Doğu Perinçek: Silahlı çözüm ve silahsız çözüm çıkmazları

         Bu köşede dün çıkan yazıyı bir kez daha okuyucunun dikkatine sunuyorum. Bugün yayımlananlar birlikte değerlendirilmelidir.

 

Kuvvet yoksa geçersiz

         Kürt meselesi, ABD merkezli bir silahlı harekâtla 20 yıldır silahla çözülüyor. Silahsız çözmek bizim elimizde değildir. Silahlı çözüm Türkiye halkına dayatılmıştır o nedenle Kılıçdaroğlu gibi iyi niyetli olduğunu düşünmek istediğimiz herkes gaflet içindedir. Bu gafletin bedeli çok pahalı olacaktır.

         “Silahla çözülemez” görüşü gaflettir.

         Ancak “yalnız silahla çözülür” çizgisi de çözümsüzlüktür. Yaşanmıştır.

         Artık Ön Asya’da arkasında kuvvet olmayan bir çözüm, ne kadar güzel olursa olsun, geçerli değildir.  

         Ne yazıktır ki bu, Türkiye halkına ve Cumhuriyetimize dayatılmış bulunmaktadır.

 

Türkiye’nin silahsızlandırılması

         En önemli mesele, tehdidin nerden geldiğini saptamaktır. Çünkü silah, havaya sıkılacak bir alet değildir.

         Türkiye’yi PKK tek başına bölemez; ama ABD çeşitli araçlar kullanarak Türkiye’yi bölmektedir ve İkinci İsrail devletini Akdeniz’e çıkartmak için üçüncü hamlesini yapmaktadır. Bu hamlenin başarılı olmasının şartı, Türkiye’nin silahsızlandırılmasıdır; TSK’nin tasfiyesidir.

 

Kürdümüzü kazanacak kuvvet ekseni

         Oysa ABD’nin silahla uyguladığı “çözüm” karşısında caydırıcı bir güce ve kararlılığa sahip olmak, Türkiye için Kürt meselesinin çözümünde artık en birinci şarttır. Kürdümüzü kazanmanın ve Türkiye halkının birleşmesinin birinci şartı da budur. Türk ve Kürt, halkçı bir kuvvet ekseninde birleşebilir. İçi boş barış söylemleri, kimseyi birleştirmez.

         Bugün Türkiye yönetimi Türkiye’yi bölen düşman tarafından ele geçirilmiştir. Kale içerden fethedilmiştir. Türkiye, iktidar mevzilerinden ve bölücü terörle bölünmektedir. ABD bu sürecin silahlı patronudur. Caydırılacak kuvveti doğru saptamadan çıkış yolu bulunamaz.

 

Türkiye’nin kuvvet zaafı

         Türk Ordusu, 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra bu silahlı dayatmaya direnmiş ancak 2002 yılında ABD ve AKP TSK’nin tepesini denetim altına alarak Ordunun direncini kırmıştır. Bu tarihten sonra, özellikle Ergenekon-Balyoz operasyonlarında görüldüğü gibi, TSK, ABD’nin Türkiye’yi savaşmadan bölme stratejisine savaşmadan bölünme stratejisiyle cevap vermektedir. TSK, Türkiye’nin bütünlüğünü koruyan bir siyasi yönetimden yoksun olduğu gibi, kendi tepesinde de vatanı savunma kararlılığını oluşturamamıştır; Türkiye’nin bugün en tehlikeli gerçeği budur.

         Halk kuvvet eksenine gelir. Düşman bunu bildiği için, Türkiyeci olan her kuvveti kuvvetsizleştirmektedir.

 

Kuvvet ekseni = Özgürleşme ekseni

         Bu durumda, bölünmüş Türkiye’yi yeniden birleştirecek kuvvet eksenini oluşturmamız gerekiyor.

         Kuvvet ekseni, Türk ve Kürdüyle örgütlü ve bilinçli halktır ve Kemalist Devrim’in değerleriyle kendisini yenileyecek ve halkıyla bütünleştirecek Türk Ordusudur.

         Kürt meselesinin çözümü de silahsızlanmada ve düşmanın yaydığı barış budalalığında değil, bu kuvvettedir. Kürdümüz, ABD ve İsrail planlarında rol alarak değil, bu kuvvet ekseni içinde özgürleşebilir.

         Tarih bilinci olmayan, çapsız ve çıkarcı bazı lider özentilerinin kulakları bu doğrulara tıkalı olabilir, ama hayat bunları öğretir.

         1970’te de Sovyetler Birliği’nin kapitalizme gittiğini bütün Sola anlatmıştık. Ne yazık ki, çoğu 1990’dan sonra anladı. Ama iş işten geçmişti.

 

İki çıkmaz

         Türkiye, 1945 sonrası Atlantik döneminde Kürt meselesini çözecek bir iktidara sahip olmadı. Niyetler ne olursa olsun, ABD emperyalizminin denetimi altında ne toprak ağalığı tasfiye edilebilirdi; ne de bağımsızlık olurdu. Oysa Kürt meselesi, ancak köylünün özgürleşmesiyle ve bağımsızlıkla mümkündü. Bu nedenlerle Kürt meselesini çözmek için, milletin ve devletin topyekûn güç ve imkanlarını harekete geçirmeye yönelik bir deneme bile yaşanmadı.

         Silahla “çözümün” çıkmazı yaşandı; şimdi de Türkiye’yi silahsızlandırarak “çözümün” çıkmazına giriyoruz.

         İkisi de çıkmazdır.

         Türkiye halkı bundan sonra ancak ABD emperyalizmine karşı birleşebilir; yoksa bölünür.

         Bugün kuvvetli olmadan kazanılacak bir vatan bütünlüğü, özgürlük ve kardeşlik yoktur.

 

Barışçılığın denek taşı

         Barışçı çözüm diyenlerin içtenliğinin tek ölçütü vardır: ABD emperyalizminin Irak’ı işgaline ve Ön Asya’ya yeni müdahalesine açık ve kararlı tavır almak! Bu tutum, karşılıklı güven sağlar.

         Bu söylediğimiz Kürt yurttaşlarımız kadar Türk Silahlı Kuvvetleri için de geçerlidir. TSK, ABD planları içinde rol aldığı sürece halkla da birleşemez, Kürdümüzü kazanma görevine de katkıda bulunamaz.

         Bütün Türkiye halkı, Türkiye’nin bütün güçleri birden bire bağımsızlık ekseninde buluşmayacaktır. Bu süreç, adım adım yaşanacaktır. Bütün mesele, bu sürece pazarlıksız olarak, en önde ve en kararlı olarak katılmaktır.