Genel
Başkanımız
Doğu
Perinçek,
”VATAN
PARTİSİ’nin
ve
MHP’nin
olmadığı
bir
AK
PARTİ
+
CHP
Hükümeti,
kaçınılmaz
olarak
borç
batağında
boğulma
ve
parçalanma
programına
bağlanır”dedi.
Perinçek’in
açıklaması
şöyle:
Cumhurbaşkanı
Tayyip
Erdoğan’ın
“Türkiye
ittifakı”
testi
gibi
oldu.
İçine
Atlantik
suyu
dolduran
da
var,
Eskişehir’in
Kaplan
Suyu’nu
dolduran
da…
AK
PARTİ
İÇİNDE
MHP
İLE
İTTİFAKI
SORGULAYANLAR
AK
PARTİ
içinde
Türkiye
ittifakını
ABD
planları
ile
uyumlu
hale
getirmek
isteyenler
dikkat
çekiyor. Abdullah
Gül ve Ahmet
Davutoğlu çevresinde
oluşan
gruplar
da
aynı
yönde
harekete
geçtiler.
Bunların
hepsi
AK
PARTİ’nin
MHP
ile
ittifakını
sorguluyor
ve
Tayyip
Erdoğan’ı
Kürt
Açılımından
vazgeçtiği
için
eleştiriyorlar.
ABD’nin
sıcak
para
musluklarını
açması
için,
Türkiye
hükümetinin
önüne
konan
şartlara
boyun
eğmesini
biricik
çözüm
olarak
görüyorlar.
Bu
gruplar,
ekonomide
Atlantik
koşullarına
uymayı
savunan
CHP’nin
güncel
programıyla
aynı
çizgideler.
Ayrıca
HDP
ile
ittifak
ve
Avrupa
Özerklik
Şartı’nın
kabulü
konusunda
da
CHP
yönetimi
ile
birlikteler.
Türkiye,
ekonomik
sarsıntılar
sürecine
girince,
özellikle
son
Yerel
Seçimden
sonra
hükümet
sorunu
güncelleşti.
Cumhurbaşkanlığı
seçimi
öncesinde
oluşan
Abdullah
Gül+FETÖ+CHP+HDP/PKK
İttifakı
yeniden
gündemde.
ERDOĞAN’I
DAVUTOĞLULAŞTIRMA
PROJESİ
Washington
Yönetimi
de
kendi
hükümet
projesini
piyasaya
sürmüş
bulunuyor.
Bu
projede
elbette
Türkiye
odaklı
çözümlere
yer
yok,
başka
deyişle
vatanseverliğe
yer
yok.
Bu
nedenle
ABD
projesi
bir
bakıma
Tayyip
Erdoğan’ı
Davutoğlulaştırma
projesidir.
ABD,
içinde
MHP’nin
ve
VATAN
PARTİSİ’nin
bulunduğu
bir
hükümet
istemiyor.
AK
PARTİ
ile
CHP’yi
ABD’nin
programı
ekseninde
bir
araya
getirdiğiniz
zaman,
Davutoğlu-İmamoğlu
hükümetini
kurmuş
olursunuz.
HDP
ve
FETÖ,
o
hükümetin
gizli
ortakları
olur.
Hükümetin
başında
Tayyip
Erdoğan’ın
olması
görünüşte
kalır.
Böyle
bir
hükümet,
Türkiye
ekonomisinin
borç
batağında
boğulması
koşullarını
yaratır
ve
arkasından
Tayyip
Erdoğan’ı
da
sırtından
atacağı
bir
süreci
ateşler.
MECLİS
ÇOĞUNLUĞU
İÇİN
İYİ
PARTİ’DEN
TRANSFER
MHP’yi
dışlayan
hükümet
tasarımı,
AK
PARTİ
açısından
meclis
çoğunluğu
oluşturma
sorunu
da
getiriyor.
Bu
planı
yapanlar,
çözülmekte
olan
İYİ
PARTİ’den
AK
PARTİ’ye
transferler
yoluyla
çoğunluk
sağlanabileceği
görüşündeler.
Oysa
mesele,
AK
PARTİ’nin
milletvekili
sayısını
artırmak
değil,
hükümetin
tabanını
milletin
geniş
çoğunluğuna
dayandırmaktır.
İYİ
PARTİ’den
alınacak
milletvekilleri
hiçbir
zaman
MHP’nin
yerini
tutmaz.
Bu
nedenlerle
VATAN
PARTİSİ’nin
ve
MHP’nin
olmadığı
bir
AK
PARTİ
+
CHP
Hükümeti,
kaçınılmaz
olarak
borç
batağında
boğulma
ve
parçalanma
programına
bağlanır.
TÜRKİYE
İTTİFAKI
VEYA
AMERİKAN
İTTİFAKI
Cumhurbaşkanı
Erdoğan,
şu
ana
kadar
Türkiye
ittifakının
temel
programını
açıklamadı.
Basın
organlarının
yayınladığı
Dokuz
Maddelik
Bildirgenin
Sayın
Erdoğan’a
ait
olmadığı
biliniyor.
Türkiye’nin
önündeki
zaman
kısadan
da
kısadır.
Bu
koşullarda
üretim
odaklı
ekonomiyi
inşa
edecek
ve
Türkiye’nin
güvenliğini
sağlayacak
Milli
Hükümetin
kurulması
yakıcı
görevdir.
İçine
girdiğimiz
zorlukları
aşmak
için
oluşturulacak
ve
milletin
bütün
sınıflarını
temsil
edecek
bir
hükümette
CHP’nin
varlığına
da
ihtiyaç
vardır.
Ana
muhalefet
partisinin
HDP/PKK
ile
ittifaktan
koparılması,
bölücü
teröre
son
vermek
açısından
yararlı
olacaktır.
Özetlersek
MHP’yi
dışlama
girişimi
ABD
merkezlidir.
Ancak
CHP’nin
de
hükümet
dışında
bırakılmaması
gerekiyor.
Eğer
CHP
yönetimi
Milli
Hükümette
yer
almayı
kabul
etmezse,
kendi
partisini
böler.
HDP/PKK
ile
işbirliğini
istemeyen
CHP’li
vatanseverler,
şu
veya
bu
şekilde
Milli
Hükümette
yer
alır.
Artık
AK
PARTİ’nin
Türkiye’yi
tek
başına
yönetemeyeceği
sürece
girmiş
bulunmaktayız.
Seçenekler
bellidir.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan
vatan
ve
üretim
odaklı
bir
Türkiye
hükümeti
mi
kuracaktır
yoksa
borç
batağında
bölünme
ve
kaosu
getirecek
bir
Amerikan
ittifakı
mı
oluşturacaktır?
ATLANTİK’TE
BOĞULMAK
VEYA
AVRASYA’DA
AYAĞA
KALKMAK
Sayın
Cumhurbaşkanı’nın
önünde
Türkiye’nin
dünyadaki
yeri
açısından
da
önemli
bir
soru
durmaktadır:
Türkiye,
yeniden
Atlantik
sistemine
mi
bağlanacak,
yoksa
Batı-Asya
ve
Avrasya’daki
öncü
konumuna
mı
yerleşecektir.
Yaşadığımız
koşullarda
ABD
projelerine
teslim
olmak,
örneğin
S-400’den
vazgeçmek,
Rus
uçağını
bir
kez
daha
düşürmek
anlamına
gelir
ki,
bu
kez
hatanın
tamiri
yoktur.
Türkiye’nin
önündeki
hükümet
seçenekleri,
Atlantik’te
boğulmak
ile
Avrasya’da
ayağa
kalkmak
arasındadır.


