Doğu Perinçek: Mihri Ağabey

Mihri Ağabeyin 100 yıldan çok yaşamasını dilerdim. Yaşaması bana sevinç veriyordu. Teori dergisinin, Temmuz sayısında onu bu duygularla andım.

 

Yaşayan gelenekti
Hikmet Kıvılcımlı’yı çok erken kaybettik. Mehmet Ali Aybar’ın da hayata veda etmesinden sonra, Mihri Belli, bizi Şefik Hüsnülere, Reşat Fuatlara bağlayan halkaydı. Yaşaması, bir geleneğin yaşıyor olması gibiydi. Hayatta olmasının bizim kuşak için ayrı bir anlamı vardı.
Gelenek, kuşkusuz bir eylem ve teori mirasıdır. 20. yüzyılda emekçileri sınıfsız bir toplum özlemiyle ayağa kaldıran, yalnız ve yalnız Bilimsel Sosyalizmdir. Bu konuda rakibi yoktu. Kuşkusuz 21. yüzyılda da öyle olacak. Her giden arkadaşımızın arkasından, devrimi görmedikleri için üzülürüm. Hasretlerini bize bırakarak aramızdan ayrılırlar. Mihri Ağabeyin haberi de bana çok derin bir hüzün verdi.

 

Birinci önemli katkısı:
Milli demokratik devrim
Mihri Ağabeyin Türkiye sosyalist hareketine 1960’lı yıllarda iki önemli katkısı oldu.
Birincisi, Türkiye’nin hâlâ Milli Demokratik Devrim aşamasında olduğu konusundaki mücadeleye önderlik etmesidir. 1960’larda Türkiye İşçi Partisi de, “İkinci Kurtuluş Savaşı verdiğimizi” vurguluyor ve bağımsızlık ve Ortaçağ’dan kurtuluş diye özetleyebileceğimiz bir programı savunuyordu. Ancak Parti, teorik ve kavramsal düzlemde bunu berraklaştırmadı; hatta program demokratik devrimi öngördüğü halde, önümüzdeki aşamanın sosyalist devrim olduğunda ısrar ediliyordu. Mihri Belli, 1968 yazında kaybettiğimiz Reşat Fuat ve Hikmet Kıvılcımlı ile birlikte devrimin aşaması ve programı konusunda tarihi bir mücadele başlattı. 1970 yılına geldiğimiz zaman sosyalist solun hemen hemen tamamı bu programda birleşmişti. Şefik Hüsnülerin programı 1920’lerden 1960’lara Milli Demokratik Devrimi öngörüyordu.

 

İkinci katkısı: “Eski Tüfek” geleneği
Mihri Ağabeyin ikinci önemli katkısı, 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin sağladığı koşullarda, birden büyüyen ve kitlelere ulaşan sosyalist hareket ile gelenek arasındaki bağı kurmuş olmasıdır.
O’nun Yön dergisindeki E. Tüfekçi imzası, Eski Tüfeklere göndermeydi. Geleneği olmayanın geleceği de olamazdı. Mihri Ağabey, bizlere hep geçmiş devrimci kuşakların öğrencisi olmayı ve geleneğe bağlılığı öğretmiştir.
Bağnazca bir bağlılık değildi bu; daima eleştireldi. Ama o köklerden beslenmeden hiçbir şey olmazdı.
Gelenek, yalnız sosyalist miras değildi; Kemalist Devrim ve Genç Türk Devrimciliğinden Namık Kemallere uzanan milli devrimci geleneği de hep büyük bir devrimci miras olarak görmüştür.
Mihri Ağabey, dünyada Sovyet revizyonizmi ile Mao’nun önderlik ettiği devrimci kamp arasındaki mücadelede her zaman tavırlı olmuştur. Ancak Sovyet revizyonizmine karşı tutumun vurgulanmasını taktik açıdan doğru bulmazdı. “Biz doğru mevzide olalım, ama yanlış olanları da hasım yapmayalım” derdi.

 

Bu toprakların devrimcisiydi
Mihri Belli, bu toprakların insanıydı. Burası çok önemlidir. Toprağından kopuk olan sahte enternasyonalistlere her zaman küçümseyerek bakmıştır. Milletiyle gurur duyardı; yurtseverdi. Başka ülkelerin partilerine bağlanmayı bir ihanet olarak görürdü ve “mülteci sosyalistliğini” aşağılardı. 1967 yılında yayına başlayan haftalık organa Türk Solu adını o koymuştu.
Aydınlık’ta yayımlanan “Millet Gerçeği” başlıklı incelemesinin elyazılı halini hâlâ saklarım. Bastığı toprağın bilincindeydi.

 

Babamın askerlik arkadaşı
Mihri Ağabey, babam Sadık Perinçek’in askerlikteki en yakın arkadaşıdır. İkinci Dünya Savaşı koşullarında Trakya’da süvari yedek subay eğitimini aynı bölükte, aynı mangada yapmışlar. Mihri Ağabey sık sık anlatırdı, bölükte kişilik, karakter olarak kimi sosyalizme kazanabilirim diye çevresine bakıyor; Sadık Perinçek’te karar kılıyor. Çok candan arkadaş oluyorlar. Birlikte çok sayıda fotoğrafları vardır. Hepsi duruyor.
İkisi de çok güçlü kuvvetliydi. Babamın Sivas Lisesi’ndeki adı “Pehlivan Sadık” ve “Dayı Sadık”. 40 yıl sonra bile arkadaşları öyle seslenirdi. Mihri Ağabey de çok kuvvetliydi; pehlivan yapılıydı. Her ikisi de yedek subayda sık sık güreşe tutuştuklarını ve bütün alayın bahse tutuştuğunu anlatırdı. Her ikisi de birbirlerinden sevgiyle ve kişiliklerini överek söz ederlerdi.

 

Sevim Abla ile can yoldaşlığı
Mihri Ağabeyin Sevim Abla ile hayat arkadaşlıkları da çok güzeldi. Birbirlerine duydukları sevgi, bağlılık, gerçek anlamıyla can yoldaşlığıydı. Onların bu mutlulukları, onları sevenler için de hep mutluluk kaynağı olmuştur.
Bugün Sevim Ablanın, Hayrettin ve Emre’nin yanında olmayı çok isterdim. En sıcak duygularla selam ve saygılar yolluyorum.
Mihri Ağabey, yüzyıllık ömrü boyunca dik durdu; eğilmedi; bükülmedi. Onurlu bir devrimciydi. Milletine, vatanına ve emekçi halkın davasına bağlıydı. Uğruna hayatını adadığı değerlerin üstünlüğünü çok iyi biliyordu. Düzenin adamlarına bu nedenle üstten ve gururla bakardı. Varolan sistem içinde bir yerlerde olmayı hep küçümsedi. Yıkılmaz bir dava adamı olarak aramızdan ayrıldı.

 

YARIN: Bugün yayınlayacağımızı duyurduğumuz “Sanayi ve tüccar sürecin neresinde” başlıklı yazı yarınki Aydınlık’ta.