CHP’li belediye yöneticileri de sıra sıra içeri alınıyor.
CHP yöneticileri, “Ordudaki darbeciler temizlensin” diye AKP iktidarına çağrı üzerine çağrı yapıyorlardı.
CHP’li belediyeler de “temizleniyor”
Demek ki, CHP’li belediyelerin, de “temizliğe” ihtiyacı varmış!?
TSK’de “darbeciler” temizleniyordu. Peki, CHP’li belediyelerde temizlenen ne? Kılıçdaroğlu, belediyelere sahip çıkmadığına göre, Tayyip Erdoğan yargısına güvenini sürdürüyor.
Kapıyı çalan kimdir?
AKP “demokrasinin üstündeki vesayeti kaldırıyoruz” diye başlamıştı bu operasyonlara. Neyin kaldırıldığını herkes yaşayarak gördü. Çok sayıda CHP yöneticisi dâhil, özgürlük güçleri artık “faşizmin ayak seslerinden” söz ediyor. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinin Suriye ve İran düşmanlığının boyutları, önümüzdeki tehlikeyi daha da ciddileştiriyor. Kapıyı sütçünün çalmadığının büyük çoğunluk farkındadır. O zaman soru önümüzdedir.
Herkese soruyoruz
Soruyoruz!
Faşist bir diktanın kuruluşunu kim önleyecek?
Hangi güçlerle önleyeceğiz?
Nedim Şener ve Ahmet Şık kardeşlerimizin Soros nüfusuna kayıtlı gazeteci ağabeyleri mi önleyecek?
Yoksa bu belayı CHP ve MHP’li üyeler, Anayasa Uzlaşı Komisyonu’nda etkili konuşmalar yaparak mı durduracaklar?
Belki de, Emre Kongar dostumuzun umutlandığı gibi, “ABD uyarıyor” ve gözlerini açar açmaz, Suriye ve İran planlarından vazgeçip, yumruğunu AKP’nin tepesine indirecek!
Bir fikre göre, Abdullah Öcalan’a haber salınsın, Hakan Fidan’a rica etsin, şu faşist tırmanışı durdursunlar.
Eyüp Sultan’a çaput bağlayıp, faşizmin kısmetini bağlamak da bir çare olamaz mı?
Aymazlığın iflası
Önce tecrübelere dayanarak bu tırmanışı nasıl durduramadığımızı saptayalım. “Yangından kıymetli eşyamızı kurtaralım” aymazlığı iflas etmiştir. Bireysel ve grupsal çözümler, faşist tırmanışa cesaret vermiştir.
“Ordudaki darbecileri temizleyin” diye operasyona alkış tutanlar, faşist tırmanışın aleti olmuşlardır.
“Ben kendimi kurtarayım, Türkiye’den bana ne” diyenler, şimdi gerçeği anlamaya başladılar mı acaba?
“Bağır, bağır, bağırıyoruz”
2007 Haziranından bu yana 4 yıldır bağır bağır bağırıyoruz:
- Bu bir yabancı devlet operasyonudur!
- Hedefte Gladyo yok, operasyonu yapanın kendisi Gladyo!
- Amaçları, milli devletin ve Cumhuriyetin tasfiyesidir!
Şimdi, önemle ve tekrar soruyoruz:
Bu faşist tırmanışı hangi güçle önleyeceğiz?
Faşizm zor kullanarak geliyor
Herkesin ortak cevabını biliyoruz: Halkla önleyeceğiz!
Doğru, halkla önleyeceğiz!
Ama yetmez!
Faşist dikta, adım adım şiddet uygulayarak zor kullanarak geliyor!
Direnç mevzilerini yıka yıka geliyor
Ve öncelikle karşısındaki direnç mevzilerini tahrip ederek geliyor. En şiddetli saldırılar, Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerine ve Jandarmaya! TSK’nin generaline, subayına, astsubayına. Aynen bir düşman gibi. Çünkü bu iktidarın ordusu, ABD ordusudur ve içeride Fethullahçı örgütlenmeyle oluşturdukları silahlı güçlerdir.
Düşman, önündeki en önemli engeli tanımlamıştır.
Bunun bir anlamı yok mu?
“Darbeciler temizlensin” aymazlığına son!
Önce bugüne kadarki aymazlığa, budalalığa son verilecek.
Faşist tırmanışın önü “ordudaki temizlik”le açılıyor.
Şu andan itibaren, “Darbeciler Ordudan temizlensin” nakaratına devam edenler, faşizmin piyonlarıdır; aletleridir.
Seçimle gelmiş seçimle gitmemişlerdir
Almanya’dan İtalya ve Japonya’ya, İspanya’dan Portekiz’e, Endonezya’dan Filipinler ve Latin Amerika’ya, dünyada faşizmin tırmanışını ve yıkılışını iyi inceleyelim. Faşizmi ya savaşla yabancı ordular yıkmıştır veya içeride halk ile ordunun birlikteliği. Önlemek için geçerli olan çözüm de aynıdır.
Faşist diktatörler, seçimle gelmiş ama seçimle gitmemiştir: Hitler, Mussolini, Franko, Salazar, Markos, Batista, Videla, Yunan Cuntası, daha sayalım mı?
Halk-ordu birliği
ABD’nin Türkiye’yi denetim altında tutmak için, TSK’yi şiddet kullanarak sindirdiği apaçık ortadadır. Öte yandan Türkiye’ye bölgede verilen görevler de, sopalı bir rejimi zorunlu kılmaktadır.
Bu koşullar, zaten Halk ile Orduyu yan yana getirmiştir.
ABD güdümlü Gladyo-Tarikat faşizminin tırmanışını ancak halk ile ordunun beraberliği önler.
Bu, matematik bir denklemdir.