“Kemalist Devrim’in yaptığı işler”
Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Ûnvanların Men ve İlgasına Dair 30 Kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı Kanun, Devrim Kanunlarının üçüncüsüdür. Hepsi 8 kanundur ve Anayasanın 174. maddesine yazılmıştır. Bu hüküm, 1961 Anayasasından beri vardır. 12 Mart ve 12 Eylülün Amerikancı darbeleri bile dokunamamıştır Devrim Kanunlarına.
Anayasa geleneğimiz, Atatürk Devriminin çağdaş uygarlık amacının ve laiklik ilkesinin içeriğini 8 kanunla belirlemiştir.
Bu kanunların Anayasaya aykırılığı ileri sürülemez. O nedenle Devrim Kanunları bir bakıma Anayasa düzlemine yükseltilmişlerdir.
Atatürk, bilindiği gibi, “Kemalizmin Prensipleri”ni kendi el yazısıyla “Devrimimizin yaptığı işler” diye tanımlamış ve CHP 1935 Programının en başına yerleştirmişti. (Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-5 – Kemalizmin Felsefisi ve Kaynakları, s. 11 vd).
“Kemalist Devrim’in yaptığı işlerin” en başında Devrim Kanunları ve uygulamaları vardır. Başka deyişle Devrim Kanunları, Kemalist Devrim’in somut içeriğidir.
O kanunlar varsa, Kemalist Devrim vardır. O kanunlar yoksa, Kemalist Devrim yoktur.
Kemalist Devrim ve karşıdevrimi ayıran cephe
Cumhuriyet Türkiyesinde, devrim ile karşıdevrimi birbirinden ayıran cepheleri belirleyen, Devrim Kanunlarının yanında veya karşısında olmaktır. Savaş, hele bugün tam da bu cephededir.
Devrim Kanunlarından bugün hangisi, ne kadar yaşıyor?
Anayasayı açar, 174. maddeyi okursak çoğunun yaşamadığını veya delik deşik edildiklerini görürüz.
Karşıdevrim mücahitliği
Tayyip Erdoğanlar, yeni Anayasa girişimleriyle bu fiili durumu hukuka geçirme planı içindedirler.
Bu karşıdevrim atağında mayın tarlasına yine Neo-CHP’nin sürüldüğünü hüzünle izliyoruz.
CHP’nin Ankara 1. bölge 5. sıra adayı Bülent Kuşoğlu, Tekke ve Zaviyelerin açılmasını gündeme getirerek, AKP’nin karşıdevrim Anayasasının mücahitleri arasında ön sıraya geçti.
Neoliberalizmin ötesinde cemaat “pozisyonu”
Neoliberaller, uzun yıllardan beri tekke ve zaviyelere özgürlüğü savunuyorlar. Kuşoğlu’nun “pozisyonu”, Neoliberalizmin de ötesinde, cemaatlerin ve tarikatların “pozisyonu”dur. Çünkü özgürlük tanımayı da yetersiz bularak, tekke ve zaviyelerin bir “ihtiyaç” olduğunu söylüyor. “Yeniden kurulmaları için hazırlık yapılması gerektiğini” vurguluyor. Dahası, “çağdaş kurumlar” olarak nitelediği “tekke ve zaviyelerin topluma yeniden benimsetilmesi” için bayrak açıyor.
Bir tekke şeyhi veya müridi, tekke ve zaviyeleri ancak bu kadar savunabilir.
Yalnız Zaman gazetesinde değil, Ulusal Kanal’da da görüntüsüyle ve kendi sesiyle yaptı bu açıklamaları.
Neo-CHP’de karşıdevrim özgürlüğü
Asıl acı olan CHP’den aday olan bir ilerici aydınımızın, Kuşoğlu’nun Devrim Kanunlarına aldığı tavrı “parti içi özgürlük” içinde görmesidir.
Bir koltuk uğruna ya rab, ne güneşler batıyor!
Bu durumda Neo-CHP, iyimser bir yorumla, karşıdevrimciler ile “Atatürkçüleri” bir araya getiren bir parti oluyor.
Ancak inisiyatif karşıdevrimcilerdedir. Kuşoğlu’ndan önce bizzat yeni Genel Başkan Kılıçdaroğlu, cemaatlere özgürlüğü savundu. Arkasından CHP’nin türban, Dersim, liberalizm, profesyonel ordu ve sadaka açılımları geldi. 27 Mayıs Devrimi “utanç” olarak damgalandı. Anayasa Mahkemesi’nin AKP’nin laikliğe karşı faaliyetin odağı olduğuna hükmettiği koşullarda, “laikliğin tehlikede olmadığını” ilan eden de Kılıçdaroğlu oldu. Yine Kılıçdaroğlu, geçen hafta İmam Hatiplilerin polis okuluna alınmasını savunarak, Öğretimin Birliği ilkesine de kılıcını sapladı.
Fethullah Gülen’in en çılgın savunucuları CHP listelerinin ilk sıralarından çıkıyor.
“Atatürkçülerin CHP’de ne işi var”
Bu olgular karşısında, Emin Çölaşan arkadaşımın cemaatçilerle ilgili olarak, “Bunların CHP’de ne işi var?” sorusu aşırı iyimser gözüküyor (Sözcü, 12 Mayıs 2011).
CHP yönetimi, Neoliberal-cemaatçi ittifakının eline geçmiştir.
Gerçekçi soru şudur: “Atatürkçülerin CHP’de ne işi var?”
Bu soruyu yakında bizzat Neo-CHP yöneticileri CHP’deki saf yürekli Atatürkçülerimize soracaklardır. Listelere bakarsanız, o sorunun fiilen sorulduğunu görürsünüz.
1996 yılı Ocak ayında İşçi Partisi olarak “Devrim Kanunları Uygulansın” kampanyası açmıştık. Bir yıl sonra 28 Şubat kararları geldi ve 8 yıllık eğitimi getirdi. İmam Hatipler sınırlandı. Neo-CHP, 28 Şubat düşmanlığında da AKP ile yarışa girdi.
AKP ve CHP el ele vermişler, Devrim Kanunlarının cenaze törenini hazırlıyorlar.
Karşıdevrim Anayasasının yolunu açma görevini Neo-CHP sırtlıyor.
CHP’den Devrim Kanunlarını savunan bir ses duyulmuyor.
Meclise Devrim Kanunlarını savunacak bir grup
Apaçık görülmektedir: AKP’nin karşıdevrim Anayasasına Neo-CHP’den bir direnç gelmeyecektir. Hatta 13 Haziran sonrası meclisindeki CHP grubunun çoğunluğunun Neoliberal-cemaatçi ittifakı içinde yer alacağı bugünden ilan edilmektedir.
Meclise Devrim Kanunlarını savunacak bir grup gerekiyor.
Bu göreve Cumhuriyet Güçbirliği’nden başka bir talipli yok.
CHP içindeki Atatürkçülerin dahi titreyip kendilerine gelmeleri, Cumhuriyet Güçbirliği sayesinde olacaktır.
GÜNÜN KİTABI: Ferit İlsever, Cumhuriyet Devrimi Kanunları, Kaynak Yayınları.