Türkiye’nin havası birkaç ay içinde değişecektir.
Önümüzdeki süreci belirleyecek başlıca etkenler şunlardır:
1. PKK / BDP’nin hem bölgedeki kitlesel gücünü hem de meclisteki grubunu kullanarak girişeceği kalkışmalar.
2. ABD ve NATO’nun Suriye’ye müdahalesinde AKP iktidarına yüklenen rolün boyutları.
3. AKP’nin yeni anayasa girişimi.
4. TSK komuta kademesinin ABD-AKP ve Milli Hareket arasındaki mücadelede birleşeceği güç ve izleyeceği çizgi.
5. Dış ticaret açığının yol açtığı ekonomik sarsıntılar.
6. Bütün bu etkenler karşısında yurtsever ve emekçi hareketlerinin yükselişi.
Bu etkenlerin hepsi kuşkusuz iç içedir ve birbirleriyle ilişkilidir.
Uluslararası güçler, bölge güçleri ve ülke içindeki güçler, bu etkenler ekseninde saflaşacak ve mücadele edeceklerdir.
Tek tek ele alacak olursak:
1. Bölücü kalkışmalar
PKK / BDP’nin bağımsız bir iradesi yoktur. PKK, Türkiye’yi bölme iddiasını, bütünüyle ABD’nin bölgedeki askeri varlığına ve AB’nin çok yönlü desteğine bağlamıştır. PKK, bu açıdan ABD’nin Türkiye’nin şakağına dayadığı bir tabanca gibidir. Öte yandan yine ABD, Türkiye’nin askeri gücünü, PKK’ye karşı kullanma olanağını da elinde tutmaktadır. ABD, Türkiye’yi yöneten güçlerden istediğini aldığı zaman bu yönde sınırlı operasyonlara izin verebilir; ancak hiçbir zaman PKK’nin ciddi bir yara almasını istemez. Çünkü ABD ve İsrail, Kürdistan’ın başına PKK’yi geçirme kararındadırlar. Bu açıdan ABD ve İsrail, PKK’ye stratejik bir alet olarak bakmaktadırlar.
Güneydoğu bölgesindeki kalkışmalar, Türkiye’de vatan bütünlüğü için duyarlı kesimleri birleştirecek ve emperyalizme karşı mücadelenin yükselişi yönünde etkilerde bulunacaktır. Bölücülüğün kuyruğuna takılan bazı sol çevrelerin millet cephesine katılmaları veya bütünüyle silinmeleri kaçınılmazdır.
2. Suriye’ye müdahalenin boyutları
ABD ve NATO’nun Suriye’ye müdahalesi, Türkiye’de özellikle İslamcı kesimde ve güney illerimizdeki Arap nüfus içinde yeni bir dalgalanmaya yol açacaktır. Bu müdahale, AKP ile PKK / BDP arasındaki stratejik işbirliğini yeniden gözler önüne serecektir. Libya Tezkeresine evet oyu veren CHP ve MHP, bir kez daha zor duruma düşeceklerdir.
AKP, Suriye’de “Alevi iktidarı yıktıkları” teziyle Türkiye’deki Sünni ahaliyi denetiminde tutmaya çalışacak; ancak hem temiz Müslüman kitlenin hem de Alevi kitlesinin tepkileriyle karşılaşacaktır.
Suriye ve Libya’daki direnme, Türkiye’de emperyalizme karşı mücadeleyi olumlu yönde etkileyecektir.
3. AKP’nin yeni anayasa girişimi
AKP, yeni anayasa girişiminde ısrarlıdır. Bu girişimle ABD’ye sadakatini tazeleyecek, PKK / BDP ile ittifakını güçlendirecek ve CHP’yi bölecektir. AKP’nin yeni anayasa için gerekli parmak sayısı mecliste var. Ancak bu girişim, Türkiye’de Cumhuriyet değerleri temelinde bir Anayasa Cephesi oluşmasına da yol açacaktı.
4. TSK ne yapacak
ABD, AKP’yi TSK’ya karşı kullandığı gibi, TSK’yi de sıkıştığı köşede, AKP’ye karşı yönlendirme olanağını da elinde tutmak istiyor. Öte yandan yükselecek halk hareketi, milli karakteri nedeniyle TSK açısından da bir çözüm etkenidir. TSK’nin bu güçler arası mücadelede milletiyle birleşmesi veya karşı güçlerin planlarına teslim olması, iktidar savaşlarının sonuçlarını belirleyecektir.
5 – 6. Ekonomik sarsıntılar ve halk hareketi
Dış ticaret açığının kaçınılmaz olarak getireceği büyük ekonomik sarsıntılar, yeni bir emekçi dalgasını ateşleyecektir. ABD ve AB, bu emekçi hareketini denetim altına almaya çalışacaktır. AKP, yükselen halk hareketi karşısında, ABD emperyalizmine daha muhtaç konumlara düşecektir.
Bu koşullarda bütün mesele, emperyalizme karşı milli hareket ile yükselen emekçi hareketini birleştirmek ve bir halk hükümeti hedefine yöneltmektir. Burada Türk Ordusunun alacağı tavır, sürecin sonuçlarını belirleyecek boyutlar taşımaktadır.
Her an yeni çözümler gündemde
Bu 6 etken birlikte değerlendirilecek olursa, Türkiye büyük çalkantılar içinde, tarihsel çözümlere doğru hızla ilerlemektedir. Her an yeni seçim, yeni iktidar seçenekleri ve en önemlisi devrimci çözüm, Türkiye’nin sıcak gündemindedir.
DÜZELTME: Okuyucumuz Evren Mutlu’ya dikkati nedeniyle teşekkür ederiz. 7 Haziran 2011 günlü Rota yazısında, Süleymaniye’de Türk askerine çuval geçirilmesi tarihini yanlış yazmışız. 4 Haziran 2003 değil, doğrusu 4 Temmuz 2003.