Yargıtay C. Başsavcılığı, 14 Mart 2008 günü açtığı AKP’yi kapatma davası iddianamesinde aynen şu saptamada bulunuyordu:
“AKP kapatılmazsa Türkiye karşıdevrimin altında kalır.”
Karşıdevrimin anayasası yapılıyor
Anayasa Mahkemesi, 30 Temmuz 2008 günlü kararında, AKP’nin Cumhuriyet yıkıcısı faaliyetlerin odağı haline geldiğini hükme bağlamış, fakat kapatmamıştır.
Türkiye, Yargıtay C. Başsavcılığı’nın öngördüğü gibi karşıdevrimin altında kalmıştır.
Şimdi o karşıdevrimin anayasası yapılıyor.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimi, kurdukları BOP Eşbaşkanlığı rejiminin anayasasını getiriyorlar. Hep böyle olmuştur. Önce devrimler veya karşıdevrimler gerçekleşir; arkasından hukuku gelir.
Kılıçdaroğlu’nun eyvallah dediği anayasa
Kılıçdaroğlu’nun “Anayasa ise anayasa, eyvallah” dediği anayasa, karşıdevrimin anayasasıdır.
Dün CHP yönetiminin AKP ile birlikte yayınladığı bildiri, aslında AKP anayasasına peşin teslimiyetten başka bir anlama gelmiyor.
AKP’den “özgürlükleri genişleteceğini” beklemek, CHP’nin “mafya ve tarikatlara özgürlük” programına teslim olduğunu gösteriyor.
Uzlaşma anayasası mavalı
Kılıçdaroğlu ekibi, kandırıldığı için, atmıyor o imzayı, bile bile atıyor. Onlar da biliyorlar ki, hazırlanan anayasa bir “uzlaşma anayasası” veya yeni bir “toplum sözleşmesi” olmayacaktır. “Toplum sözleşmesi” hurafesi bir yana, hem AKP’nin faşist bir dikta kurduğundan söz edip, hem de “uzlaşma anayasası” mavalına ortak olmak nasıl açıklanabilir.
CHP yönetimi, bu anayasa ortaklığıyla bütün muhalefet iddialılarını bir kalemde silmiştir ve AKP’nin büyük suçuna katılma iradesini ilan etmiştir.
Neo-CHP yönetimi, AKP ile birlikte anayasa yapma yükümü altına girerken hiçbir koza sahip değildir. AKP, asıl ortağı BDP üyeleri ve CHP’deki Neoliberal ve Fethullahçılarla zaten anayasa yapacak nitelikli çoğunluğa şimdiden sahiptir. Neo-CHP’ye bırakılan biricik rol ise, anayasa sürecinde “tükürdüğünü yalamak” ve bölünmektir. AKP, Mafya-Tarikat anayasasını getirirken, sözde muhalefeti de teslim almıştır ve milletin gözünde büyük uzlaşmanın patronu görüntüsünü kazanmıştır.
Uzlaşma anayasası çoktan yapılmış
AKP’nin yapacağı anayasa biliniyor. Komisyon kurmuş ve yazıya geçirmiştir. Kaldı ki, anayasalar önce pratikte yapılır. Tayyip Erdoğanlar, ABD’nin BOP Eşbaşkanlığı memuriyetini üstlenerek devlet egemenliğini ortadan kaldırdılar ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni etkisiz hale getirdiler. Bir Mafya-Tarikat diktası kurdular. Hala devam eden Ergenekon operasyonlarıyla Türkiye’nin milli ve halkçı güçlerini bastırdılar. En önemlisi, Türkiye’yi fiilen böldüler; Güneydoğu’da bölücü hükümetçikler kurulmasını sağladılar. ABD güdümlü saltanat ve zorbalıklarını her alanda din kurallarıyla açıklayarak, laikliği ortadan kaldırdılar. Şimdi de bu pratiklerinin anayasasını getiriyorlar.
Kılıçdaroğlu yönetimi, bu büyük tarihi suça, koşa koşa alet olmaktadır. Aslında Neo-CHP, AKP anayasasının hizmetine girdiğini, peş peşe yaptığı açılımlarla ilan etmiştir. Neo-CHP’nin türban, Kürt, Dersim, yerel özerklik, cemaat ve tarikatlara özgürlük, Türk kavramını silme, Atatürk milliyetçiliğini mezara gömme, sadaka ekonomisi, Libya tezkeresi, ABD ve AB’ye en hızlı bağlılık açılımları, yapılacak anayasanın maddeleridir.
Bu nedenlerle, anayasa çoktan yapılmıştır.
AKP’nin anayasa taslağı, Öcalan’ın “Yol Haritası” ve Neo-CHP’nin açılımları çakışıyor. Maddeler aynı! Proje aynı! Patron = ABD! Yamak = AB!
Anayasaları hazır, iş merasime kalmış. Millete ise bölünmeyi alkışlama rolü veriliyor!
MHP’nin ne yapacağı merak konusudur. Ancak ucu gösterilip seçim sonrasına ertelenen yeni kaset dalgalarına direnecek bir Devlet Bahçeli ne yazık ki görüş ufkunda bulunmuyor.
Bir grup CHP ve MHP milletvekili, AKP’nin Mafya-Tarikat anayasasına karşı, kuşkusuz mücadele edecektir. Ancak onların bu değerli çabası, oluşturulan meclisi, bir karşıdevrim meclisi olmaktan kurtaracak güçte gözükmüyor.
Millet kendi Milli-Devrimci Anayasasını yapacak
Cumhuriyet güçlerinin ve halkın büyük çoğunluğunun bölünmeyi anayasallaştıran bu gerici girişimi kabul etmeyeceği kesindir. CHP ile MHP kitlesi bütünüyle ve AKP ile BDP tabanları önemli kesimiyle elbette Cumhuriyet cephesinde yer alacaklardır. Karşıdevrim anayasası yapan bir meclis, önümüzdeki süreçte milletle karşı karşıya kalacaktır.
Bu durumda, ya halkın zorlamasıyla erken bir seçim gündeme gelecek ya da millet kendi Cumhuriyet Meclisini oluşturacaktır. Türkiye halkı Atatürk cephesinde birleşerek, kendi Milli-Devrimci Anayasasını yapacaktır.
Birinci çarpışmada Türkiye karşıdevrimin altında kalmıştır, doğru!
Ancak önümüzdeki ikinci çarpışmada, Mafya-Tarikat karşıdevrimi milletin ayakları altında kalacaktır.