Yerel seçimin yükselen partileri, MHP ve VATAN PARTİSİ olarak gözüküyor. CHP, oy oranını artıramadı ama Türkiye’de lokomotif işlevi gören sanayi kentlerinin belediye yönetimlerini kazandı.
İnişte olan partiler, HDP ve İyi Parti.
Ak Parti, oy oranını koruyor ancak 16 Nisan 2016 Anayasa Halkoylamasından beri sanayi kentlerinde inişte. Oralardaki kayıpları Güneydoğu ve kırsal alandaki kazançlarla kapatıyor. Son zamanda hızla yıpranan Ak Parti Hükümeti, oy oranını korumasına verdiği destek nedeniyle CHP ve İyi Parti’ye teşekkür borçlu.
Toplam olarak bakarsak:
Bir: Vatanseverlik yükseliyor.
İki: Sanayi kentleri Ak Parti iktidarına uyarıyı sürdürüyor.
Üç: Bölücülük ve FETÖ inişte.
Dört: Ekonomi şiddetli alarm veriyor.
ÜRETİCİLERİN AK PARTİ İKTİDARINA YÜKSELEN UYARISI
Ak Parti, Bursa dışındaki önemli sanayi ve turizm kentlerinde belediyeleri kaybetti. Bu kentlerin çevresinde, aynı zamanda çağdaş tarım üretimi yapılıyor. Büyükşehir Belediye seçimlerinde onların da bir ağırlığı var. Ak Parti’ye yapılan uyarı, yalnız büyük sanayideki üreticilerden değil, aynı zamanda tarım üreticilerinden de gelmektedir. O nedenle uyarı, yalnız sanayi üreticilerinin değil, tarım üreticilerinin de uyarısıdır.
Uyarı, yeni değil, 16 Nisan 2017’deki Anayasa Halkoylamasından beri yükselerek devam ediyor. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerinden de bu ders çıkarılabilirdi. Ak Parti’nin bu uyarıyı en az iki yıldır anlamadığı ya da dikkate almadığı söylenebilir.
SORUMLU ARANIYOR
Ak Parti yönetiminin üretici kentlerindeki bu inişin sorumlusunu aradığı haberleri geliyor. Hazine ve Maliye Bakanı ile Tarım Bakanının değiştirileceği yönündeki bilgileri, Aydınlık’ın bugünkü başlığında bulacaksınız.
Ancak sorumlu ekonomi yöneticilerinde mi, yoksa ekonomi siyasetinde mi?
Türkiye’yi borç batağına sürükleyen, 1980’den beri izlenen “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme Programı” mıdır, yoksa Borç batağında çırpınışı yöneten bakanlar mıdır?
Kimileri de diyebilir ki, Neoliberal ekonominin sorumluları var, onlar değiştiriliyor. Bu açıdan bakınca Ekonomi yöneticilerinin değiştirilmesi, Neoliberal programın değiştirilmesi yönünde bir adım olarak yorumlanabilir.
İnşallah öyle olur. Ancak sorumluluğun programa değil de, programı yönetenlere yüklenmesi, ekonominin karşılaştığı tehdidin ağırlığına denk bir yanıt oluşturmaz.
KÖKTENCİ YANIT
Borç batağından kurtuluş için Programın kökten değiştirilmesi gerekiyor.
Türkiye, İhracat Odaklı Ekonomiden Üretim Odaklı Ekonomiye geçmek zorundadır. İhracat Odaklı Ekonomi, dünya piyasalarında rekâbet adına, Türkiye’deki üretimi batırdı ve ithalatı büyüttü, iç pazarı bile yabancıya sundu. En önemlisi, Türkiye ekonomisinin parasal yönetimini küresel para babalarına teslim etti.
Oysa ihracatı artırmak için, üretimi artırmak gerekir. Dış ödemeler açığını kapatmak için, ihracata değil, üretime odaklanmak gerekir. Üreticiyi ve iç piyasaları korumadan, üretim geliştirilemez ve dış ticaret dengesi sağlanamaz. Bunun için,
Milletçe tasarrufu artırmak ve yatırıma yöneltmek gerekir.
Maliyetlerin yükselmesinden, belli ölçülerde maliyet enflasyonundan korkmamak gerekir.
Türkiye’nin ileri ya da geri teknoloji demeden bütün üretim kapasitesini seferber etmek gerekir. Dolayısıyla küçük ve orta sanayicinin ardiyelere attığı donanımın pasını silip üretime sokacak önlemler gerekir. Teknolojik gelişmenin anahtarı da, her aracı kullanarak istihdamı ve üretimi artırmaktır.
Sadaka ekonomisinden vazgeçip, iş yapana ücret vermek gerekir.
Tarım ve sanayi üreticisini desteklemek gerekir.
Tarıma desteği dönüm üzerinden değil, üretim miktarı üzerinden yapmak gerekir.
Kamu tasarruf ve yatırımlarıyla çalışan bütün nüfusu üretime seferber edecek kararlı uygulamalar gerekir.
İflas eden işletmeler kamulaştırılarak ekmek teknelerinin korunması ve üretime devam etmesi gerekir. Bunun için bütün üreticileri, ekmek teknesini korumak ve üretim amacında birleştirmek gerekir.
Batı Asya ve Avrasya ile işbirliğini gözeten doğru dış siyasetle yatırıma yönelik dış kaynakların büyütülmesi gerekir.
Gıda güvenliği, askerin ve polisin güvenliği, sağlık hizmetlerinin sürdürülmesi ve Eğitimde atılımın sağlanması yönünde Dört Güvenlik Siyasetinin izlenmesi gerekir.
Hele hele plan gerekir. Varolan kaynakların Üretim amacıyla verimli kullanılması, bölgeler arası dengelerin gözetilmesi için plan şarttır.
Dolar ve Avro saltanatına son verip Türk Lirasının hükümdarlığı gerekir.
Dışa kaçırılan yüz milyonlarca doların Türkiye’ye geri getirilmesi için köktenci uygulamalar gerekir.
Yolsuzluk Mahkemeleri kurarak, yağmalanan kaynakların kamuya kazandırılması gerekir.
Devlette savurganlığa son vermek için köktenci uygulamalar gerekir.
Üretim seferberliğini ateşlemek için üreticilere şevk vermek gerekir.
Özetlersek: IMF’nin öcülerinden korkmamak gerekir. IMF’nin yarattığı öcüler, ekonomi programını belirlerse çıkış yolu bulunamaz.
ZAMAN KISA
İçine düştüğümüz bataktan kurtulmak için, Türkiye’nin önünde zaman yok. Devrim niteliğinde kararların alınması gerekiyor. Üretim Devrimi kavramını bunun için kullanıyoruz. Kısa bakışlı günlük önlemlerle kurtuluş yok. Boğulan ekonomiye, can simidi yerine fırından aldığınız simidi atarsanız, Dr. Rifat Mutlu’nun karikatürüne konu olursunuz. Bugün can derdinde olan üreticiye simit dağıtarak çare bulamazsınız. Üreticinin canını kurtarmak gerekiyor.
MİLLETÇE SABIRI VE GERÇEKÇİ UMUTLARI ÖRGÜTLEYECEK HÜKÜMET
Önümüze baktığımız zaman, kısa erimli siyasetlerin artık geçersiz olduğunu görürüz. Bir örnekle anlatalım: Patates fiyatı düşsün diye Suriye’den patates alır ve Nevşehirli, Kayserili patates üreticisinin ürünlerini çimlenmeye terk ederseniz, patates fiyatları şimdilik düşer ama ekonominin batışına bir çare bulamazsınız.
Yine Zonguldak dağının altında yatan kömürü çıkartmak yerine, ucuzdur diye Güney Afrika’dan, Ukrayna’dan kömür getirirseniz, borç batağında boğuluruz. Söke ovasında, Bakırçay’da, Iğdır ve Adıyaman’da pamuk üretmekten vazgeçip, Amerika’dan, Yunanistan’dan pamuk alırsanız, büyük faizcilerden borç dilenmek dışında bir çare üretemezsiniz.
Demek ki, Ekonomi Programı bugün pazardaki etiket fiyatlarına bakarak değil, üretime odaklanarak çözülebilir. Pazardaki etiketi denetleyecek siyaset de budur. Ancak sabır gerekir ve bu sabırı millete kabul ettirecek, zorlukları paylaştıran ve geleceğe yönelik ümitleri büyüten bir hükümet kurulması şarttır. Üreticilerin bütün toplumu kucaklayacak Millî Hükümetini oluşturmak için Cumhurbaşkanının omuzlarında ağır bir sorumluluk var.