Siz de belki bir gün rastlamışsınızdır, UNESCO’nun tebrik kartları vardır. Üzerlerindeki resimlerde renkler çocukların sevinç çığlıkları gibidir. Büyükler, çocuklara nasıl “dur”, “uslu otur”, “yine mi” derler, o renkler de, dünyanın efendilerinin sözünü dinlemezler; her an çerçevenin dışına sıçrayacaklar diye düşünürsünüz.
Devrim mevsiminin devrimcisi
İşte o resimleri yapan ressam, Kağan Güner’dir. Kendisi de resimlerindeki çerçeveye sığmayan ateş kırmızıları gibidir; asidir. Zaptedilememiştir; hizaya getirilememiştir; zincire vurulamamıştır. Onun için bütün mevsimler Temmuzdur. Oğlunun adı da Temmuz’dur.
Zor mevsimlerin devrimcisidir. Başka deyişle devrim mevsiminin devrimcisi! Her zaman işin başındaki partizandır.
Tek başına onun arkadaşı olmak, bilincimize, yüreğimize hep umut ve sevinç vermiştir. İçinizi bir an karanlık basacak olsa, hemen onun resimlerini düşleyin yeter, yüreğinize bir aydınlık ve bir rüzgâr dolacaktır.
Işık hızıyla yaşar
Kendisi de ışık hızıyla yaşar zaten, hayat nerede, görev nerede, mücadele nerede, hemen işin başındadır. Dün Portekiz’deydi diye bilirsiniz, oysa o bugün Hindistan’dadır. Coşkulu bir insan sevgisinin ateşlediği enternasyonalizm ile kendi yoğrulduğu hamura sadakat olan ulusalcılık, onda kaynaşır.
Kağan Güner, her yaratıcı sanat ustası gibi nitelikli bir aydındır. Olağanüstü bir aşkla araştırır, keşfeder, bildirir, duyurur. Türkiye’nin sayısı çok az olan has aydınlarındandır.
Bakın, siz okuyucularıma duyurmak için sakladığım son mektubunda, Kağan Güner son keşfini nasıl heyecanla duyuruyor.
Gramsci ile duygudaşlık
“Sevgili Doğu Ağabey;
“Öncelikle size ayırdığım iki tane resim var; Galeriye gönderdiğiniz güzelliklerle yazılmış mektubunuzu da aldım.
“Dergide Güzel Türkçemiz yazılarınızı takip ediyorum zaten; elimde aklıma gelen bir kaynak var; Finlandiya Kültür Bakanlığı'nın yılda 2 defa çıkardığı bir dergi; oradan bakacağım verileri size iletirim.
“Bu konuda bir şey yazmaya başladım; tamamlayamadım. Sizin bu dil çalışmanız ile Antonio Gramsci'nin dil çalışması arasındaki benzerlik inanılmaz derecede. Fakat benzemekten öte anlamlar içeriyor: Son yıllarda Gramsci'ye özel bir zaman ayırıyorum; anlamak için; çok saygı duyuyorum; saygı duydukça da bu Murat Belgelerin Gramsci'yi Türkiye'ye nasıl çarpıtarak yansıttıklarını anladıkça da sinirleniyorum: Gramsci; 'Burjuvazi bugün ulusalllığı temsil etmiyor. İşçi sınıfı verdiği mücadele ile kendisini ulusal kılarak; ulusallık temsiliyetini eline almalıdır.' diyor. Kendisi aslında bildiğiniz gibi dilbilimci(Üniversite eğitimini İtalyan Dili üzerine yapıyor) ve özellikle hapishane yıllarında tüm çalışmasını İtalyanca'nın kökleri ve farklı diyalektleri üzerinde gerçekleştirirken; ulusallık teorisini bu çalışmadan çıkartıyor. Bu makaleler sizin Abdullah Görgün’ün kitabına yazdığınız önsözünüz ve makaleleriniz ile aynı heyecanı da taşıyor; bunları dergiye bir yazı olarak yazmaya çalışacağım. Sizi de heyecanlandıracağını sanıyorum; yaptığınız çalışma ile Gramsci'nin çalışması arasındaki benzerliklere siz de inanamayacaksınız;
“Bizler bildiğiniz gibi Kıbrıs’tayız. Kızım İngiltere'de üniversitede (2nci sınıfta) modern tarih okuyor. İngiltere'deki modern tarih ders programının temel derslerini sizin de ilginizi çekeceğiniz sanarak kısaca aktarıyorum; 1. sene: 1905 Rus Devrimi, 1908 Türk Devrimi; 2. sene; 6 Ok ilkeleri ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, 1968 Paris'inde Mao’nun izleri.
“Bu makale konuları temel dersler.
“Oğlumuz Temmuz 7 yaşında; Kıbrıs’ta olmaktan çok mutlu. Buraları size en kısa zamanda uzun uzun anlatmak üzere diyorum.
“Silivri’deki bütün arkadaşlara ve size; selam, sevgi ve hasret duygularımla.”
Renkler ölümsüzdür
Derin ve coşkulu aydınlar için hep içim titrer. Onların yaptıkları, yarattıklarına doyamamışımdır. Hep onların daha neler yapabilecekleri düşlerini kurarım.
İnsanlığın başı nerde belaya girdiyse, Kağan Güner hep ön cephedeki fedai olmuştur.
Kanser belasıyla savaşın firarisi olamazdı. Yine ateş hattından bize umut ve iyimserlik vermektedir.
Renkler ölümsüzdür.