CHP yöneticileri sık sık Türkiye’de faşist bir rejimin kurulduğunu vurguluyorlar. Hatta denebilir ki, CHP’nin son zamanlarda işlediği ana tez budur.
En son CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’ın 27 Eylül 2011 günü Sözcü gazetesinde yayımlanan açıklamasını verelim:
Rejimin adı anayasayla konur
Önce rejim değişir, arkasından kurulan rejimin adı anayasayla konulur.
Önce devrimlerle ve karşıdevrimlerle rejim değiştirilir. Arkasından getirilen rejimin anayasası yapılır.
Türkiye’de yaşanan da budur. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül iktidarı, ABD güdümlü bir Gladyo-Mafya-Tarikat rejimini adım adım kurmuştur.
Sıra bu ABD güdümlü karanlık rejimin anayasasına gelmiştir.
Anayasanın isim babaları
Yapılacak anayasanın içeriğini CHP liderleri aslında görüyorlar. Erdoğan Toprak, bugünkü rejimin kuruluşunu Hitler rejiminin gelişine benzetiyor ve “diktatörlüğe dönüşüyor” saptamasında bulunuyor.
Böylece bizzat CHP yöneticileri yapılacak anayasanın adını da koymuş bulunuyorlar: Hitlervari bir diktatörlüğün anayasası.
Tek görev: Faşist anayasayı önlemek
Peki aynı diktatörlük anayasasının merasimlerine CHP’nin ve MHP’nin katılması nasıl açıklanacak?
Merasim diyoruz, çünkü anayasayı AKP ve PKK birlikte hazırlamış ve imzalamışlar bile.
Bu durumda bağımsızlık ve demokrasi güçlerinin tek bir görevi vardır: Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ve Abdullah Öcalan ile birlikte faşist anayasa yapmak değil, bunu önlemek.
Oysa CHP ve MHP’nin AKP’nin ön şartsız görüşme önerisini kabulleri, Cumhuriyete ve vatana ihanetle sonuçlanacak bir sürece bile bile katılmaktır.
Önlemenin yolları
Bugün anayasanın yapılması iki türlü önlenebilir.
Birincisi, Cumhuriyet yıkıcılığı Anayasa Mahkemesi kararıyla hükme bağlanmış olan AKP iktidarını halkın iradesiyle yıkmak.
İkincisi, AKP ve BDP milletvekillerinden bir bölümünü faşist ve bölücü anayasa girişimine destek olmaktan vazgeçirmek.
Ahalini bir bölümü AKP anayasasına tavır alınca, AKP ve BDP saflarında da kaynaşmalar başlayacaktır.
Bu durumda yapılacak iş, bu anayasanın faşist ve bölücü içeriğinin gösterilmesidir.
Faşizmin anayasasının “iyi niyetle” yapılması
CHP Grup Başkan Vekili Hamzaçebi’nin AKP’nin anayasa girişimini “iyi niyetli ve samimi” görmek gerektiğini söylemesi, halkı uyutmanın anahtarını veriyor (Gazeteler, 29 Eylül 2011).
Hani AKP faşist bir dikta kurmuştu? Demek ki, faşist dikta “iyi niyet” abdestini bozmuyor.
AKP’nin maskesini düşürecek ön şartlar
AKP’nin faşizmin anayasasını yaptığını halka göstermek için bugün yapılacak iş, Cumhuriyetin ön şartlarını ileri sürmektir:
Bir: Anayasa Atatürk Devrimi temelinde yapılacaktır, yani Cumhuriyetin anayasası olacaktır.
İki: Ülke bağımsızlığı, vatanın bütünlüğü ve milletin birliği esas alınacaktır. Türk milleti ve Atatürk Devrimine bağlılık anayasada yer alacaktır.
Üç: Laiklik, Cumhuriyet tarihindeki yerleşmiş tanımıyla “din işlerinin dünya işlerinden ayrılması” olarak anayasada yer alacaktır. Devlet ve toplum, din kuralları temelinde örgütlenemeyecek ve düzenlenemeyecektir.
CHP ve MHP bu ön şartları açıkladıkları an, AKP’nin maskesi düşer ve karanlık faaliyeti sergilenir. Halk, AKP’nin ne yapmak istediğini anlar ve tavır alır.
AKP, “ön şartsız” oturalım diyerek aslında kendi karanlık niyetini açığa vurmuştur.
CHP ve MHP, masaya ön şartsız otururlarsa, ne kadar gürültü yapsalar da, faşist diktanın anayasal adının konmasına hizmet edeceklerdir.
Cehennemin yolları
Ön şartsız masaya oturmak, gizli AKP yandaşları için bir samimiyet veya iyi niyet alâmeti olabilir, ancak bir Cumhuriyetçi ve bağımsızlıkçı için cehenneme giden yoldur.
Bilindiği gibi “cehenneme giden yol da iyi niyetle döşelidir.”