Doğu Perinçek: Toprağa verdiğimiz Kocatürk

         Ali Kocatürk’ü kaybettik. Cumhuriyet tarihinin en seçkin maliyecilerindendi. Türkiye’nin sayılı aydınlarındandı aynı zamanda. Büyük bir birikim, büyük bir vicdan bir anda yok oldu.

 

Maliyecilerin piriydi

         Türk devletinin mali yönetimi, 20 yıl öncesine kadar çok köklü ve sağlam bir kurumdu. Ali Kocatürk, o kurumun doruğunda yıllarca görev yapmış, Hazine Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü’nde bulunmuştu. Maliyecilerin üstadıydı. Hepsi onun adını ayrı bir saygıyla anar. Ali Kocatürk, 1990-1993 yılları arasında Türkiye’nin Birleşmiş Milletlerdeki Ekonomi-Maliye Daimi Temsilciliğini de yaptı. Dışişleri Bakanlığı’ndan gelmediği halde, diplomatik kadrolarımız arasında çok sayılan bir bürokrattır.

 

ABD’den epostayla üyelik başvurusu

         2005 yılıydı sanıyorum; arşivim yanımda olmadığı için kesin bir tarih veremiyorum. İşçi Partisi Genel Merkezi’nde yönetici arkadaşlar, Ali Kocatürk’ün ABD’den bir eposta yollayarak İşçi Partisi’ne üyelik başvurusu yaptığını söylediler. Onunla içimizden yalnız Maliye Bakanlığı Eski Gelirler Genel Müdür Yardımcılarından, MKK Üyesi arkadaşımız Şefik Çakmak’ın tanışıklığı vardı. Fakat uzun yıllardır görüşmemişlerdi.

         ABD’de bulunan Ali Kocatürk, Türkiye’yi dikkatle izliyordu ve ülkenin ancak İşçi Partisi programıyla bu süreçten çıkabileceğini saptamıştı. Bize hep bunu söyledi.

 

Aydın namusu ve vicdanın başladığı yer

         İşte büyük birikimi ve derinliği olan aydının namus ve vicdanı burada başlıyor. Doğru olanı saptamak, ancak eylemle olabilirdi. Bilinç, bilmek değil, fakat yapmaktı. Bilmenin uygulamak dışında bir tanımı yoktu. İşte Ali Kocatürk İşçi Partisi’ne, kendisine kimse önermediği halde böyle üye oldu.

         Hangi partiye girse, iktidar partisi ise rakipsiz Maliye Bakanı olurdu. Eğer muhalefet partisi ise, ekonomik-mali program ve siyaseti belirleyen kurmayların başında yer alırdı. Ama o, bireysel mevki ve makamı değil, doğru programı, doğru partiyi ve doğru eylemi seçmişti.

 

ABD krizini en önce gördü

         Ali Kocatürk, Arslan Başer Kafaoğlu ağabey ile birlikte ABD’nin 2008–2009 ekonomik krizini birkaç yıl önceden saptadı. Teori ve Aydınlık dergilerinde yayımlanan tarihleri, hep doğru çıktı. O sıralar Türkiye’nin seçkin maliyeci iktisatçılarıyla danışma toplantıları yapıyorduk. Onlar, ABD’nin krizini anlayamamışlardı. Biraz da rahatlarını bozabileceği olasılığını düşünerek krizin gelmeyeceğini veya kolay atlatılacağını düşünüyorlardı. Ali Kocatürk, dünya mali sistemini ve merkezindeki ABD mali yapısını çok iyi anlamıştı. Amerika’nın seçkin maliyecilerinden de daha derinlemesine anlamıştı.  Çünkü iyi maliyeci olmanın yanı sıra sağlam devrimci bakış açısı vardı. Onun yazıları, bugün ders olarak incelenmelidir.

 

İşçi Partisi Programına verdiği emek

         Kocatürk, İşçi Partisi’nin 2006 yılı Aralık ayında yapılan 7. Genel Kongresi’nde kabul edilen yeni parti programına büyük emek verdi; çok büyük katkılarda bulundu. Program taslağını madde madde, cümle cümle, sözcük sözcük, noktası virgülüne kadar büyük özenle eleştirdi; kendi önerilerini yazdı. Yolladığı bütün önerileri sakladım. Önümüzdeki sayılarda yayımlanmasını, Teori dergisine öneriyorum. Mali bürokrasi ve diplomasi alanındaki tecrübeleri, derin bir teorik birikimle birleşiyordu. Mali bürokrasideki birikimi; IMF müzakereleri ve BM Daimi Delegeliği tecrübeleriyle zenginleşmişti.

 

Tarihin eşref saati

         7. Kongremizde MKK üyeliğine seçildi. 2007 Temmuz seçiminde partimizin İstanbul adayı idi ve halkımıza sunduğumuz Bakanlar Kurulu’nda Ekonomi ve Maliye’den sorumlu Başbakan Yardımcısı idi. Ona Maliye Bakanlığını önermiştik. Maliye ve ekonomiyi ayırmanın yanlışlığı üzerinde durdu; haklıydı. Parti yöneticiliğini ciddiye alıyordu; İşçi Partisi programının eninde sonunda iktidar olacağını bir matematik denkleminin doğru çözümü gibi biliyordu. Seçim sonucu alınan oylar bu kanısını değiştirmedi; tarihin eşref saati nasıl olsa gelecekti. Kendisini o saate göre planlamış ve halkının geleceğine adamıştı. Hayattan beklediği buydu. Mevki-makam boştu. Bunu yaşayarak görmüştü.

 

Özgüven anıtı

         Ali Kocatürk’ün ölümü bana çok acı geldi. Çok büyük bir birikimin, dağ gibi yıkılmaz bir vicdanın göçüp gitmesi, tanımlanması çok zor bir ıstırap veriyor.

         Gazetelerin hiçbirinde tek bir satır bile görmedim. Mali bürokrasinin yıllarca doruğunda görev yapmıştı; Türkiye’yi Birleşmiş Milletlerde temsil etmişti; Türkiye tarihinin sayılı yüksek bürokratlarındandı; ama büyük bir suç işlemiş; İşçi Partisi’nin önder kadrosu içinde yer almıştı.

         Ali Kocatürk, bir özgüven anıtıydı; değerinin bilinmesine ihtiyacı yoktu. Ama Türkiye’nin onun değerine ihtiyacı büyük.

         Bugün tarihsel değerlerini yitirmiş, bir öksüz gibi ortada kalmış Türkiye, toprağa gömdüğü Ali Kocatürk’ün değerlerini, yeniden toprağın altından çıkaracak; o büyük tarihsel mirası yeniden bulacak; en küçük kuşkum yok. Bu Sodome ve Gomore devri, bu Pompei’nin son günleri, bu mütareke İstanbul’u böyle devam edemez, eminiz. Yaşadığımız çürüme, taze bir filizlenmenin gübresi olacaktır biliyoruz.

         Ali Kocatürk, soyadı gibi Koca Türk’tü. Vatansever olduğu kadar koca bir enternasyonalistti. Emekçilerin kardeşlik dünyasının, insanlığın ufkunda olduğunu biliyordu.

         Bilmek, yapmaktır. Bildiğini yaptı.