Tertibe niçin cepheden savaş açmadılar
BOP Eşbaşkanlığının şantaj kasetlerine CHP niçin teslim olmuştur?
Deniz Baykal, yalnız kendisini değil, Türkiye’yi hedef alan o tertibe karşı niçin savaş açmamıştır?
Kılıçdaroğlu, niçin o tertip koşullarında CHP lideri olmayı içine sindirmiştir?
Ve şimdi Devlet Bahçeli, son tertibe niçin anında teslim bayrağı çekmiştir?
Namussuzlara dur demeyi, onların yakasına yapışmayı, büyük tertibe karşı savaş açmayı niçin düşünmemişlerdir?
Diyelim liderler teslim oldu, CHP ve MHP örgütleri de mi teslim olmalıydı?
Acaba namuslu tavır hangisidir?
Namussuzluğa, tertibe ve şantaja boyun eğmek mi yoksa meydan okumak mı?
Ergenekon’dan Balyoz’a, Baykal’a tertipten en son MHP’ye yapılan tertibe kadar, hepsi aynı merkezin marifetidir. Bu gerçeği saptamadan, Türkiye’nin rahat nefes alma şansı yoktur.
Fark nerede
Türkiye’de artık siyaset yapan, yalnız ABD ve AB’dir. Emperyalistler, program ve hedefleri belirliyorlar. Sistemin partilerine bırakılan alan ise, tertip yapmak, şantaj kaseti üretmektir. Veya bu tertiplere teslim olmaktır.
Libya’da Haçlı seferine piyon olurken, AKP, CHP ve MHP arasında bir fark yok.
Farklar, şantaj yaparken ve şantaja teslim olurken ortaya çıkıyor.
Namussuzluğun saltanatı
Şantaja teslim olanlar, şantaj yapanları onaylamış; bu namussuzluğu geçerli kılmış oluyorlar.
Evet, bugün Türkiye’de yürütülmekte olan namussuzluktur. Namussuzluğun saltanatı var!
Ve o namussuzluk diktasının ayaklarına kapananlar var.
Ergenekon tertibine boyun eğenlerin, kendilerine yapılan tertip ve şantaja da teslim olmaları anlamlı değil midir?
Tertipleri Fethullahçı Gladyo’nun “hukuk devletine” havale edenler, kendilerine yapılan tertipleri de Pensilvanya’nın merhametine havale ediyorlar.
Büyük suç
O kasetlerin içinde ne var, biz merak etmiyoruz ve tartışmıyoruz. Ama şunu çok iyi biliyoruz, büyük suç o kasetlerin içindekiler değildir.
Büyük suç, Türkiye’yi bir takım tertiplerle ve şantajlarla bir büyük kargaşaya sürüklemektir.
Büyük suç, Türkiye halkının iradesinin tertip ve şantajlarla güdülmesi ve hatta esir alınmasıdır.
CHP ve MHP’nin yanlış suçlu tanımı
Ancak MHP ve CHP, suçu kendi üzerlerine alıyorlar ve utançla başlarını eğiyorlar. Tezgâhı kuranlarla değil, tezgâha düşürülenlerle uğraşıyorlar. Böylece bu kasetleri üreten ve piyasaya süren teşkilatın yakasına yapışacak yerde, suçu liderlerinin ve arkadaşlarının üzerine yıkıp, “temize” çıktıklarını düşünüyorlar.
MHP ve CHP’yi bu teslimiyetçi tutuma artık son vermeye ve büyük tertibe karşı cepheden savaşa çağırıyoruz.
Kasetler değil karanlık tertip tartışılmalı
Medyanın rolünü görmezden gelemeyiz.
Yeter diyoruz, Türkiye kasetlerde ne olduğunu değil, bu kasetlerle hangi planın yürütüldüğünü tartışmalı ve açığa çıkarmalıdır.
Çözüm, o karanlık plana karşı bütün milletin birleşmesi ve cephe kurmasıdır.
Türkiye namussuzların tezgâhına düştü
Türkiye namussuzların tezgâhına düşmüştür.
Bu tezgâhı kuranların kim olduğunu herkes biliyor.
Dahası onların bir hırsızlık şebekesi kurduklarını da biliyoruz.
Birbirleriyle “üçe kapatalım” diye rüşvet pazarlıkları yaptıklarını, büyük vurgunlar için tezgâhlar işlettiklerini kendi telefon konuşmalarından biliyoruz.
Bu düzenbazlıklarını kanıtlayan 43 telefon konuşmasını yayımlayanları hapse atarak bir korku imparatorluğu kurduklarını da biliyoruz
Bunları gündeme getirebiliyoruz. Çünkü ne ABD’ye, ne AB’ye, ne İsrail’e, ne de TÜSİAD’a borcumuz var. O nedenle namussuzlarla savaşabiliyoruz.
CHP ve MHP bizi niçin yalnız bırakıyor
CHP ve MHP, namussuzlarla savaşta bizi niçin yalnız bırakmışlardır?
Niçin ülkeyi yağmalayanların, KKTC’yi ortadan kaldırma planlarına ortak olanların telefon konuşmalarını mesele yapmıyorlar?
Ülkeye ihanet “özel hayat” zırhı içinde
Onların bu tutumu yüzünden ülkeye ihanet ve hırsızlık, özel hayat zırhı içine alınmıştır. Bireysel hayatla ilgili sorumluluklar ise, ülke gündeminin merkezine oturtulmuştur.
Sebebi açıktır! Ülkeye ihanetin üzerine giderseniz, karşınızda emperyalistler vardır; Cumhuriyeti yıkanlar vardır. Oysa siz, o emperyalistlerin ruhsatı ve tarikatların oluruyla iktidar peşindesiniz!
Bu koşullarda siyaset artık ülke geleceğini belirlemekle ilgili bir faaliyet değildir. O siyaset, ABD ve AB’ye terk edilmiştir.
Tertip ve şantaj diktası
Artık siyaset, “Recep Bey”, “Memur Kemal” atışmalarıyla götürülmektedir.
Artık siyaset, rakip siyaset erkânının “kurt” mu yoksa “çakal” mı olduğuna ilişkin hayvanat bahçesi gözlemleriyle yürütülmektedir.
En çok bağıran, en galiz söven, en büyük siyasetçi olmuştur. Şaklabanlar ile siyasetçiler aynı meslek erbabı olmuşlardır.
Türkiye’de siyaset çürümüştür. “Demokrasi” dedikleri bir tertip ve şantaj diktasıdır.
Göreve çağrı
Bu diktanın arkasında ABD emperyalizmi vardır.
ABD’nin gözüne girerek iktidar olmak isteyenler, Türkiye’nin rahat nefes almasına değil, şantaj ve tertipler içinde boğulmasına hizmet ediyorlar.
Şantaj ve tertip diktası, Silivri duvarları üzerinde durmaktadır.
O diktayı, duvarlarıyla birlikte yıkmak, boynumuzun borcudur.
Bu millete ait olan her partiyi, her yurttaşı göreve çağırıyoruz.