Uyarıyoruz: Tuzak var!

Genel Başkanımız Dr. Doğu Perinçek, Türkiye’nin İdlip’te çekildiği tuzakla ilgili Merkez Yürütme Kurulu bildirimizi açıkladı

Tarih:

26 Şubat 2020

 

 

Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu:

 

Uyarıyoruz

Tuzak var!

 

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün (26 Şubat 2020) saat 14.00’te İstanbul İl Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek, Merkez Yürütme Kurulu’nun 24 Şubat 2020 günü Ankara’da yaptığı Genişletilmiş Toplantıda oybirliğiyle aldığı kararı açıkladı.

 

 

VATAN PARTİSİ MERKEZ YÜRÜTME KURULU KARARI

 

(Ankara, 24 Şubat 2020)

 

Türkiye ile Suriye arasındaki gerginlik kaygı verici boyutlardadır.

 

 

1. Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanına Tuzak

 

Uyarıyoruz, Türkiye’ye tuzak kurulmuştur.

 

Türkiye ile birlikte Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan da tuzağa itiliyor.

 

Yalnız Türkiye değil, komşularımız Suriye, Irak, İran ve Rusya da ciddî tehditlerle karşı karşıyadır. Tuzak, onlar için de tuzaktır.

 

Tuzağı kuranlar, ABD ve İsrail yönetimleridir. Türkiye’yi Suriye devleti ile savaşa kışkırtanlar, onlardır. Türkiye’deki Atlantikçi güçler de ABD-İsrail planları içinde roller üstlenmiş bulunuyorlar.

 

Suriye devletine karşı savaş başlatmak, Tuzağa atılan adım olur.

 

ABD ve İsrail yönetimleri, Türkiye’yi ve Tayyip Erdoğan hükümetini içte ve dışta yalnızlaştırıp her cephede tepemize binmeyi planlıyorlar. Suriye ile savaş, Türkiye’yi stratejik müttefikleri Rusya, İran ve Irak’tan, dahası Çin Halk Cumhuriyeti’nden uzaklaştırır ve yalnızlaştırır. Ayrıca Türkiye’nin iç cephesinde ayrılıklar ve kargaşalıklar yaratır.

 

 

2. Tuzağın Boyutları

 

Tuzağın çapı, İdlib ya da Suriye ile sınırlı değildir. Kıbrıs ve Libya’sıyla Doğu Akdeniz’den Fırat’ın Doğusu’na kadar yayılan büyük bir tuzak var. Yalnızlaştırılan Türkiye, bu geniş coğrafyada birden fazla cephede sıcak tehditlerle karşılaşma tehlikesiyle yüz yüze gelir.

 

Fransız uçak gemisi Güney Kıbrıs’ın Limasol limanındadır. Böylece Doğu Akdeniz’de namlularını Türkiye’ye çeviren ABD + İsrail + Yunanistan + Güney Kıbrıs askerî ittifakına Fransa da katılmış bulunuyor.

 

 

3. Fitne ve Fesat

 

ABD’de “Gölge CIA” diye tanınan Rand Corporation’ın 20 Ocak 2020 tarihli “Turkey’s Nationalist Court” (Türkiye’nin Milliyetçi Rotası)başlıklı raporu, tuzağın belgesidir. Bu rapor, iç cepheyi bölmek amacıyla tezgâhlanan fitne ve fesadı bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

 

- Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türk Ordusu arasında,

 

- Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ”Kemalistler” arasında,

 

- Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Millî Savunma Bakanı arasında anlaşmazlıklar kışkırtma girişimi belgelenmiştir.

 

 

4. Rand Corporation Damgalı “Demokratik Muhalefet”

 

Yine bu Gölge CIA raporu, “Demokratik Muhalefet” başlığı altında topladığı güçleri yeni iktidar planına yönlendirme girişimini de çekinmeden ilan etmiştir.

 

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun kaleme aldığı ve önsözünü CHP Genel Başkanının yazdığı, CHP Meclis Grubunda onaylanan “Anayasa Yetkisi Devredilemez” başlıklı Anayasa Taslağı da, “Demokratik Muhalefeti birleştirme” planının nerelere uzandığını sergiliyor.

 

ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 Mart 2003 günü “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma” imzaladığını itiraf eden Abdullah Gül ile Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu “Demokratik Muhalefet” mevzisine girmiş bulunuyorlar.

 

Atlantik güçleri, HDP’nin 23 Şubat 2020 günü toplanan kongresinden sonra “Demokratik Muhalefet”in PKK ayağını yaldızlamak için umutsuz bir gayret içine girdiler.

 

 

5. Doğru Hedef ve Doğru Mevzilenme

 

Tayyip Erdoğan Hükümetinin 24 Temmuz 2015 tarihinde aldığı Vatan Savaşını başlatma kararından sonra, Türk Devleti, Türk Ordusu ve Türk Milletinin birliği sayesinde ülkemizin güvenliği yolunda büyük başarılar kazandık. PKK’nın hendeklere gömülmesi, 15-16 Temmuz Gladyo Darbesinin bastırılması, arkasından Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları, haklı zeminde,doğru hedeflere vuran, doğru mevzilenmenin başarılarıdır. Hedefte ABD’nin üzerimize sürdüğü PKK ve FETÖ terör örgütleri vardı. Türkiye, bu haklı mücadelesinde İran, Rusya, Irak ve Libya, hatta Çin gibi dostları keşfetti, stratejik ittifaklar oluşturdu.

 

Türkiye, bu süreçte ekonomi dahil her cephede ABD ve İsrail’in tertip ve tehditleriyle yüz yüze geldi, NATO’nun gerçek kimliğini tanıdı. Bu tehditler karşısında Tayyip Erdoğan Hükümeti, tarihsel ve stratejik bir kararla “Yeniden Asya Açılımı”nı başlattı.

 

 

6. Hedef Saptırma

 

Bu koşullarda Suriye’ye karşı savaş kışkırtması, bütünüyle Atlantik cephesinin hamlesidir. Şu anda Türkiyemizin ve Tayyip Erdoğan yönetiminin yalnızlaştırılmasını amaçlayan bir planla karşı karşıyayız. ABD ve İsrail’den Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Suudi Arabistan’a kadar bütün Atlantik güçleri pusuda beklemektedir.

 

2014 Baharında Silivri Duvarını yıkmamızdan bu yana ABD güdümlü PKK ve FETÖ terör örgütlerini hedef alan Türkiye, şimdi hedef sapması dayatan bir planı boşa çıkarmak durumundadır. Hedef saptırmanın adı, Suriye’ ye karşı savaştır.

 

 

7. Kapsamlı ve Çok Boyutlu Tehlike!

 

Türkiye, eğer kışkırtmalara teslim olursa, yalnız Suriye ve Irak’ta değil, Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya ve Trakya’da karadan, denizden ve havadan kapsamlı tehditlere karşı koymak durumunda kalacaktır.

 

Karşılaştığımız tehdit, 15-16 Temmuz 2016 Darbesinin devamıdır, ancak 15-16 Temmuz’dan çok daha kapsamlıdır. Çünkü tehdit, ABD ve İsrail’in yalnız iç cephedeki güçlerinden gelmiyor, dış cephedeki bütün güçlerini harekete geçirme olasılığını da içeriyor.

 

 

8. Acil Çözüm ve Öncelikler

 

Türkiyemizi ve bizzat Cumhurbaşkanını tuzağa iten planı bozma sorumluluğu, en başta Cumhurbaşkanımızın omuzlarındadır. Sayın Tayyip Erdoğan’ın kurulan tuzağı bütün boyutlarıyla saptaması için, kendilerine yardımcı olmak bugün her vatanseverin görevidir.

 

ABD ve İsrail tuzağını bozmak için işbirliği yapacağımız güçler, nesnel olarak bellidir. ABD’nin İkinci İsrail Planıyla bölmek istediği İran, Irak, Suriye ile kader birliği içindeyiz. Yine ABD planlarının hedefi olan Rusya,Batı Asya ülkeleriyle aynı cephededir. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve güneyimizdeki terörün temizlenmesi, bütün bu ülkelerin ortak çıkarıdır.

 

Suriye ile savaşı önlemede birlikte hareket edeceğimiz güçler, Rusya, İran ve Irak’tır.Türkiye hükümetinin İdlib’de yaşanan krizi çözmek ve Türkiye’nin güvenliğini içeren barışı sağlamak için öncelikle işbirliği yapacağı güçler, Rusya ve İran’dır. Astana Süreci ve Soçi Mutabakatı bu açıdan önemli tarihsel dayanaklardır. Bu nedenlerle Rusya ve İran ile birlikte barışı sağlama talebi öne çıkarılmalıdır.

 

 

9. Uyarı Çalışmasında Başarı Mevzisi

 

ABD ve İsrail kökenli tuzağa karşı uyarı çalışmaları, Türkiye’nin vatanseverlik mevzisinden yürütülürse başarılı olur. Bu açıdan “Aynı Gemideyiz” stratejisi, bugün çok daha güncel ve çok daha geçerlidir.

 

HDP/PKK ve FETÖ ile el ele vererek sahte “Barış” sloganlarıyla yürütülen kampanyalara katılmak, Türkiye’nin yenilmesini isteyenlerin safına girmek anlamını taşıyor. Sahte barışçılar, 15-16 Temmuzda olduğu gibi ABD’nin Türkiye’ye karşı savaşının işbirlikçileri konumundalar. Onlar, Suriye ile barış istemiyorlar, fakat Suriye ile savaşın pususuna yatmışlardır.

 

 

10.Stratejik Çözüm : Bütünsel Strateji

 

Bugün kimilerinin “Denge politikası” adı altında ileri sürdüğü farklı alanlarda farklı devletlerle işbirliği politikası, çözüm değildir, yenilgiye davettir. Osmanlı Devletinin çöküş döneminde büyük devletleri büyük devletlerle dengeleme politikası, bir çare olmadığı gibi sancılı çözülmenin aleti olmuştur.

 

Birinci Cihan Savaşında Almanya ile ittifak kurmasaydık, İngiliz, Fransız emperyalistlerine ve Çarlık Rusyasına karşı Galiçya’dan Çanakkale’ye, Kafkaslar’dan Süveyş’e kadar binlerce kilometrelik cephelerde direnemezdik. Cepheleşmenin sertleştiği koşullarda millî güçler, nesnel gerçeklere dayanan ittifaklar oluşturarak vatanı savunmuşlardır ve savunabilirler. Şu anda Fransız donanmasının da katılımıyla ve Suudi Arabistan’ın PKK’ya silah ve para vermesiyle büyüyen bir cepheyle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz.Bu durum, Türkiye’nin savunma ve üretim cephesini de belirliyor.Düşmanı ve dostu tanımlamanın biricik yolu, Türkiye’ye yönelen tehdidi bütün gerçekliğiyle saptamaktır ve bütünsel bir strateji izlemektir.

 

 

11. Karadeniz ve Akdeniz’den Umman Denizi’ne Kadar Tek Cephe

 

Türkiye, Karadeniz’de Türk Akımını engellemeyi kararlaştıran ABD + Ukrayna tehdidiyle, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de ABD + İsrail + Yunanistan + Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa silahlı ortaklığıyla, Fırat’ın Batısında ve Doğusunda ABD’nin ve İsrail’in üzerimize sürdüğü terör örgütleriyle, Kudüs’te ve İran-Arap Körfezi’nde ABD + İsrail ve Suudi Arabistan’la karşı karşıyadır.

 

Farklı cephelerde farklı dostlar ve düşmanlar olmaz. Farklı cephelerde farklı düşmanlarla dans ederek dost kazanılmaz, ancak güvensizlik yaratılır.

 

ABD-İsrail eksenli tehdidi Karadeniz ve Akdeniz’den Umman Denizi’ne kadar uzanan tek cephede bütünsel bir strateji kurarak göğüsleyebilir ve zafer kazanırız. Bütün bu tek cephede, dostlarımız öncelikle İran, Irak, Suriye yanında Rusya, Azerbaycan, Libya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir.

 

Türk Cumhuriyetlerinden Pakistan, Hindistan ve Çin’e kadar uzanan Asya derinliği, Türkiye’nin büyük ittifak birikimini oluşturuyor. Başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri, ABD ile çelişmeleri nedeniyle kazanılacak güçlerdir.

 

 

12. “Batısızlık” Olgusu

 

En son Münih Güvenlik Konferansı’na “Westlessness” (Batısızlık) başlığını koyan, Batının kendisidir. Batı emperyalizmi, insanlığın hiçbir sorununu çözmüyor ve çözemez, çünkü bütün küresel sorunların kaynağıdır.

 

Batı ile ilişkilerimize gelince, Atlantik sistemi, Türkiye’yi borç batağına itti ve parçalanma tehdidiyle karşı karşıya bıraktı.

 

 

13. Yeniden Asya Açılımı

 

Bugün birinci ticaret ortağımız Rusya, ikinci ticaret ortağımız Çin ve üçüncü ticaret ortağımız Almanya.

 

Enerji güvenliğimiz, komşularımız İran, Rusya, Irak ve Suriye’dedir, başka deyişle Batı Asya’dadır.

 

Türk Cumhuriyetleriyle dayanışma olanakları, yine Asya zeminindedir.

 

Türkiye ekonomisi Avrasya ile bütünleşiyor.

 

Üretim Ekonomisini inşa iklimi Asya’da.

 

Üretim ekonomisinin inşası ve güvenliğimiz Avrasya’da buluşuyor.

 

Güvenliğimiz Batı Asya ve Avrasya dostluğunda.

 

Bu nedenlerle Avrasya’dan Atlantik’e geri dönüş yolu kapalıdır. Türkiye’nin “Yeniden Asya Açılımı”, dalgalanmalara göre değişmez, stratejiktir. Türkiye, Avrasya eksenindedir ve gelgitlere göre eksen değiştirmez. Çünkü Avrasya Açılımı, Türkiye’nin yaşama ve gelişme alanına açılımdır. Atlantik’e dönmek, boğulmaya ve parçalanmaya dönmektir.

 

ABD ile ilişkilerimizin normalleşmesi için biricik çare, Türkiye’nin Avrasya’daki başı dik, üretici ve güvenli konumuna yerleşmesidir.

 

 

14. Türkiye ABD-İsrail tuzağına düşmeyecek

 

Türkiye’nin önü açıktır.

 

Türkiye, ABD-İsrail tuzağına düşmeyecektir.

 

Bu konuda Cumhurbaşkanımızın dirayetli davranacağına güveniyoruz. Biz Vatan Partisi olarak,üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekte kararlıyız.

 

Devletimizin yöneticilerini ve milletimizin bütün güçlerini uyarıyoruz.

 

Herkesi ABD-İsrail tertiplerine karşı birliğe, devlet aklına ve kararlılığa çağırıyoruz.

 

Türk milletine güvenle ve saygıyla duyurulur.