Doğu Perinçek: En büyük asker: Coni En büyük seçmen: The Economist

Otobüs garajlarında az mı bağırdık: “En büyük asker bizim asker.”
Astsubaylar, binbaşılar, generaller, orgeneraller duvarların arasına atıldıkça, askerimizi yine aynı sloganla uğurlamaya devam ediyoruz.
Acaba sloganı mı değiştirsek, örneğin: “En büyük mahpus bizim asker!”

 

Çuvalı artık Süleymaniye’de değil Beşiktaş’ta geçiriyorlar
Şu an en büyük askerin Mehmetçik olduğunu söylemek, ne kadar hakikat? Öyle ya tek bir kurşun atılmadan sıra sıra esir olan askerlerin “en büyük” olduğuna, dünyada hiç kimseyi ikna edemeyiz. Gönüllerimizden gelen sese değil, günün gerçeğine bakacak olursak, bugün yalnız Irak’ta değil, Türkiye sınırları içinde de, en büyük asker Coni’dir.
4 Haziran 2003 günü Süleymaniye’de Coni’nin Mehmetçiğin başına çuval geçirdiği günden bu yana tam 8 yıl oldu. Artık Coni çuvalı, Süleymaniye’de değil, Beşiktaş’ta geçiriyor.

 

Merak edecek bir şey yok!
Manzara o kadar utanç vericidir ki, silah arkadaşlarının başına çuval geçirildiğini izleyen bir kısım “bizim asker” bu uygulamaları olağan karşılıyor; millete de “merak edecek bir şey yok” mesajı veriyorlar. Hem de emekli orgenerallerin ağzından:
“Tutuklamalar TSK’ya zarar vermez. Her asker üstünün yerine geçebilir.”

(Haber Türk, 4 Haziran 2011)
(Haber Türk, 4 Haziran 2011)

Ne ferahlatıcı beyanat değil mi? Herkes rahat rahat uyuyabilir.

 

Sırada nice generallerimiz var
Tarihe dikkat: Yine 4 Haziran 2011.
Çuval olayının yıldönümlerini bu mesajlarla karşılıyoruz.
Mesaj aslında şöyle anlaşılabilir:
‘Generallerimizin başına çuval geçirilmesi, TSK’ya zarar vermez. Sırada çuval geçirilmeye hazır daha nice generalimiz var.’
İnsanın şu soruyu sorası geliyor: Türk subayı, Beşiktaş Adliyesinde tutuklanmak için mi general oluyor?

 

Seçmenin başına çuval
Aynı 4 Haziran günü gazetelerimize bakıyoruz, seçmenin başına da çuval geçirilmiş. İngiliz’in The Economist dergisi, Atlantik sisteminin fetvasını yayımlıyor. “AKP nasıl olsa iktidara geliyor, oyları CHP’ye verin” diyor.
Atlantik medyası, bu haberi sevinç çığlıklarıyla yayımlıyor. Ve arkasından tıpkı emekli orgenerallerin “her şey normal” açıklaması gibi, beyanatlar geliyor: “Ne varmış canım bunda. The Economist dergisi, 2007 yılında da AKP’ye oy verin çağrısı yapmıştı.”

 

Siyaset teorisi
Evet her şey normal!
Mehmetçik 2003 yılından beri çuvalın içinde.
Seçmenin başına çuval geçirilmesinin tarihçesini de artık utanmadan tartışabiliyoruz.
Şimdi Yalçın Küçük arkadaşımın çok beğeneceği bir denklem kuracağım. Buradayız ve siyaset teorisi yapıyoruz:
En büyük asker Coni olunca, en büyük seçmen de The Economist olur!

 

Atlantik’ten gelen “ıslık çal” fermanı
CHP’nin seçim kampanyasında, “bir ıslık da sen çal” diye seslendiği büyük seçmen, meğerse The Economist imiş. Güneri Civaoğlu, bu hakikati keşfederek şöyle yazdı:
“The Economist, ‘bir ıslık da Türk seçmeni çalsın’ demiş olmuyor mu?”
Tayyip Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na sistemin siyasal güçleri, seçmene ıslık çaldırtacak otoritenin okyanus kıyılarında olduğu konusunda tam mutabakat içindedir. Öfkelenerek veya sevinerek, itaatlerini yineliyorlar.

 

Islıkla gelen
Deliğe süpürülerek gider
Bu “ıslık çal” fermanına, eskiden “deliğe süpürme yetkisi” deniyordu. Siyasal hayatımız yeni kavramlarla zenginleşiyor.
AKP ricali, Atlantik ötesine “Bizi deliğe süpürmeyin” diyor. Noe-CHP ricali ise, “Bir ıslık da bizim için çal” diyerek, daha edepli bir formül üretmiştir.
Bu iki formülden Türkiye’nin şu an geçerli iktidar yasası ortaya çıkıyor:
Atlantik’ten çalınan ıslıkla iktidar olunur ve Atlantik deliğe süpürünce iktidardan gidilir.
Daha özlü ifade edersek:
Islıkla gelen, deliğe süpürülerek gider.

 

Asıl deliğe süpürülmüş olan
Ama çok daha acısını, çok büyük acılarla itiraf etmek durumundayız: Asıl deliğe süpürülmüş olan, Türkiye seçmenidir.
Askerinin başına çuval geçirilmiş olan bir ülkenin seçmeni, yönünü ıslıklarla tayin eder. Çünkü o çuval aynı zamanda bağımsızlığın ve elbette seçmenin başına geçirilmiştir.
“Demokrasi” dedikleri siyasal rejim, çuvalın içindedir.
İşte bunu cepheden itirazımız var. Bu yüz kızartıcı kölelik rejimi yıkılmalıdır.
Yıkacağız!

 

Çuvalı çıkarma harekâtı
Cumhuriyet Güçbirliği, başımızdaki çuvalı çıkarma hareketidir.
Millet mi askerinin başındaki çuvalı çıkarak, yoksa asker mi milletin başındaki çuvalı?
Türkiye tarihi bu soruya şu cevabı veriyor:
Komutanlar ABD’nin “Bizim oğlanları” olunca, darbe oluyor ve milletin de askerin de başına çuval geçiriliyor.
Türk Ordusu, Türk milletiyle birleşince, devrim oluyor. Yani millet de asker de çuvalın içinden çıkıyor; özgürleşiyor.
Denklem, bugün de böyle kurulmuştur.