Doğu Perinçek: Kürdümüzü milletçe hükümet olmaya çağırıyoruz

Yurtta barış için iki seçenek tartışılıyor: Siyasetle çözmek ve silahla çözmek.
Oysa bu ikisi birbirinin seçeneği değildir.

 

Her seçenek silahlıdır
Silah, bir seçenek değil, fakat her seçeneğin aracıdır.
Silah, siyasetin uzantısıdır.
Silah, bölünmek için de kullanılır, birleşmek için de; ABD’nin siyasetinin emrinde de kullanılır; Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğü için de; Cumhuriyeti yıkmak için de kullanılır; Cumhuriyeti kurtarmak için de.
O nedenle, silahla veya silahsız çözmek; tek başına bir şey ifade etmiyor.
Cepheler de, silahlı veya silahsız çözümü savunmaya göre kurulmuyor.

 

İki çözüm
Aslında bugün Kürt sorununda, esas olarak iki çözüm vardır: ABD projesi kapsamında çözmek veya Türkiye’nin bağımsızlığı için çözmek. Karşı karşıya gelen ve birbirinin seçeneği olan temel siyasetler bunlardır.
AKP ve PKK, her ikisi de, ABD’nin BOP kapsamı altında çözüm peşindedirler. Silahı da bu amaçla kullanıyorlar. Biri Türk Ordusunu arkadan, iktidar mevzilerinden vuruyor. Diğeri mayın döşeyerek vuruyor. Kafa kafaya verip konuştukları zaman da, ortak düşmanları bellidir. Her ikisi de, sonuç olarak, ABD’nin güdümünde bir özekliği, Türkiye’ye ve bölgeye dayatmak için çeşitli taktiklere başvuruyorlar.
Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğü içindeki çözümün ise tek şartı vardır: Bağımsızlıkçı bir hükümet, milli hükümet veya halkın hükümeti.

 

Bölünme Anayasası ittifakı
AKP iktidarı altında, hiç kimse Türkiye’nin bütünlüğünü kurtaramaz. Çünkü iktidarın kendisi bölünme programına bağlanmıştır ve devletin bütün olanaklarını bölünme amacına tahsis etmiştir.
Hatta şimdi resmen Bölünme Anayasasını tezgâhlamaktadır. Bu Anayasanın AKP-PKK (BDP) oylarıyla Meclisten geçirilmesi öngörülmektedir. Aralarındaki ABD eksenli işbirliği bir kez daha yaşanacaktır.

 

Bölünme Anayasasının aklayıcıları
CHP ve MHP ise, AKP’nin Bölünme Anayasasının aklayıcıları olarak bu sürece katılıyorlar. Cumhuriyete karşı işlenecek en büyük cinayeti meşrulaştıracaklar. Sisteme bağlılıkları ve “Darbeciler temizlensin” perdesi altında Orduyu temizleme harekâtına tam destekleri nedeniyle, CHP ve MHP, bölünmenin aktörleri arasında özel görev yapıyorlar. 27 Eylül günü bu konuyu tartışmıştık.

 

Halk hükümetinin çözümü
Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğü içindeki çözümün ise başlıca siyasetleri şunlardır:
1. ABD ve yabancılar karışmasın
2. Türkiye halkı olarak biz çözeriz.
3. Ağalık, şeyhlik gibi Ortaçağın bölücü kurumlarını tasfiye ederek özgürleşecek, memleketin efendisi olacağız.

 

Kürdümüz dahil
Bu çözüm ancak milli hükümetle, halk hükümetiyle hayata geçirilebilir. Milli hükümet, halkın hükümetidir. Devlet halkın olacaktır.
Kürt yurttaşlarımız, bütün Türkiye halkının, bütün milletimizin parçası olarak o hükümete dahildir. Bu açıdan bizim çözümümüz, Kürt yurttaşlarımıza, bütün Türkiye halkıyla birlikte hükümet olmayı vaat ediyor. ABD güdümü altındaki çözümde, Kürt hükümet olamayacaktır. Temel fark buradadır.

 

Ordu halkıyla buluşuyor
Milli hükümetin veya halk hükümetinin elbette yaptırım gücü vardır. O güç, halkıyla birleşmiş olan Mustafa Kemal’in Ordusudur.
NATO’ya değil, yalnızca milletine bağlı olan bir Ordudan söz ediyoruz.
Bugün Türk Ordusu, ABD tertipleri ve şiddetiyle boğuşa boğuşa Kurtuluş Savaşı yıllarındaki milli karakterine kavuşma sürecine girmiştir. Subay, lojmanlarda değil, demir parmaklıkların arkasında halkıyla buluşuyor.
Hasdal ve Silivri’ye bakarsanız bu sürecin ışıklarını görürsünüz. Org. Balanlı’nın sanık kürsüsünden ilan ettiği savaş bu yöndeki en kararlı meydan okumadır. Org. Işık Koşaner, Türk Ordusunun Mustafa Kemalleşme sürecinin işaretini vermiştir. Türk subayı ayağa kalkmaktadır. Daha işin başındayız. Çok yaman kalkacaktır!

 

Milli güç
Halk hükümetinin bugünkü siyasal önderliğine düşen görev, bağımsızlık, halkçılık ve Atatürk Devrimi temelinde milli güç oluşturmaktır.
Bu milli güç, halkın emperyalizme karşı uyanan kesimi ile Mustafa Kemalleşen Ordunun birliğidir.
Kürdümüz, bu milli güç içinde yer alarak, eşitleşir, özgürleşir ve efendileşir.

 

Kürdümüze yakışan
Kürdümüz şunu anlayacaktır, elinden tutmalı ve yardımcı olmalıyız: Türkiye düşmanı bir siyasetten ve kanlı eylemlerden, ABD ve İsrail uşaklığı dışında bir sonuç çıkmaz.
Eşitlik, kardeşlik, özgürlük ve ülkenin efendisi olmak, hepsi Türkiye halkının ortak gücüyle mümkündür. Biz, Kürdümüze yakışanı öneriyoruz.
Halkın, emperyalizme ve gericiliğe karşı birleşmesi, bütün demokratik çözümlerin biricik denklemidir. Türkiye’ye karşı savaşanlar, ABD ve İsrail tarafından ödüllendirilebilir ama hiçbir zaman Türkiye halkının güvenini ve kardeşliğini sağlayamazlar. Bu nedenle Türkiye düşmanlığı temelindeki “Çatı Parti” girişimleri bölünmeyi derinleştirmek ve ABD planlarına hizmetten öte bir iş yapmazlar.

 

“Tek at tek mızrak” olmaz
Bu yazıyı okuyanların bu milli güç nasıl oluşacak diye sorduklarını duyuyorum. Çünkü bana gelen mektuplar, bu soruda odaklanıyor.
Oysa cevabı en basit olan soru budur.
Önce bu soruyu soranlar, milli gücün inşası görevi için kolları sıvayacaklar. Öyle tek at tek mızrak konferanslar vererek olmaz bu iş. Partileşerek olur.

 

Elde var İşçi Partisi
Bugün bir tek İşçi Partisi, millet ile Orduyu birleştirerek hükümet olma görevini tanımlıyor. Bölünmeyi önlemek ve bağımsız-halkçı Türkiye programı için canla başla mücadele ediyor. Öyleyse elde var İşçi Partisi.
Bütün mesele, eldeki örgütlü gücü çekirdek alarak potansiyel gücü kazanmaktır. Kürdümüz, o potansiyel gücün içindedir.

 

Firarilere ihtarname
Görevden kaçanlar, bakalım daha ne kadar kaçacaklar?
Gökten bir kurtarıcı inmeyecek ve eninde sonunda görevin kendilerinden başladığını anlayacaklardır.
On bin millik yürüyüş, durduğun yerden başlar.

 

Halk hükümeti hayâl değil
Halk hükümeti, Türkiye’de öyle hayâli veya uzak bir olay değildir.
Amerikancı-faşist Gladyo-Mafya-Tarikat rejimi daha kurulurken dağılıyor. Çünkü çöken bir sistemin üzerine inşa edilmiştir.

 

YAPARIZ!
Bu çöken sistemin yerine kendi bağımsız devletimizi ve gönençli özgür toplumumuzu kurmak, önümüzdeki şanstır.
Yapamazsak, bu süreç Türkiye’nin dağılmasına gider.
Yaparız!
“Yaparız” diyemeyenler, bizden değildir!
Hem de nasıl yaparız!