Sinoplu Diogenes’i, Firdevsî-i Tusî’yi, Kaşgarlı Mahmut’u ve Goethe’yi çok severim. Oysa bir tanışlığımız yok. Gerçi Turhan Özlü’nün memleketi olan Sinop’a birkaç kez gitmişliğim var, ancak Diogenes ile rastlaşmadık. Tûs ve Kaşgar şehirlerini ise hiç görmedim.
Uzaktan sevgiler
Ama görmediğim o erdemli ve derin insanları, can arkadaşlarım Hasan Yalçın, Cemal Süreya ve Erkan Yücel gibi seviyorum.
Geçende aynı duygumu elli yıllık, erdemli arkadaşıma da yazmıştım: Benim en büyük sevgim ve duygudaşlığım, en yakınında olmasam da, üreten, yaratan, karakterli ve kişilikli insanlaradır. Uzaktan da olsa onlar için yüreğim titrer. Onlarla çağdaş da olmayabilirim ama gönüldeşim.
Prof. Dr. Ali Dinçol
Prof. Ali Dinçol’un hastanede olduğunu öğrenince, yine bunları duydum. Dinçol ile görüşmüşlüğümüz, dostluğumuz olmadı. Ama onun Anadolu’nun eski tarihi konusundaki çalışmalarını okudukça çok sevdim, çok saydım. Birkaç kez de Ulusal Kanal beyazcamında heyecanla izledim. Ortak dostlardan da merak ettim, bilgilendim; Prof. Dinçol’un ve yine bilim emekçisi olan değerli eşinin erdemlerini öğrenmek beni mutlu etti.
Etrüsk yazısını çözmek mi
yoksa en büyük banker olmak mı
Prof. Dinçol, İstanbul Üniversitesi’ne giriş sınavlarını birincilikle kazanıyor ve Hititoloji bölümünü seçiyor.
Kemalist Cumhuriyetin değerler sırası böyleydi. Bilim ve araştırma değerlerin doruğundaydı. Bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde para kazanma arzusu utanılacak bir özellikti; saklanırdı.
Etrüsk yazısını mı çözmek istersiniz, yoksa dünyanın en büyük bankeri olmak mı?
Bu soruyu Cumhuriyetin devrimci döneminde yetişmiş kuşaklara sorun, bir de Turgut Özal, Tayyip Erdoğan dönemlerinin itibar ölçülerine vurun, Türkiye’de yaşanan karşıdevrimin ciddi verilerine ulaşırsınız.
Özel çıkarcılığın sonu
Bilim aşkı ile para hırsı arasındaki savaşı, bugün bilim kaybetmiş gibi gözüküyor. Ama geçici bir durum bu. Devam edemez!
Çünkü dünya özel çıkar ve özel kâr sistemi içinde çözülemeyecek sorunların eşiğinde büyük yıkımlarla yüz yüzedir.
Doğa kirlenmesinin sözü çok ediliyor, ama insan kirlenmesi çok daha derin ve yıkıcıdır.
İşte böyle bir durumda, kendisini bilime adamış, Diogenes gibi elinde fener hakikati aramış, Cumhuriyet yıkıcısı iktidar sahiplerine “gölge etme” diyebilmiş erdemli aydınlar, toplumumuzun en büyük hazinesidir.
Toplumumuzu yeniden ayağa kaldıracak değerler
Türkiyemizde insani olan her şeyi dirençle yaşatan onlardır ve yarın Türkiye onların birikimiyle ayağa kalkacaktır.
Onların kendi değerlerini özenle saklayan gösterişsizlikleri, kendilerin hep halka borçlu hissetmeleri, halk sevgileri ve çalışkanlıkları, Cumhuriyete hesap veren vicdanları, devrimin değerlerine sarsılmaz güvenleri, hakikat aşkıyla yoğrulmuş dürüstlükleri, en büyük mirastır.
Özel çıkarcılığın iflas ettiği bir dünyada, geleceğin güzellikleri onların mirasıyla yaratılacaktır.
Dinçolların Zafer ve Şeker Bayramlarını yürekten duygularımla kutluyor; Prof. Ali Dinçol’un sağlık haberlerini hasretle gözlüyorum.