Milletvekili değil liderkulu
Milletvekilleri gerçekten milletin vekili midirler? Bu soruyu siyaset bilimciler ve kamu hukukçuları eskiden beri tartışırlar.
Ancak dün bu köşede yazdık. Üç lider Meclis’teki koltuklara atamaları yaptılar. Sistemin meclisi, bırakalım milletin vekillerini, seçmenin vekillerinden dahi oluşmuyor. Bunlara lidervekilleri demek bile zor. Çünkü liderle ilişkileri vekâletten çok kulluk ilişkisine benziyor.
Artık hâkim sınıf siyasetine adım atanlar, öncelikle lidere kulluk terbiyesini öğrenecekler.
AKP, CHP ve MHP’nin Meclise göndereceği atanmışlara daha uygun bir isim bulana kadar şimdilik liderkulları diyebiliriz.
Ekonomide mafyalaşma siyasette mafyalaşma
Bu liderkulları sisteminin nedenlerini hukukta arayanlara çok rastlanır. Bu görüşte olanlar, Siyasal Partiler Yasası’nda yapılacak değişikliklerle çare üretilebileceğini de düşünürler.
Oysa liderkulluğu, ekonomideki mafyalaşmanın sonucudur. Ekonomide mafyama siyasette mafyalaşmayı getirmiştir. Siyasetin mafyalaşması ise, partilerde lider sultasını zorunlu kılmıştır.
1890 sonrasındaki süreç
Bu konu, doktora çalışmamdı. 1965 yılından bu yana, hatta 1964 yılında Hukuk Fakültesi son sınıftaki seminer çalışmamdan bu yana siyasal partilerin iç düzenini ve hukuki rejimini inceliyorum.
Türkiye’de işbirlikçi hakim sınıflar, 1980’den sonra çok dar bir zümreye dönüştü.
Türkiye ekonomisini dünya sistemiyle bütünleştirme sürecinde, sanayici ve tüccarlar siyasal karar merkezlerinin dışına sürülmüş, sistem sıcak para komisyoncularından, faizcilerden, borsa vurguncularından, hortumculardan ve tarikat rantçılarından oluşan bir mafyanın denetimine girmiştir.
Bu siyaset mafyasının saltanatını sürdürmesi için, milletvekillerinin de liderlerin kullarına dönüştürülmesi gerekmiştir. Parti tabanlarının ve örgütlerinin söz sahibi olduğu aday seçimleri, sistemin çarklarında öğütülmüş ve tasfiye edilmiştir.
Ekonomi ve siyaset mafyası ile tarikat ve cemaat şeyhlerinin oluşturduğu yeni işbirlikçi hakim sınıf, kullaştırdıkları siyaset profesyonellerini meclise atamaktadır.
Küresel mafyanın kulları
Bu olayın toplumsal-ekonomik zeminini eşelediğimiz zaman, lider kullarının aslında ekonomi mafyasının kulları olduğunu görürüz.
Takım elbise, gömlek ve kravatlar veya siyah döpiyesler kimseyi aldatmamalıdır. Lütfen pratiğe bakalım, AKP, CHP ve MHP milletvekilleri içinden lidere itirazda bulunabilen bir Allahın kulu çıkmış mıdır?
En son Libya tezkeresine hep birlikte robot gibi parmak kaldıranlara mafya kulları denmesi haksızlık mıdır.
Haksızlık yok. Eksiği bile var. Mafya kavramının önüne bir de “küresel” sözcüğünü eklemek gerekiyor.
Lider kulları, en sonunda küresel mafyanın kullarıdır. Çünkü sistem küresel! Mafya da küresel!
Berlisconi, Sarkozy ve Tayyip Erdoğanların sistemi
Siyasetin bütün emperyalist sistemde dar bir zümre içine hapsedilmesi, siyasal partiler rejimini de çürütmüştür.
Çok küçük bir azınlığın çıkarları, partilerin liderlerle denetimini getirmiştir. Meclisler, siyasal partiler, hepsi küresel mafyanın kararlarına parmak kaldıran kalabalıklara dönüştürülmüştür.
Berlisconiler, Sarkozyler, Tayyip Erdoğanlar ve onlara özenenler, bu sürecin mahsulleridir.
“Demokrasi” karnavalı
Küresel mafya, Berlisconi ve Sarkozy gibi küresel kuklaları denetliyor. O kuklalar, kendi partilerinin iplerini tutuyor ve partiler üzerinden seçimleri ve meclisleri güdüyor.
Böylece emperyalist merkezlerden partilere ve parlamentolara uzanan bu mekanizmayla dünya tarihinin en karanlık diktaları kurulmuştur.
Ancak bu diktalar düzenlerini bir karnaval havası içinde işletiyorlar. Toplumlar, bu “demokrasi” denen karnavallarda budalalaştırılmaktadır.
Mezardan çıkarılan Ortaçağ
Çürüyen emperyalist sistem, mafyalaşarak en sonunda Ortaçağın kulluk sistemine benzer siyaset ilişkilerini mezarlarından çıkarmıştır.
Emperyalist sisteme bağlı olan sözde “demokrasi” bir maskaralık rejimidir. Ancak krallık ve padişahlıklarda görülen kölece bağımlılıklar, bu kez “demokrasi” perdesi atında yaşanmaktadır.
Kulluk rejimi devrimle temizlenecek
Her sistem kuşkusuz kendi mezar kazıcılarını da yaratır; yaratıyor.
Cumhuriyet Güçbirliği, devleti ve toplumu Kemalist Devrim temelinde yeniden kurma programıyla bu yozlaşmanın karşısına dikiliyor.
Gladyo-Mafya-Tarikat rejimine cepheden tavır, bir yönüyle siyasal partilerin kulluk rejimine tavırdır.
Mafya-Tarikat partileri, geleceğin devrimci ve halkçı Türkiyesinde olmayacaktır.
Kulluk rejimi, devletin ve toplumun her alanından temizlenecektir.
KAYNAK: Daha geniş bilgi için bkz. Doğu Perinçek, Anayasa ve Partiler Rejimi – Türkiye’de Siyasal Partilerin İç Düzeni ve Yasaklanması, Kaynak Yayınları, Genişletilmiş 4. basım, İstanbul, Haziran 2008, özellikle “Rejimin Mafyalaşması ve Tarikatlaşması” (s. 67 vd) ve “Siyasetin ve Parti Yönetimlerinin Mafyalaşması” (s. 128 vd).