İnternet âleminde bazı gruplar var. Kimi New York’tan, kimi Philadelphia’dan, kimi Londra’dan, kimi Lüksemburg’tan, kimi Monako’dan, kimi Nürnberg’ten atıyor tweetlerini.
Facebook’tan, Whatsapp’tan Bayburt’u, Oltu’yu, Van’ı, Üzümlü’yü, Oğuzeli’ni, Of’u, Yozgat’ı, Düzce’yi, Konya’yı, Sincan’ı, Keçiören’i, Elmalı’yı, Sarayköy’ü, Bayraklı’yı, Manisa’yı, Fatih’i, Çarşamba’yı, Çerkezköy’ü, nerede Türk milleti varsa, orayı nişan alıyorlar.
KİM BUNLAR
Bunlar, Laiklik adına İslâmiyeti, imamları, dindar halkı, Arapları düşman bellemişler. Bunların tarihinde Türklerin İslâmiyeti kabul etmeleri en büyük suç. Selçuklu'dan Osmanlı'ya imparatorluk mirası ise, her türden aşağılanmayı hak ediyor.
Uluslararası düzlemde Batı Asya ve Avrasya güçlerini hedef alıyorlar. Batılı emperyalistlerin “diktatör” veya “despot” ilan ettiği Putin, Şi Cinping, Hamaney, Beşar Esad, Maduro bunların kara listesinde.
Türkiye’deki Suriyeliler, Arap ülkeleri ve halkları, Rusya, İran, Suriye, Çin, hepsi düşman konumunda.
İdeolojik planda ise, baş düşmanları İslamiyettir. Neoliberalizmle araları pek hoş.
“Turşucu Çubuk”, “Pontusçu Trabzon”, “Cemaatçi Erzurum”, bunların coğrafya bilgisidir.
MİLLETSİZ HALKSIZ VE ATATÜRKSÜZLER
İğrendikleri ve aşağıladıkları insanları şöyle sıralıyorlar: “Bayburtlu imam”, “İstanbul trafiğindeki şöför”, “Cuma namazından çıkan amca”, “Hacı Teyze, “Türbanlı bacı”, “Helâllik isteyen Oltulu hasta”, “Şeriat diye böğüren Almancı”, “Cemaatçi dernek öğretmeni”, “Bir paket makarna ve bir torba kömüre satın alınan seçmen”, “Pembe diziyle ve yarışma programlarıyla mutlu olan cahil halk.”
Bunların halkı ve milleti yoktur. Türk halkı, “göbeğini kaşır”, “bidon kafalı”dır.
“Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır’ diyen, Türk milletine güvenen bir Atatürkleri de yoktur.
ŞİRKETLERİ MANHATTAN BORSALARI LONDRA
Onlara Türkiye’den Kovid-19 bulaşmaz. Anadolu’daki ve Trakya’daki emekçinin nefesini paylaşmaz, soluğunu duymazlar. Ama ciğerleri Wall Street’e satılmış, yürekleri Londra borsasında çarpıyor. Şirketleri Manhattan’da, mevduat hesapları GP Morgan Chase’de, gizli hesapları Off Shor bankalarında, kumarhaneleri Las Vegas’ta, kayak pistleri Courchevel’de, çılgınlık mekanları Cote d’Azur’da, kışlıkları Kaliforniya’da, yazlıkları Kanarya adalarında...
Elleri Mehmetçiğin omuzunda, Polisin elinde değildir. Ellerini Kulp’ta odun toplamaya giden altı köylümüzün, İzmir Adliyesi kapısında şehit edilen Polisimizin, İstanbul Adliyesinde şehit edilen Savcımızın, Kayseri’de bombalanan özel harekât görevlilerimizin, Çarşı izninde sırtlarından vurulan askerlerimizin kanındadır. Bütün gayretleri F Tipi Cezaevlerindeki PKK ve FETÖ mensuplarını kurtarmak içindir.
Hal böyle olunca ABD’yi, İsrail’i ve Avrupa Birliği’ni arkalarına alıyorlar. ABD’nin piyon mevzilerinde görev yapıyorlar. Strateji ve siyasetleri Atlantik güdümlüdür. Büyük Ortadoğu Projesinin yıkıntı bekçiliğine soyunmuşlar.
Bunların bağlandığı strateji, ABD ile birlikte Tayyip Erdoğan yönetimini indirmek.
Biz ise Cumhurbaşkanından sıradan vatandaşa kadar, Devletimizle ve Milletimizle hep birlikte ABD denetiminden kurtulma ve Avrasya’daki öncü konumlara yerleşerek Kemalist Devrimi tamamlama stratejisini izliyoruz.
YABAN KAZLARI NASIL UÇAR
Değerli Kardeşimiz Süleyman Kılıç, Turnaların uçuşuna dair yazdıklarımız üzerine yaban kazlarının da niçin > şeklinde uçtuklarını yazmış, sağolsun:
“Yaban kazları ‘V’ şeklinde uçarlar. Bilim adamları kazların neden bu şekilde uçtuklarını araştırmışlar. Araştırma sonucunda şu verilere ulaşmışlar;
“V şeklinde uçulduğunda, uçan her yaban kazı kanat çırptığında, arkasındaki kuş için onu kaldıran bir hava akımı sağlıyormuş. Böylece ‘V’ seklinde bir formasyonda uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş menzillerini yüzde yetmiş oranında uzatıyorlarmış. Yani tek başına gidebilecekleri maksimum yolu grup halinde neredeyse ikiye katlıyorlarmış.
“Bir kaz, ‘V’ grubundan ayrıldığı anda uçmakta güçlük çekiyor. Çünkü diğer kuşların oluşturduğu hava akımının dışında kalmış oluyor. Bunun sonucunda, genellikle gruba geri dönüyor ve yoluna grupla devam ediyor.
“‘V’ grubunun başında giden kaz hiç bir hava akımından yararlanamıyor. Bu yüzden diğerlerine oranla daha çabuk yoruluyor. Bu durumda yorulunca en arkaya geçiyor ve bu defa hemen arkasındaki kaz lider konumuna geçiyor. Bu değişim sürekli yapılıyor; böylece her kaz, uçan grubun her noktasında yer almış ve aynı oranda yorulmuş oluyor.”
KİTAPLAR
FİLM
Bugün film önerisini Tunca Arslan’dan aldık: Japon yönetmen Masaki Kobayashi'nin "İnsan Manzaraları" (Ningen No Joken / The Human Condition) adlı bir üçlemesi var. 1959 yapımı, birbirini takip eden üç film. Toplamı 10,5 saat civarında sürüyor, biraz fazla vakit alıcı ama çok etkileyici ve gerçekçi filmler. Sosyalist bir aydının İkinci Dünya Savaşı'nda Japon ordusunda, Çin'deki bir Japon çalışma kampında ve Ruslara esir düştükten sonra yaşadıklarını anlatıyor. Kobayashi, Batı'da çok tanınmamış, Kurosawa'nın gölgesinde tutulmuş, görmezden gelinmiş bir yönetmen. Seyrettiğimde, kendi adıma büyük heyecan duymuştum.