İngiliz’in ve Mustafa Kemal’in özerkliği
Özerklik, çağımızda tek başına bir program değildir; başka programlara eklemlenir.
Örneğin İngilizler, Cihan Savaşı sonunda Kürtlere özerklik vaat ettiler. Sevr Antlaşması bunu öngörüyordu.
Mustafa Kemal Paşa da, İngiliz’in özerklik vaadinin karşısına, Türkiye’nin “Şuralarla Özerk İdare” programıyla çıktı. Bunun en önemli resmi belgesi, TBMM Vekiller Heyeti’nin “Kürtlere Mahalli İdare” kararıdır. 27 Haziran 1920 tarihlidir ve TBMM Gizli Celse Zabıtlarında yayımlanmıştır. Tam metni ve açıklaması, Kemalist Devrim–4 Kurtuluş Savaşı’nda Kürt Politikası başlıklı kitabımdan incelenebilir. (3. geliştirilmiş basım, s. 359 vd, s.431 vd)
Atatürk, 1921 Anayasasının Şuralar (Sovyetler) yönetimini de, “Ahalisi Kürt olan vilayetlerin kendi kendilerine muhtar [Özerk] olarak idare etmeleri” diye açıklamıştır. (s.382)
Bölmek için özerklik ve birleştirmek için özerklik
İngiliz’in “Kürtlere özerkliği” ile Atatürk’ün başında bulunduğu Milli Hükümetin “Kürtlere özerkliği” birbirine karşıt programlardı.
İngiliz emperyalizmi, bölmek için “özerklik” vaat ediyordu; Mustafa Kemal yönetimi ise birleştirmek için!
Özerklik, tarihte emperyalist programının parçası da olmuştur; emperyalizme karşı bağımsızlık ve demokrasi programının da.
İçerden bakarsanız, ağalara ve şeyhlere de özerklik verebilirsiniz; emekçi halkı temsil eden yönetimlere de.
Nitekim sömürge yönetimlerinde de yerel özerklik uygulamaları görülüyor. Buna karşılık Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve halen Çin Halk Cumhuriyeti’nde de özerklik deneyimleri yaşanıyor.
Bu tecrübelerin değerlendirmesini bir yana bırakıyoruz. Amacımız, bugün CHP yönetiminin Parti Büyük Kurultayı’ndan geçirmeden ilan ettiği özerkliğin konumunu saptamak.
ABD ve AB emperyalistlerinin bölücü programı
Burada yoruma gerek kalmıyor. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun kendisi, özerkliği Avrupa’ya gönderme yaparak savunuyor. Avrupa Özerklik Şartı’nı kayıtsız şartsız uygulayacaklarını, Türkiye’nin 1988 yılında imzalarken koyduğu bütün çekinceleri kaldıracaklarını ilan etti.
Bu program halka özgürlük ve iktidar vermiyor; ABD’nin bölgede üs kurmasına hizmet ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun vaat ettiği özerk idare, Türkiye’nin emperyalizme karşı koymak amacıyla ürettiği bir program değil, ABD ve Avrupa emperyalizminin dayattığı özekliktir. Abdullah Öcalan da, aynı ABD-AB markalı “demokratik özerkliği” savunmaktadır.
ABD’nin de Avrupa’nın da Kürt programları açıktır. NATO toplantılarında duvarlara asılan, zaman zaman kişiliksiz yöneticilerin burunlarına dayatılan haritalar biliniyor. ABD ve Avrupa Birliği, Türkiye’yi bölme amaçlarını pek saklamıyorlar. Ermeni soykırımı, Türk Ordusu’nun Kıbrıs’tan çıkartılması, Patrikhane vb dayatmalar da aynı paket program içindedir.
Bir de ekonomik cephesi var bu programın: Özelleştirme, tarımı çökertme, kamu hizmetini tasfiye, gümrükleri kaldırma, paranın giriş çıkışını kontrolden vazgeçme vb.
CHP, yalnız özerkliği değil, ABD ve AB’nin dayattığı emperyalist programı bir bütün olarak benimsemiştir.
CHP mayınları patlattı
Avrupa Özerklik Şartı’nın çekincelerini kaldırmak, CHP’yi AKP’den farklı kılmıyor. Tersine AKP’den daha koyu AKP’li konumuna taşıyor. Çünkü özerklik programını AKP, 2002 yılından beri savunuyor ve yerel yönetimlere ilişkin yasalarla adım adım hayata geçiriyor. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, çekinceleri kaldırmak için kıvranıyorlardı.
Tarladaki mayınları Neo-CHP patlatmış bulunuyor. Artık AKP elini kolunu sallayarak geçebilir. AKP Anayasasına CHP önderlik ediyor.