Ulusallık doğuşundan beri sınıfsal
Türkiye’de ulusallık, hep sınıfsallığın karşısına konur.
Sağcılar çok sık yapar bunu. Bilgisiz solcularımız da onlardan geri kalmazlar.
Oysa tarih içinde, burjuva devrimlerinden beri, ulusal olan, hep sınıfsaldır.
Marks ve Engels de Komünist Manifesto’ya aynen böyle yazmışlardır: Proletarya, ulusallaşarak iktidara gelir.
Ulusallığın önderi olan sınıf burjuvaziydi. Ulusallık, doğduğu günden beri sınıfsaldı.
Burjuvazinin tarih teorisi de sınıfsaldır. Burjuvazinin bırakalım devrim döneminin tarihçilerini, restorasyon döneminin Thierry, Augistine, Mignet gibi tarihçileri, hep sınıfsal tarih yazmışlardır. Dünyanın liberal-sosyal tarihçileri hep böyledir.
TÜSİAD’ın ulusal cibilliyetsizliği
Niye hatırlatıyoruz bunları?
TÜSİAD’ın ulusal cibilliyetsizliğinin temelinde, sınıfsal cibilliyetsizlik var.
TÜSİAD, burjuvazinin veya sermayenin örgütü değil; küresel mafyanın örgütüdür.
Bunu belirleyen sınıfsal karakteridir.
Kirli paranın vatanı var mı?
Faizin ulusu olmaz.
Sıcak paranın vatanı olmaz.
Kirli paranın Cumhuriyeti olmaz.
TÜSİAD takımını inceleyin, yıllık bilançolarına bakın, bunların gelirlerinde, faiz yüzde 80’in üzerindedir. Devleti borçlandırıp haraca bağlamışlardır.
O nedenle bunlara “kapitalist” kavramından çok tefeci kavramı yakışır.
Faiz kârın düşmanıdır
Bilindiği gibi Kâr, faizin düşmanıdır. Sanayici ve tüccar, tefeciyle karşıt çıkarları temsil ederler.
Eğer kapitalizm sonuna kadar gelişseydi, faiz de ortadan kalkardı.
TÜSİAD’ın vatanı ve milleti yoktur
Kapitalistlerin vatanı vardı. Hatta ulusallığı ve ulusalcılığı, devrimci burjuvazi getirdi.
TÜSİAD takımının vatanı - milleti yoktur. Bunlar, levanten, kozmopolit, komprador, tefeci, mafya; hangilerini yakıştırırsanız yakıştırın, o cinstendirler. Sanayi ve ticaretin ayak bağıdırlar. Emperyalizmin acentasıdırlar ve faiz gelirleriyle de Bizans artığıdırlar. Yani kökleri bir yönüyle Ortaçağa uzanır.
Cumhuriyet yıkıcılığındaki buluşma
Bugün BOP Eşbaşkanı Tayyip- Gül ikilisiyle Cumhuriyet yıkıcılığında buluşmaları, millet düşmanı sınıfsal karakterleriyle ilgilidir.
Varolan rejim, bir Gladyo-Mafya-Tarikat rejimidir. Bu sistemin hakim güçlerini, sermaye sınıfıyla karıştırmak, bizi emperyalist-kapitalist sisteminin bugünkü karakterinden uzaklaştırır.
Kaynaklar nereye akıyor
Bu sistemde kaynaklar, piyasada verimliliğe göre dağılmıyor. Ülke kaynakları, küresel mafya ile kirli para komisyoncuları, borsa vurguncuları, hortumcular ve tarikat rantçıları arasında bölüşülmektedir. Kâr sisteminin sanayicileri ve tüccarları ise kenarlara sürülmüştür.
Vatan delik deşik
Mafya sisteminin kurulması ve gelişmesi için vatanın delik deşik olması gerekmiştir. 1980’lerden beri yaşanan budur.
Paranın giriş çıkışı serbest bırakılmıştır.
Gümrükler kaldırılmıştır.
İşgücünün ihracı yasaklanmış, fakat ithal kapıları açılmaktadır. Artık Türkiye öğretmenini bile dışardan getirtiyor.
Ancak vatan varsa hayat bulan ulusal sanayi ve ticaret ise çökertilmiştir.
Vatansızların diktası
Vatan yıkılınca, kirli paranın, küresel faizciliğin, borsa vurgunculuğunun, hortumculuğun ve tarikat rantçılığının diktası kurulmuştur.
İşte TÜSİAD, bu vatansızlar diktasının kulübüdür.
TÜSİAD’ın Türk ve Türkiye adına ne varsa, yasadışı ilan etmesinin dayandığı ekonomi politik budur.
Türk Ordusuna ihtiyaç var mı?
Bir şeyi unutuyorduk: Paranın, malın ve emeğin giriş çıkışını denetlemeyen bir ülkenin vatan savunmasına artık ihtiyacı kalmamıştır. ABD’nin ateşe süreceği silahlı gücün adı, artık Türk Silahlı Kuvvetleri olmayacaktır. Paralı asker, TÜSİAD’ın ABD emperyalizminin emrine sunduğu askerdir. CHP dahil, sistemin partileri bu nedenle özel ordu yarışına girmişlerdir.
Vatan hangi sınıfların?
TÜSİAD’ın ve cemaatin vatanı ve milleti yoktur.
Vatan ve millet, işçinindir; köylünündür; esnafındır; zanaatkârındır; milli sanayici ve tüccarındır.
Ulusal, dün de sınıfsaldı; bugün de sınıfsaldır.