Diyarbakır’da 29 Haziran günü yapılan anma toplantısını, gazeteler “Şeyh Said’in itibarı iade edilsin” diye verdi. Toplantı, Kemalist Devrimi ve Atatürk’ü karalayan söylemlerle yürütülmüş. Şeyh Sait’in itibarı iade edilirken, Atatürk’ün itibarı da ayakaltına atılıyor.
Türk-Kürt tartışması değil
Bu tavırda kuşkusuz bir hakikat saklı. Bir devrim önderi ile o devrime karşı silaha sarılan bir Ortaçağ şeyhinin itibarları birlikte yükselmez veya birlikte düşmez.
Bu, bir Türk-Kürt tartışması değildir; bir devrim-karşıdevrim tartışmasıdır.
Çözüm de çok basittir; bilimseldir ve evrenseldir.
Türk düşmanı iklimlerden başlayalım
Dünya ölçeğinde bir araştırma yapalım.
İsterseniz önce Yunanistan, Ermenistan ve Güney Kıbrıs’a gidelim. Atatürk ve Şeyh Sait’in itibarlarını soruşturmaya Türk düşmanı iklimlerden başlayalım.
Atatürk, Yunan Ordularını denize döken ve İngilizlerin Ermenistan girişimini mezara gömen önderdir ama Atina, Erivan ve Limasol’da dahi “Büyük bir devrimcidir”. Şeyh Sait de, oralardaki Kürt ayrılıkçılığı kışkırtmalarına rağmen, Ortaçağ karanlığının temsilcisidir.
Amerika, Avrupa, Japonya ve Avustralya gibi kimi kapitalist ülkelerde de geçerli olan budur.
Devrim iklimlerindeki itibar
Çin’e geçelim, Küba’ya, Venezüela’ya, Rusya’ya ve devrim iklimlerine. Çinli çocukların ortaokul tarih kitaplarının kapağında Lenin ve Gandhi ile birlikte Atatürk vardır. Havana’da Okyanus’un kıyısına Fidel Castro, Atatürk’ün heykelini dikmiştir. Rusya’nın tarih arşivlerinde ve üniversitelerinde Atatürk büyük devrimcidir. Bu ülkelerde Şeyh Sait’in itibarı konusunda olumlu değerlendirmelere rastlanmayacaktır.
Mazlumlar Dünyasında
Pakistan, Cezayir, Tunus, Bangladeş, Hindistan, Irak, Suriye, İran, Afrika ve bütün Mazlumlar Dünyası’nda Atatürk’ün itibarı doruklardadır. Şeyh Sait’in ise iade edilebilecek bir itibarı yoktur.
Dünyada geçersiz olan Diyarbakır’da geçerli olmaz
İtibar, uluslararası geçerliliği olan bir kavramdır. Değerler, sınıfsal ve evrenseldir; dünya ölçeğindedir. Örneğin Diyarbakır’da değer yüklenen bir kavram, diğer iklimlerde itibarlı değilse, o yükleme boşunadır. Hiç kimse Şeyh Sait’i, Suudi Arabistan ve Kuveyt’te bile değer haline getiremez. Humeyni İranında Atatürk’ün Nutku basılmıştır; ama Şeyh Sait’e bir kıymet atfedilmesi olasılığı yoktur.
Ahmede Hani veya Ciğerhun’un heykelini dikselerdi
Diyarbakır Belediyesi Ahmede Hani veya Ciğerhun’un heykellerini dikse, bu değerlerimiz için anma toplantıları yapsa, hepimiz milletçe sevinir ve paylaşırdık. Çünkü biri Ortaçağ’ın, diğeri Çağdaş dünyanın uluslararası değeri olan şairleridir.
Çarpışan itibarlar
Herkes çok iyi düşünmelidir: Bırakalım Türkiye’yi, dünyanın hiçbir yerinde, hem Atatürk, hem Şeyh Sait olmaz. Onlar, 1924-25 yıllarında zaten karşı karşıya gelmiş. Karşıtlıkları, yapay değil, tarihsel ve sınıfsal! Devrim ile karşıdevrim cepheleşmesi yaşanmış. İki itibar çarpışmış. Bu çarpışan itibarları, bugün uzlaştıramaz ve barış içinde bir arada yaşatamazsınız.
Kürdümüze reva görülen kulluk
Kaldı ki, Atatürk ile Şeyh Sait arasındaki bir yeğleme, aslında bir hayatın seçilmesidir. Şeyh Sait’i Atatürk’ün karşısına dikenler, herkesten önce Kürdümüze müritliği, kulluğu, marabalığı, yanaşmalığı reva görenlerdir. Burada aşağılanan ve ezilen, öncelikle Diyarbakır insanıdır ve Kürtlerimizdir.
31 Mart’ta İstanbul’daki gericilik veya Kurtuluş Savaşı’nda Yabanabad, Gerede, Bolu, Düzce, Biga, Konya ve Yozgat’ta İngiliz altınlarıyla Mustafa Kemal’in üzerine sürülen gericilik ne ise, Şeyh Sait de odur. Bütün dünya devrimcilerinin Lenin, Mao, Gandi, Ho Şi Minh, Kim İl Sung, Lumumba, Nikrumah, Mugabe, Guevera, Castro, Bin Bella, Nasır hepsinin değerlendirmesi budur.
Gerici, Türk veya Kürt veya Fransız veya Çinli olmakla bir itibar kazanmaz. Gerici, hangi milliyetten olursa olsun, gericidir.
Kürt halkı özgür yaşamaya karar verirse
Diyarbakır’da itibarlı ilan ettiğiniz bir kavram, dünyanın hiçbir yerinde itibarlı sayılmıyorsa, düşünmek gerekir.
Hakikate karşı savaşta inat edenler, bu sorunu kendi aralarında bile çözemezler. En sonunda aralarında savaş çıkar. Devrim ile karşıdevrim arasındaki savaş!
Abdullah Öcalan, birçok açıklamasında, Mustafa Kemal’in Şeyh Sait isyanını bastırmasının haklı olduğunu belirtir.
Diyelim ki, ABD’nin BOP gerçekleşti ve Diyarbakır Kürt devletinin başkenti oldu. Kürt halkı bir gün özgür yaşamaya karar verince, işe Şeyh Sait heykelini yıkarak başlar.
Dünyada geçerli olmayan iddiaları, Diyarbakır’da geçerli hale getirebilecek bir büyü veya güç yoktur. Buna kalkışmak, Diyarbakır’ı başka bir dünyaya taşımaya benzer.
KAYNAK: Atatürk ve Şeyh Sait’in devrimci ve ilerici dünyadaki itibarları konusunda bkz. Doğu Perinçek, Lenin Stalin Mao’nun Türkiye Yazıları, Kaynak Yayınları ve Komintern Belgelerinde Türkiye, 5 kitap, Kaynak Yayınları.