Yakup Kadri’nin romanlarını okuyarak son iki yüzyılın devrim tarihimizi anlayabilirsiniz. Dikkat buyurunuz anlayabilirsiniz diyoruz, öğrenmekten farklı.
Roman, Yakup Kadri örneğinde gördüğümüz gibi tarihçinin ötesine geçiyor, daha derinlere iniyor. Teori Dergisinin Eylül sayısında Doç. Dr. Atakan Hatipoğlu’nun “Hesaplaşma ve Huzursuzluk: Yakup Kadri’nin Romanlarında Türk Devrimi” başlıklı yazısını hayranlıkla okudum. Ağustos sayısında Gaffar Yakınca’nın “Peyami Safa: Doğu Batı arasında bir muhafazakâr devrimci” yazısı da heyecan vericiydi.
Yakınca ve Hatipoğlu, bir romancı nasıl incelenir, roman nedir, tarih ile roman arasındaki bağlantı gibi edebiyatın çok önemli sorularına ustaca yanıtlar veriyorlar.
ROMAN NEDİR
Roman, kuşkusuz tarih kitabı değil, ama roman tarihsel süreçlerin edebiyattaki izdüşümüdür. Romanda karakterler, toplumun serüvenini açıklamak için vardır. Romanda Salur Kazan’ı Rolls Royce arabaya bindiremezsiniz. O, atın üzerindedir ve kişiliğini de üzerine bindiği at belirler. At, toplumların tarihinde bir binek hayvanı değildir, toplumsal-sınıfsal ilişkileri belirleyen bir üretim aracı, bir ürün, bir savaş aracı, bir kültürdür. O toplumlarda kişinin ruhsal hikâyesi de en sonunda atın üzerindedir, başka deyişle tarihsel-toplumsal koşullarca belirlenmiştir. At gibi kara saban, yel değirmeni, buharlı makineler, elektrik, nükleer enerji, yapay zekâ da sınıfsal, siyasal ve kültürel ilişkileri simgeler. Hepsine denk düşen bir insan var, insan ilişkileri var, insan ruhu var.
O nedenle roman her şeyden önce tarihinin derinliklerindedir. Çünkü insanın kendisi, toplumun kendisi tarihin içindedir. İnsanın ruhsal serüvenini belirleyen de en sonunda toplumsal konumudur, toplum hayatındaki tecrübeleridir. Ata binen insan ile trene ya da uçağa binen insan, üretimden aşka kadar farklı ilişkilerin ve farklı ruhsal durumların içindedir.
ROMANIN ÇÜRÜMESİ
Büyük romancılar, Balzaclar, Dostoyevskiler, hep tarihin içinde oldukları için büyük romancı olmuşlardır. Elbette aynı zamanda güzellik ustalarıdır onlar.
Günümüzde roman diye piyasaya sürülen sayıklamalar, bireyi toplumun dışına sürüyor, toplumun dışında bireysel durumlar uyduruyor. O nedenle bunların yalnızca adı romandır. Bu sözde romanların, kapitalizmin yükseliş çağındaki romanlarla bir ilişkisini kuramazsınız. Bunlar, ne gerçekçidir, ne hümanisttir, ne romantiktir. Çünkü o devrimci çağın büyük romanlarında insan, toplumun içindeydi; düşünceleri, duyguları, davranışlarıyla zamanın içindeydi. Günümüzdeki sayıklamalar ise, yalnızca çürüyen emperyalist-kapitalist sistemin bireydeki çıkmazını ve karamsarlığını yansıtıyor. Emperyalizmin çürüme döneminde toplumdaki filizlerinden kopan roman anlamsızlaşıyor. Estetik de bu anlamsızlıkta güzellik olmaktan çıkıyor.
YAKIN TARİHİMİZİN SIRLARI
Yeniden Yakup Kadri’ye dönecek olursak, Kiralık Konak, Bir Sürgün, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Panorama romanlarını birbiri ardı sıra okuduğumuz zaman, yakın tarihimizin sırlarına ulaşıyoruz.
Türk Devriminin kuşkusuz tarihi var, ama o devrimin insan bilincindeki ve duygularındaki izlerini Yakup Kadri’nin romanlarında buluyoruz. Şimdi bütün romancılarımızı hatırlamaya çalışıyorum, son iki yüzyılımızın romanını sanırım Yakup Kadri kadar ustaca yazan bir isim bulamadım. Peyami Safa ve Attila İlhan’ın iki sözcüklük “Hangi Batı” soruları da romanın derinliğindeki sorudur. Onları bir başka yazımızda tartışacağız.
ROMANIN MADDESİ VE MAYASI
Yakup Kadri, Peyami Safa ve Attila İlhan, bir romancının birikimi konusunda önemli örnekler. Tarihsel birikim olmadan romancı olunamıyor. Ama tarihsel birikim de yetmiyor elbette. Romanın maddesi tarih ise, mayası o toprakta filizlenen edebî güzelliktir. Yakup Kadri de ikisi de var: Romanın maddesi de mayası da.
ROMANCININ ROMANDAKİ KONUMU
Romanlarına baktığımız zaman, bütün o romanların içinde Yakup Kadri’nin konumunu görüyoruz. O iki yüzyıllık tarihte Yakup Kadri, hep öncü konumlardadır. Hangi romanını okusanız, Yakup Kadri’nin o romanda bir devrimci öncü olarak mevzi tuttuğunu görüyoruz. Aklı fikri, devrimin sürdürülmesindedir, Atatürk’ün deyişiyle “Arasız devrimler”dedir, Lenin’in deyişiyle “Kesintisiz devrim”dedir, Mao’nun “İki sınıf, iki çizgi, iki yol” arasındaki mücadele için devrimci çözüm üreten teorisindedir. Başka deyişle romancı tarafsız değildir, o tarihsel sürecin her durağında taraftır.
Yakup Kadri romanını Atakan Hatipoğlu, Yakup Kadri’nin öncü konumunu çok iyi saptayarak incelemiş. Bütün romanlarda Yakup Kadri, kendisini devrimin sürdürülmesi konumuna yerleştirmiş, gizlemiş desek daha doğru olacak.
ROMANDAKİ SİZ
Sizi romanın içine çeken, aslında romancının taraflı oluşudur. Dostoyevski’nin Ecinniler’ini okuduğunuz zaman, Verkovenski’nin fesatçı karakterinin karşısında Dostoyevski’nin kendisi vardır. Ya da Julien Sorel’in kahramanlığında Kırmızı Siyah’ın yazarı Stendhal’in kendisi bulunmaktadır. Yakup Kadri’nin Panorama romanındaki Halil Ramiz, Kemalist Devrimi kesin zafere ulaştırmak isteyen Yakup Kadri’nin kendisidir.
Büyük yazarlar, yazdıkları romanlarda sizi de olayların içine çekerler. Toplumun içinden baktığımız zaman aslında romanın amacı da budur.
Yakup Kadri edebiyatına roman sırrı katan da bu konumu oluyor. Büyük yazar, sizi de romanın içine çekiyor. Siz de o roman kahramanlarıyla aynı iklimde soluk alıp veriyorsunuz. Onların duygularını, cesaretlerini, erdemlerini, mutluluklarını paylaşıyor veya onların acısını duyuyor, rezilliklerine üzülüyor, onların hayal kırıklıklarına ortak oluyorsunuz.
TEORİ’NİN AĞUSTOS VE EYLÜL SAYILARI
Doç. Dr. Atakan Hatipoğlu, yetkin bir siyaset bilimcisi niteliğine hakiki bir roman eleştirmeni zenginliğini katmış.
Teori’nin Ağustos ve Eylül sayıları, Türk Romanında Tarih ve Toplum başlığı altında roman nasıl yazılır, romancı kimdir ve roman nasıl eleştirilir sorularına da yanıt veriyor.
Namık Kemal’in, Ahmet Rasim’in, Ahmet Mithat Efendi’nin, Yakup Kadri’nin, Peyami Sefa’nın, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Kemal Tahir’in, Nihal Atsız’ın, Necati Cumalı’nın, Fakir Baykurt’un, Attila İlhan’ın, Haldun Taner’in, İrfan Yalçın’ın, Yaşar Kemal’in, Osman Şahin’in karakterleri arasında siz nerede duruyorsunuz, merak ediyorsanız, Teori’nin Ağustos ve Eylül sayılarında kendinizi bulacaksınız.