“Laruhbanilik” terimini, İslamcı yazarlarımızdan Eren Erdem’den duydum. 24 Temmuz 2011 Pazar günü Ulusal Kanal’daki “İslam ve kapitalizm” programında laikliği bu kavramla tanımladı.
Laikos ve klerikos
Laiklik, bilindiği gibi bize Fransızcadan gelmiş, ancak sözcüğün kökeni Yunanca laikos, yani “halka ait olan”, kısacası “halkın”.
Kavram, klerikos sınıfının karşıtı olarak ortaya çıkıyor. Klerikos, ruhban anlamına geliyor.
Bizim anlayacağımız, laiklik, ruhban sınıfına karşı halk mücadelesinin kavramıdır.
Ruhban sınıfı, saltanatın krallara Allah tarafından verildiğini söylüyor. Klerikos’un bu “ilahi irade teorisi” sayesinde, krallar tanrı güvencesi altına alınmış oluyorlardı.
Burjuvazi ve köylüler, kralların saltanatına karşı mücadeleye atıldıkları zaman, bu teoriyle karşı karşıya geliyorlardı. Halkın (laikos), bu mücadeleye karşı geliştirdiği ideoloji ise şöyle özetlenebilir:
“Hayır, saltanat krallara Allah tarafından verilmemiştir. Allahı saltanatın payandası yapamazsınız. Siyasal iktidarın kaynağı Allah değildir. Siyasal iktidarın kaynağı, dünyevidir; millettir.”
İlahi irade teorisine karşı milli egemenlik teorisi böyle ortaya çıkıyor.
Halkın saltanatla savaşı
Aslında bu ideolojik mücadelenin temelindeki gerçek, halk ile krallık arasındaki savaştır. Bu savaşın ideologları ise, bir yanda demokratik devrimlerin halk egemenliğini savunan aydınlanma filozoflarıdır; karşı tarafta ise saltanatın muhafızları olan ruhban sınıfı vardır.
Laikos ile klerikos çarpışmıştır.
Eren Erdem’in laikliği “laruhbanilik”, yani ruhbaniliğin reddi olarak bir sözcükle özetlemesi, tarihsel gerçeğe oturuyor. Erdem, İslamiyetin kökeninde ve Kuran’da ruhbanlığın mahkûm edildiğini de önemle vurguluyor. Üretime katılmayan bir ruhban zümresi, saltanat sahiplerinin ihtiyacıdır. Eren Erdem, ruhbanların “Cennetten arsa pazarladıklarını” belirterek, olayın özüne dokunuyor.
Laikliğin halkçılık kökünden koparılması
Kemalist Devrim’in kireçlenmesinden sonra laikliğin halkçılık kökünden koparılarak bir tür seçkincilik olarak tanımlanması, “Atatürkçülüğün” düzen muhafızlığına dönüştürülmesinin önemli olaylarındandır. Bunu ABD işbirlikçisi burjuvazi ve toprak ağalığı çok iyi kullanmıştır.
Sonuç olarak laiklik de düzen muhafızları tarafından baş aşağı çevrilmiştir. Düzenin efendileri “milli iradenin” temsilcisi kılığına girerken, halkçı olması gereken kimi “laikler”, halka yabancı kalmışlardır. Bunlara laik değil de, “laikçi” demek yerinde olur. Tıpkı din bezirgânları gibi laiklik bezirgânlığı yapmışlardır. Halkçı ve devrimci olan bir kavramı, düzen muhafızlığının ideolojisi haline getirmişlerdir.
O nedenle, Eren Erdem’in ve aynı programda izlediğimiz Yılmaz Yunak’ın laikliği ruhbanlığı reddeden tarihsel temeline oturtmaları, halkın bu konuyu anlamasına yardımcı oluyor.
Halkın laikliği fethetmesi
Laiklik, halkla ilgisi olmayan, halka ait olmayan, seçkinci bir ideoloji değildir. Tam tersine laiklik, anlam olarak da, tarihsel içeriğiyle de “halkın”dır; halkçılıktı; halk yönetiminin temel kavramlarındandır.
Laiklik, saltanata karşı halk egemenliğinden yana olmaktır. Bu nedenle halk kendisine ait olan laikliği, yeniden fethetmek durumundadır.
Ruhbanlık yeniden tartışılmalı
Atatürk, saltanatı yıktığı için laikti.
Saltanat düşkünleri ise, o zaman da laiklik düşmanıydılar; bugün de.
Ruhban sınıfı meselesinin Kur’an ve İslami kaynaklara dayanılarak da çürütülmesi, saltanat düşkünlerinin elbette hoşuna gitmiyor.
Aydınlarımız ve toplumumuz ruhbanlık meselesini toplumsal ve siyasal içeriğine yönelerek, derinlemesine tartışmalıdır. Çünkü ruhbanlık, İslamiyeti saltanatın dini yapmıştır.
LAİKLİK KONUSUNDA KİTAP: Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-2 Din ve Allah, Kaynak Yayınları.