Doğu Perinçek: Üretim devrimi-3 Borçlanma ekonomisinin iflası

"1980 sonrasında Neoliberal dedikleri ekonomiyle Türkiye’yi getirdikleri yer borç batağıdır ve iflastır"

1980 sonrasında Neoliberal dedikleri ekonomiyle Türkiye’yi getirdikleri yer borç batağıdır ve iflastır. Ak Parti yönetimi, daha 2014 yılı Kasım ay başında ekonominin çıkmaza girdiğini saptamıştı. Zamanın Başbakanı Davutoğlu, 6 Kasım 2014 günü 11 bakanını yanına alarak yaptığı basın toplantısıyla borçlanma ekonomisinin iflas ettiğini ilan etmiş oldu. Artık çarkı çevirmekte zorlanıyorlardı. “Yapısal Dönüşüm Hamlesi” başlığıyla yeni bir sisteme geçme mesajı veriyorlardı. Hükümet gazeteleri, “Ekonomide altın çağ” (Yeni Şafak) ve “Dokuz şiddetinde ekonomik devrim” başlıkları atıyordu (Akşam).

 

Yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada Neoliberal ekonominin yaldızları dökülmüştür. Dünya, yeniden Karma Ekonominin, kalkınma için kamu girişiminin, korumacılığın, ithal ikamesinin, güçlü Merkez Bankası’nın, millî paranın, planlamanın, kooperatifçiliğin, özetle Üretim Odaklı Ekonominin değerlerini keşfediyor.

 

Türkiye’de ve bütün dünyada, Neoliberal Ekonomi ile Üretim Ekonomisi arasındaki çelişme, Atlantik Sistemi ile Avrasya Uygarlığı arasındaki çelişme ile örtüşmektedir.

 

Atlantik sistemi ile yükselen Avrasya Uygarlığı arasındaki çelişme, emperyalistler arası çelişme değildir. Atlantik, çürüyen emperyalizmi temsil ediyor. Avrasya ise, yeni kamucu, paylaşmacı, demokratik, insancıl değerlerin iklimidir.

 

Yeni bir uygarlık doğuyor. Avrasya uygarlığı, önümüzdeki süreçte Atlantik sisteminin emperyalist-kapitalist lekelerinden temizlenerek gelişecek ve kendi kamucu kimliğini yaratacaktır.

 

Türkiye, 1980’de vurulan Neoliberal zincirleri kıracağı bir döneme giriyor. Bu yeni dönem, Kemalist Devrimi tamamlama dönemidir. Yeni dönemin ekonomik ve siyasal iklimi ise, Avrasya’dır.

 

Atalarımızın “Kul dara düşmezse, Hızır yetişmez” sözü bugünler içindir. Türkiye dardadır ve Hızır yetişecektir. Türkiye, çok köklü kararlar almak ve uygulamalara girişmek durumundadır. Ekonomi ve güvenlikte karşılaştığımız zor koşullar, Türkiye’ye devrimi dayatıyor. Türkiye, Üretim Devriminin eşiğindedir.

 

 

FIRTINALI DÖNEM

 

Türkiye, fırtınalı bir döneme girmiştir.

 

Borç batağından çıkmak için büyük zorlukları yenmek gerekiyor.

 

Yalnız ekonomide değil, güvenlikte de ağır tehditlerle karşı karşıya bulunuyoruz.

 

İçte ve dışta ABD’nin teröristleriyle savaşıyoruz. Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyindeki ABD üsleri durumun ciddiyetini artırıyor. Kars, Ardahan, Iğdır’daki PKK/HDP yuvalanması, Türkiye’nin İran ve Azerbaycan ile ilişkilerini kesmeye yöneliktir.

 

Ancak daha önemlisi, Doğu Akdeniz ve Ege’de karşılaştığımız durumdur. ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mavi Vatanımızı ve Hava Sahamızı tehdit eden askerî tatbikatlarını sıklaştırdılar. Noble Dina ve Nemesis gibi askeri tatbikatlar, isimlerini Tevrat’tan almakta ve açıkça Türkiye’yi hedef alıyorlar. ABD’nin ünlü Millenium Challenge2002 Tatbikatı, Kıbrıs’ta başlayan bir senaryodan sonra Türkiye’nin işgalini öngörmektedir.

 

Türkiye, 1945 sonrasındaki sürecin getirdiği Atlantik bağlarından kurtulmakta ve Avrasya’daki konumuna yerleşmektedir. ABD, bu sürece ekonomiden askerî yönletmelere kadar uzanan uygulamalarla yanıt vermeye başlamıştır. Doğu Akdaniz’den Hürmüz Boğazı’na kadar uzanan bir cephede, Bölge ülkeleri ile ABD ve İsrail arasındaki gerginliğin tırmanışına tanık oluyoruz. Bu koşullarda ekonomi ve güvenlik sorunlarımız birbirine sımsıkı bağlanmıştır.

 

 

KISA SÜRELİ ÇÖZÜM VE STRATEJİK ÇÖZÜM

 

Bulunduğumuz koşullar, Birinci Cihan Savaşı’nın başlarını andırıyor.

 

Türkiye, bu durumda kısa süreli çözümler düzlemi ile stratejik çözüm düzlemini birbirinden ayıracaktır. Stratejik hedef, Üretim Devrimidir. Stratejik çözüm için göreli uzun süreli bir programın uygulanması gerekiyor. Üretim Devrimi Programına girişirken, bu programın getireceği sorunları aşacak göreli kısa süreli bir program da yürürlüğe konacaktır. Kısa süreli program, Stratejik Program için kalkan görevi yapacaktır.

 

Stratejik çözüme Üretim Devrimi diyoruz.

 

Üretim Devrimi sürecinin zorluklarını göğüslemeye yönelik programımızın başlığı ise, Millî Direnme Ekonomisi’dir.

 

 

ÜRETİM DEVRİMİNİN KALKANI:MİLLÎ DİRENME EKONOMİSİ

 

Vatan Partisi olarak, daha 2005 yılında Türkiye’nin bir Millî Direnme Ekonomisi dönemine gireceğini belirlemiş ve programını da hazırlamıştık. Bu programı 2006 yılı sonundaki 7. Genel Kurultayımızda kabul ettik.

 

Millî Direnme Ekonomisi, bir tür Savaş Ekonomisidir. Dört maddelik bir uygulamayı gerektiriyor:

 

1. Gıda güvenliği: Üretim Devriminin hedeflerine ulaşana kadar bütün vatandaşlarımızın karnını doyurmalarını sağlayacak bir düzen oluşturmak, en temel meseledir. Çünkü hiçbir hükümet, açlığa dayanamaz.

2. Güvenliğin güvenliği: Ekonomi ile güvenliğin iç içe geçtiği koşullarda, Ordumuzun ve Polis Teşkilatımızın güvenliğini sağlamak yaşamsal önemdedir. Savaş tehditlerinin geçerli olduğu ve Üretim Devrimini hedef alan dış ve iç tehditlerin gündeme geleceği bir süreçte, Güçlü Devlet, Güçlü Ordu, Güçlü Güvenlik, Disiplinli Toplum şarttır. Ordunun ve Polisin her tür ihtiyacını amaca uygun en üst düzeyde karşılamak, Üretim Devriminin başarıyla ilerlemesi için temel güvencedir.

3. Sağlığın güvenliği: Üretim Devrimi boyunca devlet, vatandaşlarımızın her tür sağlık hizmetini görmeyi üstlenir. Sağlıklı vatandaş, Üretim Devriminin insan kaynağıdır.

4. Eğitimin güvenliği: Üretim Devriminin kendisi devrimin başarısına hizmet eden bir eğitim sistemini gerekli kılar. Devlet, hem genel eğitim hizmetini yürütmek hem de Üretim Devriminin insan kaynaklarını eğtitmekle yükümlüdür.