Doğu Perinçek: The King

"The King, İngiltere’nin ilerici krallık mirasını işliyor. Usta işi bir film. Fatih Sultan Mehmet’i izler gibi seyredebilirsiniz"

Türkiye’nin imparatorluklar mirası ile son iki yüzyılın devrim mirasını karşı karşıya getirmek hem tarihi anlamak açısından yanlıştır, hem de geleceği kurmak açısından.

 

Modu (Mete), Bilge Kağan, Bögü Kağan, Satuk Buğra Han, Gazneli Mahmut, Alparslan, Seyfettin Kuduz, Fatih Sultan Mehmet olmasa, Namık Kemaller, Talat Paşalar ve Atatürk de olmazdı.

 

Şöyle de söylenebilir: İskit, Hun, Göktürk, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu, Mısır Memlûk, Osmanlı, İdil ve Kırım Tatar devlet ve ordu mirası olmasa, Türkiye Cumhuriyeti olmazdı.

 

Dikkat edilirse, Asya Çağını açan Türk, Rus, Çin ve İran devrimleri, imparatorluk geçmişi olan topraklarda oldu. İmparatorluk mirası, uygarlık mirasıdır, devlet ve ordu birikimidir, bağımsız ve başı dik yaşama geleneğidir.

 

 

BEŞİNCİ HENRİ

 

Avrupa’da da krallar, senyörlerin yerel otoritelerini tasfiye ederken ilerici roller oynadılar. Avrupa’nın milletleşme süreçleri oralarda başladı. Bu konuyu anlatan usta eseri bir filmi geçende Sadık Can Perinçek sayesinde izledik. Adı The King. Filmin kahramanı İngiliz Kralı Beşinci Henry. Filmin yönetmeni David Michod.

 

Beşinci Henry, Dördüncü Henry’nin büyük oğlu. Ancak Büyük Britanya’daki feodal bölünmelere karşı şiddet uyguladığı için babasına muhalefet ediyor. O nedenle Dördüncü Henry, küçük oğlunun kral olmasını vasiyet ediyor. Ne var ki, şiddetin geçerli olduğu süreç,1413 yılında cesur Beşinci Henry’yi tahta çıkartıyor.

 

Prensliğinde barışçı eğilimleri olan merhametli Henry, kaçınılmaz olarak tarihin dayattığı şiddettin hükümdarı oluyor. Artık Beşinci Henry, hem Büyük Britanya’yı birleştirme sürecinde, hem de Fransa’ya karşı rekâbette acımasız bir kraldır. Tarihsel rol, O’na binlerce, onbinlerce insanı katleden bir hükümdar kimliği kazandırır. Son sahnede elindeki hançeri, kendi maiyetindeki bir senyörün boynuna saplar. Koşulların dayattığı şiddet, Henry’nin merhametini de katletmiştir.

 

 

MACHIAVELLI’NİN HÜKÜMDARI

 

Batıda siyaset biliminin kurucusu olarak kabul edilen Niccolo Machiavelli, Hükümdar (Il Principe) kitabında, Beşinci Henrylerin hükümdarlık sırrını yazmıştır. 1469 - 1527 yılları arasında yaşayan Machiavelli, Floransa Prensine İtalya’yı birleştirmek için diğer prensliklere karşı güçlü bir ordu kurmasını ve şiddet uygulamasını öğüt verir. Örnek gösterdiği hükümdar ise Fatih Sultan Mehmet’tir.

 

Fatih Sultan Mehmet, Yıldırım Beyazıt’ın Timur yenilgisi nedeniyle yarım bıraktığı işi tamamlamış, Anadolu beyliklerini kuvvet kullanarak tasfiye etmiş ve Osmanlı Devletinin asıl büyük kurucusu olmuştu. Fatih Sultan Mehmet’in feodal bölünmeyi önlemek için kardeş katlini kanun yapması, tarihî koşullar içinde anlaşılıyor.

 

1469 yılında doğan Machiavelli,Fatih’in kuruculuk sırlarını teori haline getirerek, siyaset biliminin kurucusu oluyor. Bu açıdan Machiavelli’nin Hükümdarının Fatih Sultan Mehmet olduğu söylenebilir.

 

 

DOĞUNUN ÖNCÜ SİYASET BİLİMCİLERİ

 

Doğuda Siyaset biliminin kuruculuğu İslam Medeniyetinin doruğa yükseldiği 11. Yüzyılda başlar. Şahname’yi yazan Firdevsî, Kutadgu Bilig’in teorisyeni Yusuf Has Hacip ve Siyasetname’nin yazarı Selçuklu Veziri Nizamülmülk, eserlerini 11. Yüzyılda ürettiler.

 

 

FRANSA’NIN MACHIAVELLI’Sİ

 

Avrupa’daki devletleşme sürecinin bilime yansıması ise, 15-16. Yüzyıldadır. Bu dönemde Avrupa kendi Firdevsîlerini, Yusuf Has Haciplerini ve Nizamülmülklerini doğurdu.

 

Jean Bodin ise, denebilir ki, Fransa’nın Machiavellisidir. Machiavelli öldükten üç yıl sonra 1530’da doğdu ve 1596’da öldü. Kralın otoritesiyle Fransa’yı birleştirmenin teorisini kurdu. Bu açıdan Millî Devlet teorisinin habercisi ve hatta kurucusu olarak bile görülür.

 

 

GRAMSCI’NİN MODERN PRENSİ

 

İngiltere’de Beşinci Henry, Fransa’da XI. Louis gibi krallar, bizde Modu (Mete) ve Bilge Kağan’dan Yıldırım Beyazıt ve Fatih’e uzanan örneklerde olduğu gibi, ordu gücünü kullanarak birleştirici roller üstlendiler. O birleştiricilik, uygarlık atılımlarıyla birlikte yürüdü.

 

Avrupa’da da feodalizmin temizlenmesi süreci daha krallıklar zamanında başlamıştır. Avrupa burjuvazisi, senyörlere karşı önce krallarla işbirliği yaptı. O sürecin kralları, büyük toprak sahibi feodallere karşı kendi otoritelerini güçlendiren savaşlar yürütmüşlerdir. Bu nedenle kimi kralların tarihin önünü açan roller oynadıklarına tanık oluyoruz.

 

Ünlü İtalyan Bilimsel Sosyalisti Gramsci, hapishane yıllarında Machiavelli’nin Prens(Il Principe) kitabını inceleyerek, Modern Prens’i yazdı.

 

Gramsci, Modern Prensbaşlığı altında toplanan notlarıyla denebilir ki, Yıldırım Beyazıtlardan Beşinci Henrylere uzanan birleştirici-ilerici hükümdarların tarihsel rollerini çağdaş teoriye taşımıştır.

 

The King, İngiltere’nin ilerici krallık mirasını işliyor. Usta işi bir film. Fatih Sultan Mehmet’i izler gibi seyredebilirsiniz.