Doğu Perinçek: NATO ve Kemalist Devrim

Bütün cepheleriyle NATO
Prof. Dr. Semih Koray, dünyamızda ve bölgemizde yaşanan süreçleri bütün boyutlarıyla ve derinlemesine tahlil eden uluslararası ölçülerde seçkin bir bilim emekçimizdir. En son Teori dergisinde yayımlanan “NATO ve Avrasya” başlıklı yazısını okuyucularımızın dikkatine sunuyorum. NATO’nun dünkü ve bugünkü işlevini sekiz sayfada özetliyor.
Teori halen bayilerde bulunan Mayıs 2011 tarihli 256. sayısını “NATO, Libya ve Türkiye” konusuna ayırmış. Prof. Dr. Semih Koray’la birlikte Arslan Kılıç, Dr. Sait Yılmaz, E. Alb. Cumhur Utku, Ali Rıza Taşdelen, Haluk Dural ve Doç Dr. Melih Baş’ın yazıları var. Hepsi birikimin, bilginin ve özenli çalışmanın ürünü. NATO çeşitli cephelerden ve özellikle güncel işleviyle inceleniyor.

 

Kemalist rota ve Atlantik rotası
Bugün NATO konusunu, savunma düzleminin ötesinde, Türkiye’nin önündeki rotayı belirlemek açısından önümüze koymak durumundayız.,
Türkiye Atlantik sistemi içinde bölünüyor. Bu durumda tepesinde ABD’nin bulunduğu sistemi NATO’suyla ve her şeyiyle yeniden değerlendirmek, Türkiye için artık bir yaşam sorunudur.
Burada anlamlı tartışmayı, E. Alb. Cumhur Utku’nun tezi ekseninde yapabiliriz. Değerli arkadaşım Utku, aydınlatıcı ve önemli soruları gündeme getiren yazısında, NATO’yu Türkiye bağlamında iki süreçte inceliyor.
Biri 1952-1992 dönemidir. Utku, NATO’nun bu dönemde “yararlarının zararlarından çok” olduğu görüşündedir.
1992 sonrasında ise, Utku’ya göre, süreç tersine dönüyor ve NATO’nun zararları öne geçiyor (Teori, 256, s. 41).
Bu görüş, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde çok yaygın. O nedenle tartışılması, önümüzü aydınlatmamız açısından tarihsel önemdedir.
Bir soru: Türkiye’de Kemalist Devrim’in aşınması süreci ne zaman başlamıştır ve bu sürecin Atlantik sistemine bağlanmakla bir ilgisi var mıdır?
Bu soruya cevap verebilmek için, Türkiye’nin Atlantik bağlantılarının başlangıcı olan 1945 yılı öncesi ve sonrasına bakmamız gerekiyor.

 

1937’deki devrimi tamamlama kararı
Anlamlı olaylar şunlardır:
Atatürk yönetimi 1937 yılı Şubat ayında Kemalist Devrim’i tamamlamak için stratejik bir karar alıyor ve Altı Ok, stratejik program olarak Anayasanın 2. maddesine yazılıyor.
Bunun kadar önemli olan, toprakların kamulaştırılmasında ağalara ödenecek bedeli neredeyse sıfıra indirecek olan Anayasa değişikliğinin yapılmasıdır. Böylece CHP 1935 kongresinde alınan Toprak Reformu kararının uygulanması için zorunlu adım atılıyor. Dersim’deki gerici kalkışmanın bastırılması da 1937-1938 yıllarıdır.
Devrim, 1938 sonlarında önderini kaybediyor ve arkasından İkinci Dünya Savaşı geliyor.
Türkiyemizde karşı devrimin başlangıcını 1938 yılına taşıyan aydınlarımız vardır. Örneğin Attila İlhan onların başında gelir.
Oysa Kemalist Devrimin 1938’den sonra da devam ettiğini saptıyoruz. Gerçi dış siyasette Atatürk’ün “Sovyetler Birliği ile dostluğa sıkı sarılın” vasiyetine rağmen, bazı bocalamalar ve İngiltere’ye yaklaşmalar vardır; bunları Tevfik Rüştü Aras “Atatürk’ün Dış Politikası” kitabında (Kaynak Yayınları) çok iyi anlatır. Ancak devrimi, Dünya Savaşı sonrasındaki Toprak Reformu ve Köy Enstitüleri ataklarıyla sürdürme çabaları da bir gerçektir.

 

1945’te rotanın kırılması
Kemalist Devrim, 1945 sonrasında Türkiye’nin Atlantik sistemine dahil olmasıyla birlikte bastırılır. Böylece Cumhuriyet yönetiminin kökünden temizleyemediği ağalık, şeyhlik gibi Ortaçağ güçleri, dünya ölçeğinde bir koruyucuya kavuşur ve canlarını kurtarırlar. Artık süreç tersine döner.
Daha 1945’ten itibaren yazılan ABD raporlarında Kemalist Devrim’in tasfiyesi fermanı da verilmiştir.

 

Kemalist Devrim’in güvenliği mi Atlantik güvenliği mi
Askerlerimiz NATO olayına bakarken, milli siyasette stratejik bir karar verildiğini, yeni bir rota belirlendiğini ve dümenin karşıdevrime doğru kırıldığını genellikle göz ardı ediyorlar. Çünkü sürece Atatürk devrimcisi olarak değil, dar-askeri açıdan bakıyorlar. O “dar-askeri” bakış açısı da zaten ABD’nin dayattığı “savunma konsepti” içindedir. TSK, 1945’ten sonra, askeri strateji meselelerine Kemalist Devrim’in güvenliği açısından bakmayı zaman içinde unutmuştur.

 

NATO: Kemalist Devrimin yıkımının bekçisi
Türkiye’nin yıkımı, 1945’te devrimin yıkımıyla başlamıştır. NATO, o yıkımın bekçisidir. Türkiye ve TSK, devrimin güvenliği yerine, NATO’nun dayattığı sahte tehdit ve sahte savunma stratejilerine bağlanarak, devrimini yitirmiştir.
Atlantik sistemi içinde ancak ABD’nin emperyalist çıkarları savunulabilir ama Atatürk Devrimi savunulamaz; vatan da savunulamaz; millet de savunulamaz; özgürlük de savunulamaz; laiklik de savunulamaz; bugüne kadar savunulamamıştır.
Bu gerçeği ABD gelip Irak’ı bölünce ve PKK’yi destekleyince anlamaya başladık. Oysa ABD, bizim devrimimizi 1945 yılından beri yıkıyor.