Doğu Perinçek: Her sabah işbaşı yapan umutlarla

Şair Seyyit Nezir’in “berceste” dizesi vardır, yüreğime ateş verir:


Her sabah kan ter içinde işbaşı yapan umutlarla


Umut insana duygu gibi gelir. Nerede saklanır, beynimizde mi, yoksa yüreğimizde mi veya ciğerimizde mi? Umudu hep elle tutulmayanlar arasında düşünürüz. Oysa umut her an insan eylemine dönüşür. Daha doğrusu, bütün insan eylemlerinin başında bir umut vardır. O açıdan umut, insan beynindeki maddî süreçlerin ürünü olmanın ötesinde, harekete dönüşme birikimini taşır. O açıdan “umudun işbaşı yapması” denebilir ki, insan hayatının özetidir. Umutsuzluk ise, aşırıya götürüldüğü zaman, yaşamaktan vazgeçmektir.

 


UMUDU YARATAN EYLEM


Umut da Lavoisier Yasasına bağlıdır. Hiçbir şey yoktan var edilemez, umut da yoktan var edilemez. Her ürün umutla üretiliyor, umudun kendisi de emekle üretiliyor. Kendiliğinden yeşeren bir umut yok. İnsan, umutlarını da eylemiyle yaratıyor. Büyük Devrimci Önderimiz Atatürk’ün “Umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır” sözü burada anlam kazanıyor.

 


DOĞADAKİ SONSUZ UMUT


Umutsuz insan, aslında umut üretmekten vazgeçmiş insandır. Bir pes etme durumudur söz konusu olan. Ve o pes etmenin kaynağını, kendi dışımızdaki duruma bağlayarak bir çıkış yolu bulamayız. Umudu ateşleyecek çözüm, yine insanın kendisindedir. Çünkü doğada her durumda mutlaka umut vardır. Umutsuz bir doğa olayına rastlamıyoruz. Yaşadığımız gezegendeki bütün doğa olayları, en sonunda güneşin doğmasına bağlanıyor. Bütün galaksilerin güneşleri var.


Toplumsal durumlar ya da süreçler de, doğanın bir parçası olarak umutsuz değildir. Ama o süreçlerin içinde ter dökmeye artık üşenen insanlar olabiliyor. O teslim olmanın da kuşkusuz bir açıklaması bulunuyor ama ne doğa teslim oluyor, ne de toplum. Bu durumda doğadaki sonsuz umut kaynağını görmek öncelikli çözümdür.

 


UMUT VEREN NEFES


Teslim olan insan, bir bakıma toprağa karışıp gitmiş oluyor. Ne var ki nefes aldığı sürece yine de umut vardır. Çünkü o nefes, her an bir umut kaynağıdır ve umutsuzluktan çıkışın da dayanağıdır.


Sonuç: Nefes alan herkes için umutluyuz. Hatta artık nefes almayanlar için bile nefes almaya devam edenler umut üretirler. Nefesi kesilenler bile karıştıkları toprağa besin verirler. O topraktan her an bir hayat filizlenmektedir.

 


CANSIZDAKİ UMUT


Cansızda bile canlıya dönüşme umudu vardır. İbn Haldun’dan çok önceleri saptanmıştı. Mukaddime’den okuyabilirsiniz: Canlıların kökeni cansızlardır. Cansızların kimyasal süreçlerde evrim/devrim sonucu canlıya dönüşmesi, umut ilkesinin doğada ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Milyarlarca yıllık süreçlerin başında da sonunda da umut vardır. O nedenle kimileri umutlarını yitirse bile, umutlar her sabah işbaşı yapar ve insanın doğaya müdahalesini ateşlemeye devam eder.



UMUTLU DURUMUN DIŞINDA DURANLAR


Umudun bir buçuk milyon yıllık insan hayatında her sabah işbaşı yapması bir yana, bugün Türkiye’de umutlara hayat veren süreçler çok ama çok canlı.


2014 yılından beri yaşadıklarımız umutları göğertiyor. Ama bakıyoruz özellikle kendisine “ilerici”, “Atatürkçü”, “Solcu”, “demokrat” vb diyen kimi çevrelerde koyu bir umutsuzluk var. Durum umutları besliyor ama onlar umutsuz. Burada durumun dışında durmak gibi bir durumdan söz edilebilir.


Aslında bu durumun kendisi insancıl değildir. Çünkü insanda her zaman iyimser olma eğilimi vardır. Umutsuzluk bir bakıma insanlığa küsme durumu olarak da görülebilir. Her neyse, biz duruma dönelim. Çünkü umutsuz insanlarımızı eyleme kazanmak için umutlu duruma işaret etmek dışında bir umut bulunmuyor.



UMUTLARI BESLEYEN DURUMLAR


Türkiye, 2014 yılında umutlu bir sürece girmiştir. Çünkü:


Silivri duvarlarını yıktık. Türk Ordusunu ve Vatan Partisi’ni hapisten kurtardık. Türkiye’yi bölme girişimini bozguna uğratacak güçleri özgürleştirdik.


FETÖ, devlet içinden temizleniyor ve toplum içinde de eriyor. Türkiye’nin yakın tarihinde irticanın bu kadar ağır darbe yediği bir dönem yaşanmadı. Ordu, Polis, Yargı ve diğer devlet kurumlarında ayıklanan cemaat ve tarikat mensuplarının sayısı onbinlerle ifade ediliyor. Hapislere atılan suç işlemiş irtica mensupları da 40 bin dolayında.


PKK 24 Temmuz 2015’te başlayan silahlı harekâtla hendeklere gömüldü.


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi’ne ve arkasından 15 Ekim 2015 günü Büyük Daire’ye, Ermeni Soykırımına yalan deme özgürlüğümüzü kabul ettirdik. Dahası 1915 olaylarının Yahudi soykırımı sınıflamasına girmediği, dolayısıyla “soykırım” olarak nitelenmeyeceği yargı kararıyla saptandı. Türkiye’ye yöneltilen emperyalist baskılardan birini bertaraf ettik.


ABD Gladyosu, 15 Temmuz 2016 gecesi ezildi. ABD, Türk Ordusu ve Polisi içindeki silahlı gücünü kaybetti.


Türk Ordusu, 25 Ağustos 2016 günü başlayan Fırat Kalkanı Harekâtıyla Amerikan-İsrail koridorunu yardı ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü için belirleyici önemde bir başarı kazanıldı.


Son Halk Oylaması sonuçları gösteriyor ki, artık AKP tek başına iktidar olamayacak ve Cumhurbaşkanı seçimini de kazanamayacak. Yeter ki biz her sabah umutlarımızla işbaşı yapalım ve bir hükümet seçeneği oluşturmak için doğru programı, doğru stratejiyi ve doğru siyasetleri hayata geçirelim.



UMUTLAR İÇİN İŞBAŞI KILAVUZU


Umutsuzluk, varolan durumdan kaynaklanmıyor.


Umutsuzluk, durumun farkında olmayan insanın yalnızlığından kaynaklanıyor.


Umutsuzluk, örgütsüz ve yalnız bireyden kaynaklanıyor.


Umut taşıyan Partide işbaşı yaparsak, doğru programla ve doğru siyasetle toplumun içine girersek, umutlarımız da işbaşı yapacaktır.