İnternette şöyle bir hikâye dolaştırılıyor:
“Berbere gelen rahip saçlarını kestirir. Berbere teşekkür eder ve borcunu sorar...
Berber: ‘Siz kutsal bir insansınız. Sizden nasıl para alırım. Sizi tıraş etmek benim için şereftir.”
Rahip tekrar teşekkür eder ve gider. Berber ertesi sabah dükkanı açmaya geldiğinde kapısında beş altın lira bulur.
Birkaç gün sonra bir budist rahip gelir dükkana. Saçlarını kestirir, borcunu sorar. Berber: ‘Siz ruhani bir lidersiniz. Sizden nasıl para alırım. Sizi tıraş etmek benim için şereftir.’
Budist rahip teşekkür eder, gider. Berber ertesi sabah dükkanı açmaya geldiğinde kapısında 5 yakut bulur.
Ertesi hafta bir imam girer dükkandan içeri. Saçını kestirir ve elini cüzdanına atar. Berber: ‘Sakın ha’ der. ‘Siz bir inanç adamısınız.. Sizden nasıl para alırım? Dükkanıma ve bana şeref verdiniz... Güle güle gidin..’
İmam gider.
Berber ertesi sabah dükkanı açmaya gelir, bakar ki kapıda 5 imam vardır.”
BATI HAYRANLARI
Türkiyemizde ne yazık ki, laik geçinen ancak halka yalnızca yukardan bakan bir takım Batı hayranları var.
Bunlar, Türkiye’ye karşı Avrupalıdır, Amerikalıdır.
Bunlar, Türke karşı Frankofildir.
Bunlar, dün İngiliz ordusunu çiçekle karşılardı, bugün Amerikan ordusunun ve piyonlarının yanındadırlar.
Bunlar, Türk markasını aşağılar, ecnebi markasıyla fiyaka yaparlar.
Bunlar, Türk arabasıyla alay eder, Amerikan arabasının tekerleklerinin altına yatarlar.
Bunlara göre, işçimiz tembeldir, amelemiz ter kokar, çiftçimiz cahildir, esnafımız teraziden çalar, sanayicimiz ve tüccarımız ise burjuva bile olamamıştır; ama papaz cennetin anahtarını bedava dağıtır.
Bunlar, Türkçe merhabayı ve sağolu bilmez, “hay” diye selamlar, “tenk yu” diye teşekkür eder, “bay bay” diye vedalaşır.
Bunlar, Dede Korkut Hikâyelerini okumaz, Orhun Yazıtları’nı bilmez, Nasrettin Hoca ve Bekri Mustafa’nın şakalarından anlamaz, Kutadgu Bilig’in adını bile duymamışlardır, Goethe’nin Genç Werther’in Acıları’na da Fransızdırlar. Ama en bayağısından “bestseller”i göstere göstere ceplerinde taşırlar.
Bunlar, uzun havayla efkârlanmaz, Türküyle duygulanmaz, halayla zeybekle horonla coşmaz, Heavy Metal’le tepinirler.
Bunların damak tadında imam bayıldı, hünkâr beğendi ve tulum peyniri yoktur; McDonalds’tan hamburger yemeğe bayılırlar.
Çinliler, “Chicago Boys” diye andıkları böylelerini şöyle tanımlıyorlar: “Onlara göre Amerikalıların ayı, Çinlilerin ayından daha yuvarlak.”
Batı hayranlarına göre, Amerika göklerindeki yıldız, Türkiye göklerindeki yıldızdan daha parlaktır.
LAİKLİK HALKÇILIKTIR
Bunlar, laik değillerdir esasen.
Laiklik, Laikos sözcüğünden gelir, yani Klerikos denen ruhban sınıfına karşı halkın yanında olmaktır.
Laiklik, iktidarın kaynağının ilahi değil, halkta olmasıdır.
Laiklik, din ile devlet ve toplum işlerinin ayrılmasıdır.
Laiklikte, ekonomi, toplum ve siyaset din esaslarına göre yürütülmez.
Laiklik, halk içindir, halk iktidarıdır.
Bunlar, halkı hep siyasetin kenarlarına iterler. Bu nedenle halkı aşağılar, halka ait her şeyi küçümserler. İmamı da Türkiye’ye ait olduğu için hor görürler.
Fellini’nin, Vittorio de Sica’nın, Jean Luc Godard’ın, Bertolucci’nin, Luis Bunuel’in, en son Alice Rohrwacher’in filmlerinde papaz, cennetin anahtarını satar. Bizim Batı hayranımız ise, cennetin anahtarını ancak papazdan sağlayacağını umut eder. Ama imamla paylaşacağı hiçbir şeyi yoktur.