Doğu Perinçek: MOSSAD eski Başkanının çok önemli saptaması

“İran’la savaş akıl işi değil”
MOSSAD’ın eski Başkanı Meir Dagan, geçen hafta çok önemli bir açıklama yaptı, “İran’la savaş akıl işi değil” dedi. Basın, Türkiye’nin geleceği açısından büyük değeri olan bu saptamaya pek itibar etmedi.
Bu saptamayı paylaşanlar, hiç kuşkusuz yalnız İsrail yönetiminde değil, ABD hükümetinde de ciddi ağırlığa sahip. Biz, “ABD İran’ı ha vurdu ha vuracak” dedikodularının en çok dolaştırıldığı günlerde dahi, bunu mümkün görmedik. Belki bazı hava saldırıları yapılabilirdi; ancak ABD’nin bu yoldan elde edebileceği bir kazanç olamazdı.

 

Mayınlar İran’da değil Türkiye’de patlıyor
İran’a hiçbir şey olmuyor; fakat mayınlar yıllardır bizim topraklarımızda patlıyor ve Türkiye herkesin gözü önünde bölünüyor.
Bütün bunlar yaşanırken, hep “ilk hedef İran, sonra Suriye arkasından Türkiye” masalları okundu. Türkiye bölünüyordu; ama hâlâ hedef değildi; sırasını bekliyordu. İran ise kaya gibi duruyordu; çünkü düşmanını doğru belirlemişti; doğru mevzilenmişti; cephesini tehdide dönmüştü. En önemlisi İran, iç cepheyi sağlam tutuyordu. ABD emperyalizmi, İran devleti ve toplumu içinde, Türkiye’deki gibi önemli mevzilere sahip değildi.

 

İç cephesi çökertilmiş Türkiye’nin aldanma heveslileri
İç cephesi çökertilmiş Türkiye’nin bir kısım vatanseverleri, tehdidi kendi kafalarında arka sıralara göndererek yıllardır kendilerini aldattılar. Bu arada kendileriyle birlikte halkı da.
Bugün ülkemiz fiilen bölünmüştür ve 12 Haziran sonrasında da bu bölünmüşlüğün anayasasını yürürlüğe sokma hazırlıkları hız kazanmıştır. Aydınlık, dünden beri bu planın ayrıntılarını veriyor.

 

Zorluklardan kaçarak zorlukları yenmek!
Bugüne kadar zorluklardan kaçarak, zorlukları yenen görülmemiş. Zorlukları bütün gerçekliğiyle önlerine koyanlar yenmiştir.
Türkiye’nin önündeki en büyük zorluk, iç cephenin çökmüş olmasıdır. İktidar, Türkiye’yi bölen projenin Eşbaşkanlığının denetimindedir.
Ana muhalefet konumundaki Neo-CHP de, dünkü yazımızda bir kez daha somut verilerle gösterdiğimiz gibi, AKP’nin bölücü anayasasının bütün temellerini benimsemiş durumdadır.

 

Bölme planını Neo-CHP’yi destekleyerek bozamayız
Herkes görmelidir ki, Türkiye’yi bölen ve Cumhuriyeti yıkan planı, Neo-CHP’yi destekleyerek bozmak mümkün değildir. Tersine Neo-CHP’ye verilen oylar da, ABD’nin patronluğundaki mafya-tarikat rejimine veriliyor.
Bu gerçeği biraz uyanık olan herkes görüyor. En çok da CHP’liler görüyor. Emin Çölaşan gibi yazarlar da orasından burasından yazmaya başladılar.
Sorun, zorluklar karşısında duyulan korkudadır. Ne var ki, biz zorluklardan korkuyoruz diye, Neo-CHP yolunu değiştirmiyor; tersine Kılıçdaroğlu yönetimi, ABD ve AB’ye teslimiyet, Dersim ve Kürt açılımı, yerel özerklik projeleri, TSK’yi “darbecilik” suçlamalarıyla yıpratmak, “özel ordu” planları, tarikat ve cemaat açılımlarıyla yeni konumlanışını pekiştiriyor. Aday listelerini de çoğunlukla bu açılımlarına göre belirledi.

 

Tek çare Cumhuriyet’in direnme odağını inşa
Bu durumda Türkiye’nin tek seçeneği, Cumhuriyetin direnme odağını inşa etmektir. Elbette zor, doğru! Ama 21. yüzyılda bir vatanı, b,r Cumhuriyeti kurtarmanın kolay bir yolu var mı?
İşleri zorlaştıran biz değiliz; işin kendisi zor. Açık konuşalım ve her eylemimizi bu çözüme odaklayalım: Bundan sonra Cumhuriyetin kurtarılması da, vatanın bütünlüğü de bir devrim meselesidir.

 

Kolay olan olmayacak zor olan gerçekleşecek
Bir önemli saptamayı daha ekleyelim: Bazı safdillerin kolay sandığı yoldan sonuç alınmayacaktır; ama bizim zor dediğimiz devrimci çözüm hayata geçecektir. Türkiye’yi İngiliz mandası yapmak kolay sanıldı, olmadı. Zor olan tam bağımsızlık kazanıldı. Gene öyle olacak!
Çünkü bütün zorlardan daha büyük zorlama, Türkiye halkının bağımsız bir milli devlet ve halkçı bir Cumhuriyete duyduğu ihtiyaçtır. Bizim dayandığımız zor da, işte milletin zorudur.

 

MOSSAD Başkanının saptamasındaki büyük fırsat!
Diyeceksiniz ki, bu yazı niçin MOSSAD eski Başkanının saptamasıyla başladı.
Cevap: bu saptama, aynı zamanda Türkiye’nin elindeki büyük fırsatı ve kozu da belirliyor.
İran’la savaşı akıl işi bulmayan bir ABD-İsrail ittifakı, Türkiye + İran + Suriye + Irak ittifakı karşısında ne yapabilecektir?
Bu ittifakın ekseninde toplanacak diğer Batı Asya güçlerini ve ittifakın arkasındaki Rusya – Çin – Hindistan ve Orta Asya derinliğini de düşünürsek, asıl zor durumda olanın ABD ve İsrail olduğunu görürüz.

 

Türkiye’ye devrimi dayatıyorlar
Ve bütün bunları gördüğümüz noktada başlayan eylem de, devrime yürümektir.
Sakın gülümsemeyin. Çünkü Türkiye’yi bölme girişimi, aslında Türkiye’ye devrimi dayatmaktan başka sonuç getirmeyecektir.
ABD ve İsrail, Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ı bölüyor mu, bu durumda bölünme tehdidiyle yüz yüze gelenlerin birleşmesi kaçınılmazdır.
Bu ittifakı, AKP ve Neo-CHP yetmez, feriştahları gelse engelleyemeyeceklerdir.

 

Atlantik sistemine değil Cumhuriyete oy verelim!
O ki, Atlantik sistemi, Türkiye’yi bölüyor. Türkiye Atlantik sisteminin dışına çıkacaktır.
Bunun adı devrimdir.
Zor olan, olacaktır.
Kolay olan, olmayacaktır.
O nedenle aklı olan, Cumhuriyet Güçbirliği’nin bağımsız adaylarına oy verir. Çünkü bu oylar bizi bölen Atlantik sistemine değil, Cumhuriyetin yenilenmesine ve vatanın bütünleşmesine verilen oylardır.