/
/

Soner Polat: “Adalarımıza sahip çıkalım”

Soner Polat: “Adalarımıza sahip çıkalım”

Vatan

Partisi

Genel

Başkan

Yardımcısı

Emekli

Amiral

Soner

Polat,

“Ege’de

İşgal

Edilen

17

adayla”

ilgili

basın

açıklamasında

bulundu.

Polat,

AKP

yönetimini

Ege

Adalarına

sahip

çıkmak

için

göreve

çağırdı. 

AKP’nin

Ege

konusunda

söylediklerinin

hiçbir

kıymet-i

harbiyesi

yoktur.

Çünkü

ayinesi

iştir

kişinin

lafa

bakılmaz!

AKP’nin

lider

kadrolarının

bile

Ege

sorunlarının

doğası

hakkında

hiçbir

fikri

olmadığı

olaylarla

sabittir.

Bilindiği

gibi

Ege’de

Türkiye’ye

ait

152

üzerinde

ada,

adacık

ve

kayalık

vardır.

Ama

Yunanistan

bu

adaların

üzerinde

mutlak

egemenlik

iddiasındadır.

Ayrıca

bu

adalardan

en

önemli

17

adedi

fiilen

Yunan

işgali

altındadır.

Bazılarına

askeri

üs

bile

kurulmuştur. 

AKP

EGE

SORUNUNU

BİLMİYOR 

Gözünün

içindeki

kendi

adası

üzerine

düşman

askerlerinin

konuşlanmasını

dünyadaki

hiçbir

devlet

kabul

etmez.

AKP’den

Başbakanlık

yapmış

iki

kişi

bu

adalardan

ikisini

(Koyun

Adası

ve

Marathi)

pasaportla

ziyaret

etmiştir.

Bu

ise

meselenin

hiçbir

şekilde

AKP

kadroları

tarafından

bilinmediğini

göstermektedir.

Bilmediğiniz

bir

konuyu

savunamazsınız.

Zaten

sonuç

da

ortadadır.

AKP

cephesinin

soyut,

“Yaparız,

ederiz,

izin

vermeyiz…”

dışında

somut

hiçbir

ciddi

adımı

yoktur.

Hatta

AKP

kadroları

Yunanlılarla

yaptıkları

sıcak

ve

samimi

ikili

ilişkilerle

karşı

tarafı

rahatlatmıştır. 

AKP

cenahı

için

“eski

tas

eski

hamam”

söylemini

doğrulayacak

bir

diğer

güncel

olay

da

Turizm

ve

Tanıtma

Bakanı

Mehmet

Nuri

Ersoy

ile

ilgili

olarak

basında

çıkan

haber

ve

yorumlardır.

Bakan’a

ait

bir

şirketin

Yunan

işgali

altındaki

Keçi

(Pserimos)

Adası’ndaki

bir

otel

için

rezervasyon

aldığı,

odaları

pazarladığı

ileri

sürülmüştür.

Yunan

internet

sitesindeki

ilanda

vize

ve

pasaportun

zorunlu

olduğu

vurgulanmıştır.

İnşallah,

haberler

doğru

değildir.

Çünkü

Keçi

Adası

ne

Lozan

antlaşması,

ne

4

Ocak

1932

tarihli

Türk-İtalyan

sözleşmesi

ne

de

1947

tarihli

Paris

Antlaşması

ile

başka

bir

ülkeye

devredilmiştir.

4

Ocak

1932

tarihli

sözleşme

önemlidir.

Çünkü

Türkiye

ve

İtalya

arasında

teknik

çalışmalar

yapılmış,

ayrıntılar

görüşülmüş

ve

Meis

bölgesindeki

adacık

ve

kayalıkların

hangi

devlete

ait

olduğu

hukuken

çözülmüştür.

Bunun

dışında

Yunanistan,

Paris

Antlaşması’nda

ismen

zikredilerek

devredilen

adalar

dışında

hiçbir

hak

iddia

edemez!

Paris

Antlaşması’nda

Keçi

Adası

yoktur. 

HER

SEVİYEDE

DUYARLI

OLMALIYIZ! 

Turizm

Bakanı’nın,

“Turizmle

bağlantılı

bir

kolunda

ticari

faaliyet

göstermesi”

konusunu

bir

tarafa

bırakalım.

Asıl

konuya

dönelim.

Milli

güvenliğimizi

doğrudan

ilgilendiren

bir

konu

bile

devlet

yetkilileri

tarafından

bütün

yönleriyle

bilinmemektedir.

Demek

ki

bu

alanda

AKP

çevrelerinde

bir

hassasiyet

söz

konusu

değildir.

Oysaki

bu

konu

işin

alfabesidir.

Türk

milletinin

büyük

kaygı

duyduğu

bir

alanda

böylesine

duyarsız

davranışı

nasıl

izah

edebiliriz?

Ulusal

çıkarlar

şirketlerin

kazançlarına

feda

edilemez! 

ÖNCE

DURUŞ

VE

KARARLILIK

Muradımız,

bağcı

döğmek

değil,

üzüm

yemektir.

Geçmişe

bir

sünger

çekerek

atağa

kalkmalıyız.

Eğer

gerçekten

Yunanistan’ın

haksız

ve

hukuksuz

uygulamalar

içinde

olduğunu

düşünüyorsak,

önce

TBMM’de,

HDP

hariç

diğer

bütün

partilerin

altına

imza

atacağı

ortak

bir

deklarasyon

yayımlamalıyız.

AKP

bu

girişime

öncülük

etmelidir.

Bu

deklarasyon

TBMM

kararı

olmalıdır.

Başta

Yunanistan

olmak

üzere

bütün

dünyaya,

uluslararası

kuruluşlara

ilan

edilmelidir.

Bu

konjonktürde

hedef

Ege’de

gerginliği

tırmandırmak

olamaz!

Strateji,

sorunların

belirli

önceliklere

göre

bir

sıra

dâhilinde

çözülmesini

gerektirir. 

Ancak

Türkiye

Ege’de

hem

nerede

durduğunu

hem

de

kararlılığını

dosta

düşmana

göstermelidir.

Deklarasyonun

ana

fikri

şu

olmalıdır:

“Yunanistan,

çeşitli

devlet

uygulamaları

içinde

olduğu,

hiçbir

antlaşma

ile

kendisine

verilmeyen

Türkiye

ait

adaları

derhal

boşaltmalıdır.

Aksi

takdirde

Türkiye,

uygun

zaman

ve

zeminde

bütün

milli

güç

unsurlarını

kullanarak,

hak

ve

hukukunu

her

şeyi

göze

alarak

savunacaktır.

Ayrıca

Türkiye,

Ege’de

Yunanistan

ile

olan

her

sorunda

uluslararası

hukuk

ve

Bern

mutabakatı

gibi

ikili

antlaşmalara

uymayan

Yunanistan’ı

aklıselime

davet

etmektedir.

Türkiye

sonsuza

dek

Yunan

kaprislerini

çekemez!

Makul

bir

süre

sonra

uygun

vasıtalarla

harekete

geçecektir.” 

GÖĞÜS

GÖĞÜSE

MÜCADELE

Ege’deki

temel

sorunlardan

birisi

de

Türk

basınıdır.

Geleneksel

olarak

AB-D

çıkarları

doğrultusunda

yayın

yapan,

son

dönemlerde

AKP’yi

de

koruyup

kollayan

holding

basını,

Ege

sorunlarının

doğasını,

özellikle

Türk

milletinden

gizlemektedir.

AKP’ye

yakın

yayın

organları,

durumun

vahametini

bilmesine

rağmen

AKP’nin

siyaseten

yıpranmaması

için

konuya

gözlerini

kapamaktadır.

Bir

avuç

yayın

organı

konuyu

gündemde

tutmaktadır.

Millete

mal

edemediğimiz

ulusal

davaları

savunmayız.

Ege

Türkiye’nin

kapısıdır.

Bu

kapıyı

kapatmak

isteyenlerle

göğüs

göğüse

mücadele

etmek

her

Türk’ün

birinci

ödevidir. 

Paylaş
Paylaş: