Doğu Perinçek: Görgü Gizli Anlaşmayla kazanılamıyor

         Geçen haftaya Abdullah Gül ailesi damgasını vurdu. Abdullah Gül, 23 Eylül 2011 günü ta Almanyalardan Muhsin Yazıcıoğlu bombasını patlattıktan sonra 2 Ekim 2011 günü peş peşe tutuklamalar geldi. Soruşturmalar, beş yıldır Abdullah Gül neredeyse, oradan başlıyor. Çankaya tepesinin rakımının değiştiğini 24 Eylül 2011 günlü Rota’da belirtmiştik.

         Rakım değişikliğine Hayrünnisa Gül hanımın katkıları devam ediyor. Kendileri son beyanatlarıyla, Pembe Köşk’e sabotaj yapmayacaklarını yeminle ilan ettiler: 

         Çankaya, tepe iken, kamunun malıydı. Kimse Pembe Köşk’teki bir konsola dahi “dokunmak” üzerine beyanatlar vermezdi. Bu bir görgüydü. Ve görgünün de bir iklimi vardır. Çiçek gibidir. Örneğin erguvanları her iklimde yaşatamazsınız. Ama deve dikeni nerede olsa dilini çıkarır.

 

Pembe Köşk ve kırmızı tabanlı pabuç

         Pembe Köşk, hiç kimsenin malikânesi veya özel mülkü değildir.

Pembe Köşk’ü, bir yurttaşın kırmızı tabanlı pabuçtan söz eder gibi uluorta anması, kamu kültürünün çöktüğünü gösterir. Kamu kültürüyle birlikte kamu görgüsü ve terbiyesi de çoktan çökmüştür.

Görgü ve terbiye kamusaldır, toplumsaldır, zaten özelleşme, bencilleşme olan yerde görgünün bir değeri kalmaz.

 

Yüzükle rakım kazanmayan kültür

         O zaman Dolmabahçe Sarayı’nı gezerken oradaki eşyaya göz dikilir. Parmaklara iri iri 50-60 milyar dolarlık yüzükler takılır. O yüzükler, herkesin gözüne sokulur ki dünya âlem hanımefendinin ne kadar değerli olduğunu öğrensin.

         O yüzükleri siz Mevhibe İnönü, Reşide Bayar, Bayan Gürsel, Bayan Korutürk, Nazmiye Demirel veya Bayan Sezer’e taktıramazsınız.

         Kemaliye’nin Apçağa köyünden Mustafa Efendi’nin kızı Rahime hanıma veya Tunceli Pertek’ten Terzi Yusufgilden Ahmet Beyin kızı Firuze hanıma da taktıramazsınız.

         İri taşlı pırlanta yüzükle değer kazanamayacağını bilen bir kültürdür bu!

 

Kültürlerin kabulleri ve retleri

         Kültürlerin de kabulleri ve retleri vardır.

         Çankaya’daki o tablolardan sanatsal zevk duyanlar, parmaklarına 0 56 milyarlık yüzüğü takmaz ve kırmızı tabanlı pabuç giymez. O yüzüğü takan da, o tablolardan bir zevk almaz.

         Sanatsal zarafet olan yerde, gösteriş olmaz.

         Gösteriş olan yerde sanat ve görgü olmaz.

 

ABD’nin gücü ve güçsüzlüğü

         Görgü, öyle ABD Büyükelçisi Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmayla kazanılmıyor. O anlaşmaya 10. Madde olarak, “görgü ihsanı” da konsaydı, bir tek o maddenin işlemediği görülecekti.

         Böyle çok şaşırtıcı bir sonuca ulaşıyoruz. Irak’ta ve Afganistan’da 1,5 milyon insanı öldürmeye gücü yeten ABD, kimseye görgü kazandıramıyor.

         Yani dönüp dolaşıp rakım meselesine varıyoruz.

 

Hürriyet’in “Çankaya rakımı” duyarlılığı

         Aslı Aydıntaşbaş da haberine, “Yüksek rakımlı mevkilerde” diye başlıyor. Bu girişin, 24 Eylül günü Rota’da belirtilen “Çankaya’nın rakımı değişti” saptamasıyla bir ilgisi olduğunu hiç sanmıyorum.

         Ama bu Çankaya’nın rakımı herkesin çok duyarlı olduğu bir konu haline geldi. Hürriyet gazetesi rakımı yükseltmek için, derhal müdahalede bulundu. Enis Berberoğlu, Ergenekon şemasında ismi olduğunu öğrendikten sonra çok gayretli bir gazeteci oldu. 1 Ekim 2010 günlü haberde Hayrünnisa hanımın “Ayvazovski operasyonu” bütün dünyaya duyuruluyordu. Haberden anlıyoruz ki, Hayrünnisa hanım, Ayvazovski, Gerome gibi bizim isimlerini söylerken kekelediğimiz ressamların hepsini su gibi biliyor. Ve onların tablolarının rutubetten bozulması karşısında büyük acılar içinde.

 

Tablolardaki rutubetin nedenini açıklıyoruz

         Yağlıboya resimler de çiçekler gibidir, kendilerini sevenlerin arasında rengârenk açarlar. Ve o resimler, kendilerinin Gucci veya Armani mağazalarının tezgâhındaki marka mallardan söz eder gibi anıldıklarını duydularsa, o rutubet onların gözyaşlarıdır.