahkemeleri

Perinçek-İsviçre

Davaları

ve

Ali

Mercan-İsviçre

Davası

gerekçelerine

dayanarak,

kendi

ülkelerindeki

yasama

organı

ve

yargı

kararlarını

iptal

etmişlerdir.

Bu

kapsamda

Fransa

Anayasa

Komisyonu’nun

8

Ocak

2016

tarihli

kararı

ve

İsviçre

Federal

Mahkemesi’nin

25

Ağustos

2016

tarihli

kararı

örnektir.

AİHM

kararları

üzerine

hukuk

doktrini

de,

artık

soykırım

nitelemesinde

bulunabilmek

için

yetkili

yargı

kararının

olması

gerektiğini

kabul

etmiş

bulunmaktadır. 

Uluslararası

yargı

içtihadı

ve

hukuk

doktrini,

en

yüksek

uluslararası

kurum

olan

Birleşmiş

Milletler’in

Genel

Sekreterliği

tarafından

da

teyit

edilmiş

bulunmaktadır.

Birleşmiş

Milletler

Genel

Sekreterliği

Sözcüsü

Stephane

Dujarric

de

la

Rivière,

basın

mensuplarının

ABD

Başkanı

Biden’ın

Ermeni

soykırımını

tanımaya

hazırlanması

konusundaki

sorusu

üzerine,

BM

Genel

Sekreterliğinin

görüşünü

şöyle

vurgulamıştır:

“BM

kurulmadan

önce

yaşanan

olaylarla

ilgili

‘soykırım’

ifadesi

kullanılamaz,

ayrıca

soykırım

ancak

yetkili

mahkeme

kararıyla

tanımlanabilir.”

(BM

Günlük

Basın

Brifingi https://www.un.org/press/en/2021/db210422.doc.htm) 

BM

Genel

Sekreterliğince

yapılan

bu

açıklama

da,

parlamentoların

ya

da

devlet

başkanlarının

aldıkları

“soykırım”

kararlarının

hukuk

dışı

olduğunu

açık

bir

biçimde

ortaya

koymuştur.

Bilindiği

gibi,

Avrupa

İnsan

Hakları

kararları

Avrupa

Konseyi

üyesi

ülkelerin

yasama,

yürütme

ve

yargı

organları

için

bağlayıcıdır.

AİHM’nin

istikrarlı

içtihat

haline

gelen

kararları,

hukuk

doktrininde

bu

kararlar

doğrultusunda

oluşan

görüş

birliği

ve

BM

Genel

Sekreterliğinin

açık

saptaması

karşısında,

Parlamentoların

1915

olaylarını

“soykırım”

olarak

tanımlamayan

kararları

hukuka

aykırıdır.

Bu

kararlar,

ülkeler

ve

milletler

arasındaki

dostluk

ve

işbirliğini

zedelemektedir;

dahası

Türk

milletine

karşı

kin

ve

intikam

kışkırtan

düşmanlıkların

malzemesi

olmaktadır. 

Bu

nedenlerle

Cumhurbaşkanlığımızın,

TBMM

Başkanlığımızın

ve

Dışişleri

Bakanlığımızın

çeşitli

ülkelerin

devlet

başkanlarıyla,

parlamentolarıyla

ve

dışişleri

bakanlıklarıyla

diplomatik

çerçevede

iletişime

geçerek,

“Ermeni

soykırımını

tanıma

kararlarını”

kaldırmayı

gündeme

almaları

ve

sözde

“Ermeni

soykırımı”

ifadelerinin

ders

kitaplarından

çıkartılmasını

sağlamak

için

çok

elverişli

bir

hukuk

ve

siyaset

zemini

oluşmuştur.

Bu

konuda

sonuç

alacağımız

kesindir.

Çünkü

AİHM

Kararları,

bu

kararlardan

sonra

oluşan

hukuk

doktrini

ve

en

son

BM

Genel

Sekreterliği’nin

açıkladığı

görüş

karşısında

başka

bir

hukukî

çözüm

bulunmuyor.

Vatan

Partisi

olarak,

Türkiye

Cumhuriyeti

Devletimizin

bu

konuda

yürüteceği

çalışmalara

katkıda

bulunmayı

görev

sayıyoruz.

“Ermeni

soykırımını”

tanıma

kararları

alan

ve

ders

kitaplarında

“Ermeni

soykırımı”

ifadeleri

yer

alan

ülkelerin

Dışişleri

Bakanlıklarına

yazılacak

mektupların

içeriğine

ilişkin

önerilerimizi

Dışişleri

Bakanlığımızın

yüksek

takdirine

sunuyoruz.

***

 Sözde

“Ermeni

soykırımı”nı

tanıyan

ülkelerin

devlet

başkanlarına,

parlamentolarına

ve

diğer

kurumlarına

yazılacak

mektupların

içeriğine

ilişkin

öneri.

…….

Parlamentosu

Başkanlığına,

         Parlamentonuz,

…..

tarihinde

Türkiye’de

1915

olaylarında

“Ermeni

soykırımı”

suçu

işlendiğini

tanıma

kararı

almıştır.

         Bu

kararınız,

tarihi

gerçeklerle

bağdaşmadığı

gibi,

Avrupa

İnsan

Hakları

Mahkemesi

(AİHM)’nin

2015

yılından

sonra

yerleşik

içtihat

haline

gelmiş

kararlarına,

AİHM

Kararları

üzerine

hukuk

doktrininde

oluşan

görüş

birliğine

ve

Birleşmiş

Milletler

Genel

Sekreterliği’nin

ilan

ettiği

görüşe

esastan

aykırıdır.

Öncelikle

belirtmeliyiz

ki

AİHM

kararları,

Avrupa

Konseyi

üyesi

olan

devletinizin

yasama,

yürütme

ve

yargı

organları

için

bağlayıcıdır. 

AİHM,

üç

ayrı

kararında

1915

olaylarının

“Holocaust”

diye

anılan

Yahudi

Soykırımı

ile

aynı

kategori

içinde

görülemeyeceğini,

çünkü

1915

olaylarında

soykırım

suçu

işlendiğine

dair

yetkili

bir

mahkeme

kararı

bulunmadığını

kesin

hükme

bağlamıştır.

Yine

AİHM,

parlamentoların,

devlet

başkanlarının,

hükümetlerin,

akademik

kurumların,

belediyelerin

soykırıma

karar

veremeyeceğini

gerekçeli

kararında

açıkça

vurgulamıştır.

AİHM’nin

ilgili

kararları

şunlardır: 

AİHM

2.

Dairesinin

17

Aralık

2013

tarihli

Perinçek-İsviçre

Davası

Kararı,

AİHM

Büyük

Dairesinin

15

Ekim

2015

tarihli

Perinçek-İsviçre

Davası

Kararı,

AİHM

2.

Dairesinin

28

Kasım

2017

tarihli

Ali

Mercan,

Hasan

Kemahlı

ve

Ethem

Kayalı-İsviçre

Davası

Kararı.

AİHM,

bu

kararlardan

sonra

soykırım

suçlamasına

ilişkin

bütün

davalarda

kurduğu

hükümlerde,

Perinçek-İsviçre

Davası

ve

Ali

Mercan-İsviçre

Davası

kararlarına

gönderme

yapmaktadır. 

AİHM

5.

Dairesi,

Büyük

Daire’nin

15

Ekim

2015’te

verdiği

Perinçek-İsviçre

kararından

beş

gün

sonra,

20

Ekim

2015’te

sonuca

bağladığı

Dieudonné

M’bala

M’bala-Fransa

Kararında,

1915

olaylarındaki

eylemlerin

Yahudi

Soykırımından

farklı

olduğunu

bir

kez

daha

vurgulamıştır.

Çünkü

Nazi

Almanyası

döneminde

Yahudi

toplumuna

karşı

işlenen

suçlar, uluslararası

hukuka

uygun

olarak

kurulmuş

yetkili

bir

mahkeme

tarafından “soykırım”

olarak

tanımlanmıştır.

1915

olayları

için

böyle

bir

hüküm

yoktur.

Dolayısıyla

Yahudi

soykırımını

inkâr

edenler,

1915

olaylarında

Ermeni

soykırımı

suçunun

işlenmediğini

belirtenler

hakkında doğru

ve

yerinde

olarak verilen

kararlardan

yararlanamazlar.

Uluslararası

Adalet

Divanı

ise,

Hırvatistan-Sırbistan

devletlerinin

karşılıklı

soykırım

suçlamaları

üzerine

verdiği

3

Şubat

2015

tarihli

kararda,

soykırım

suçunun

oluşması

için

eylemlerin

kanıtlanmasının

yeterli

olmadığını,

bu

eylemlerin

Hırvat

ya

da

Sırp

nüfusu

bütünüyle

veya

kısmen

yok

etmek

kastıyla

işlenmiş

olduğunun

kanıtlanması

gerektiğini

hükme

bağlamıştır.

Özetlersek,

soykırım

saptamasında

bulunmak

için

yetkili

mahkeme

kararının

gerekli

olduğu

görüşü,

uluslararası

yargının

yerleşik

içtihadı

olmuştur.

Avrupa’nın

çeşitli

Anayasa

Mahkemeleri

ve

yüksek

mahkemeleri

Perinçek

İsviçre

Davaları

ve

Ali

Mercan-İsviçre

Davası

gerekçelerine

dayanarak,

kendi

ülkelerindeki

yasama

organı

ve

yargı

kararlarını

iptal

etmişlerdir.

Bu

kapsamda

Fransa

Anayasa

Komisyonu’nun

8

Ocak

2016

tarihli

ve

İsviçre

Federal

Mahkemesi’nin

25

Ağustos

2016

tarihli

kararları

örnektir.

AİHM

kararları

üzerine

hukuk

doktrini

de,

artık

soykırım

nitelemesinde

bulunabilmek

için

yetkili

yargı

kararının

olması

gerektiğini

kabul

etmiş

bulunmaktadır. 

Uluslararası

yargı

içtihadı

ve

hukuk

doktrini,

en

yüksek

uluslararası

kurum

olan

Birleşmiş

Milletler’in

Genel

Sekreterliği

tarafından

da

teyid

edilmiş

bulunmaktadır.

Birleşmiş

Milletler

Genel

Sekreterliği

Sözcüsü

Stephan

Dujarric

de

la

Rivière,

basın

mensuplarının

ABD

Başkanı

Biden’ın

Ermeni

soykırımını

tanımaya

hazırlanması

konusundaki

sorusu

üzerine,

BM

Genel

Sekreterliğinin

görüşünü

şöyle

vurgulamıştır:

“BM

kurulmadan

önce

yaşanan

olaylarla

ilgili

‘soykırım’

ifadesi

kullanılamaz,

ayrıca

soykırım

ancak

yetkili

mahkeme

kararıyla

tanımlanabilir.”

(BM

Günlük

Basın

Brifingi https://www.un.org/press/en/2021/db210422.doc.htm) 

BM

Genel

Sekreterliğince

yapılan

bu

açıklama

da,

parlamentoların

ya

da

devlet

başkanlarının

aldıkları

“soykırım”

kararlarının

hukuk

dışı

olduğunu

açık

bir

biçimde

ortaya

koymaktadır.  

Uluslararası

yargıdaki

ve

hukuk

doktrinindeki

oydaşma

yanında

Birleşmiş

Milletler

Genel

Sekreterliği’nin

saptaması

karşısında,

Parlamentonuzun,

1915

olayları

sırasında

soykırım

suçu

işlendiğine

ilişkin ……….

tarihli

kararı,

hukuka

aykırıdır. 

…….. Parlamentosunun

Sayın

Başkanı,

Avrupa

İnsan

Hakları

kararları

ülkelerimizin

yasama,

yürütme

ve

yargı

organları

için

bağlayıcıdır. Hukuka

saygılı

olan

hükümetlerin

ve

parlamentoların,

kendileri

davanın

tarafları

olmasalar

da

bu

konudaki

emsal

kararlara

uymaları

gerekir. 

AİHM’nin

istikrarlı

içtihat

haline

gelen

kararları,

hukuk

doktrininde

bu

kararlar

doğrultusunda

oluşan

görüş

birliği

ve

BM

Genel

Sekreterliğinin

açık

saptaması

karşısında,

Parlamentonuzun

1915

olaylarını

“soykırım”

olarak

tanımlamayan …..  tarihli

kararı,

hukuka

esastan

aykırıdır.  Bu

karar

ayrıca, ülkelerimiz

arasındaki

dostluk

ve

işbirliğini

zedelemektedir

ve

Türk

milletine

karşı

kin

ve

intikam

kışkırtan

düşmanlıkların

malzemesi

olmaktadır. 

Uluslararası

düzenin

dostluk,

barış

ve

işbirliği

temelinde

gelişmesi,

insanlığın

karşı

karşıya

bulunduğu

ortak

sorunlarla

birlikte

mücadele

edilmesi

için

ülkelerin

karşılıklı

saygı

ve

güven

ortamını

korumaya

özen

göstermeleri

gerektiği

konusunda

görüş

birliği

içinde

olduğumuza

inanmak

isteriz. 

Bu

nedenlerle

Parlamentonuzun

“Ermeni

soykırımını

tanıma

kararını”

kaldırmayı ve

bunun

herhangi

bir

hukuki

geçerliliği

olmadığını

ilk

uygun

vesileyle

açıklamayı gündeme

almasını,

AİHM’nin

yerleşik

kararları gereğince

hukuka

saygı ve

ülkelerimiz

arasındaki

dostluk

ve

işbirliği

adına

yüksek

takdirinize

sunarız.

Saygılarımızla.

Paylaş
Paylaş: