Doğu Perinçek: Halkçılık Programı’nın 91. yılı

Bugün, Halkçılık Programı’nın Büyük Millet Meclisi’nde okunmasının 91. yıldönümü.
Halkçılık Programı, Halkçılık Beyannamesi ve 1921 Anayasası
Programı, BMM Reisi Mustafa Kemal Paşa, 13 Eylül 1920 günü, "Kanunu Esasi Layihası", yani Anayasa tasarısı başlığıyla, Heyet-i Vekile adına Büyük Millet Meclisi’ne vermişti. Ancak hep “Halkçılık Programı diye anıldı.
Cumhuriyetimizin 20 Ocak 1921 tarihli ilk anayasası Halkçılık Programı'nın görüşülmesi sonucu kabul edilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa'nın önergesi 18 Eylül 1920 günü Meclis'te okundu. 18 Kasım'da müzakerelere başlandı. Ve o gün BMM, bütün dünyaya Halkçılık Beyannamesi'ni ilan etti.

Halkçılık Beyannamesi, Halkçılık Programı'nın en önemli vurgularını içermektedir. Giriş kısmındaki ilk dört madde küçük değişikliklerle dosta düşmana duyuruldu. Beyanname, o tarihte Meclis kararı haline geldiği için, artık tasarı olmaktan çıkmış, resmî bir anlam kazanmıştı.

 

İstiklâl Savaşını o programla yaptık

Halkçılık Programı'nın belirgin niteliği, hayata geçmiş olması; bir devrime yol göstermesidir. 1921 Anayasası bu programın ürünüdür. Kurtuluş Savaşı o programla ve o Anayasayla yürütülmüş, Kemalist Devrim, bu programla gerçekleştirilmiştir. Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası, hayata uygunluğunu bir devrimle kanıtlamıştır. Biz, savaşı hangi programla kazandık, Cumhuriyet'i hangi programla, hangi teşkilatla kurduk, cevabı Halkçılık Programı'ndadır.

 

Emperyalizme ve kapitalizme cepheden meydan okuma
Halkçılık Programı ve Beyannamesi, emperyalizme ve kapitalizme cepheden meydan okur. Hem 2, hem 3. maddelerde emperyalizmin ve kapitalizmin tahakkümüne karşı milletin seferber edileceği ve bir İstiklal Savaşı verileceği belirtilir. Bazı mebuslar haklı olarak sorarlar, hangi kapitalizm, iç mi dış mı diye. Hariciye Vekili Ahmet Muhtar Bey, 22 Ocak 1921 tarihinde, yani Anayasa'nın kabulünden iki gün sonra, BMM kürsüsünden yaptığı konuşmada, bizde büyük sermayenin bulunmadığına dikkat çeker ve bu programın emperyalizme ve dış kapitalizme karşı olduğunu açıklar. (TBMM Gizli Celse Zabıtları, c. I, s. 340 vd.)
Halkçılık Programı, özel kar dürtüsünü değil, halkın ihtiyaçlarını esas alır.

 

İrticaya karşı eylem programı
Halkçılık Programı’nın ilk maddesinde memleketin istiklalinin kazanılması en temel mesele olarak belirtilir. Dış ve iç cephe birdir. İçerde gerici kalkışmaları bastırmak amacıyla Türk ordusunun sağlamlaştırılması vurgulanır. Bu açıdan Halkçılık Programı, Cumhuriyetimizin irticaya karşı ilk eylem planıdır.

 

Şuralar (Sovyetler) sistemi
Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası, bir şuralar sistemi getirir; devlet örgütlenmesini, vilayet, kaza ve nahiye şuraları temeline oturtur. Merkezde halk yönetiminin en yüksek organı olarak TBMM bulunmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, bu sistemin Sovyet devriminden esinlenerek kabul edildiğini ve Sovyet idaresi anlamına geldiğini açıkça belirtmiştir:
"Milletimizin bugünkü idaresi, hakiki mahiyetiyle bir halk idaresidir. Ve bu idare tarzı, esası danışma olan şura idaresinden başka bir şey değildir. Ruslar buna Sovyet idaresi derler." (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 12, s.200)
Atatürk, 30 Ağustos zaferinden sonra da, Sovyet idaresi tanımını sürdürür. 1922 yılı Aralık ayında şöyle der:

"Bugün Türkiye devleti, doğrudan doğruya bir meclis, bir şura hükümeti ile idare olunur ve sonsuza kadar böyle idare olunacaktır." (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 14, s.176)

Atatürk, Cumhuriyetin temel kuruluşunu açıkladığı, 19 Ocak 1923 tarihli İzmit konuşmasında da, şura hükümeti vurgusunda ısrar eder: "Bizim hükümetimiz, bir halk hükümetidir. Tam bir şura hükümetidir." (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 14, s.329)

 

İstiklâl Savaşı’nın ideolojik iklimi
Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası üzerine çeşitli yorumlar yapılmıştır. Oysa program cok açıktır.

Birincisi, emperyalizmi ve kapitalizmi hedef almaktadır.

İkincisi, Atatürk, bu programın getirdiği yönetim sistemini açıkça "Sovyet idaresi" olarak nitelemektedir.

Üçüncüsü, Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası'nı, o tarihlerde yayınlanan Hâkimiyeti Milliye başyazıları ışığında yorumlamak gerekir. O başyazılarda, "Türk Komünizmi" veya "Devlet Sosyalizmi" savunulmaktadır (Kurtuluş Savaşı’nın İdeolojisi, Hakimiyeti Milliye Yazıları, Kaynak Yayınları).

Atatürk'ün 15 yıl Dışişleri Bakanlığı'nı yapan Tevfik Rüştü Aras da, o dönemin ideolojik yönelişini açıkça saptar; CHP kurulurken programa sosyalist ilkeleri geçirmeye çalıştıklarını ve sosyalizmin en temel ilkesi olan emek ve kabiliyete göre gelir sisteminin programda kaldığını belirtir.

Aras, "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" ilkesinin sosyalist bir görüşü içerdiğini de anlatmıştır. Yine Aras’a göre, Amasya Komutanlar Toplantısı'nda kabul edilen, "gereğinde Bolşevik olma" kararı, Kurtuluş Savaşı boyunca geçerli kalmıştır. Aras, bu gerçeği şöyle ifade ediyor: "Batı ülkeleri bize hayat hakkı tanımıyordu. Atatürk, Bizi dünya tanımazsa, komünistlerle birlik olur, kurulan yeni dünyada yerimizi alırız. Fakat memlekete yabancı eli sokmayız. Görüşümüzde samimiyiz. Bu bir oyun değildir. Ama ne olursak biz oluruz, asla yabancı eli karıştırmayız' diyordu." (Tevfik Rüştü Aras, Yön dergisi, 30 Ekim 1964))