Dünkü Aydınlık’ta İstanbul Kapalıçarşı esnafından Özcan Bey’in açıklaması vardı. Şöyle diyor:
“Emperyalizme karşı kim varsa biz yanındayız. Emperyalizme, doların egemenliğine, İsrail’e karşı kim mücadele ediyorsa, benim görüşümü savunsun savunmasın, ben yanındayım. (...) Siz benimle aynı şeyleri paylaşmak zorunda değilsiniz, ancak ortak payda vatan, millet.”
İşte emperyalizme karşı Türkiye’nin bağımsızlığını ve vatan bütünlüğünü savunan vatandaşın duruşu budur.
KOL KOLA GİRMEZSENİZ...
Bir de şu soruyu soran dostlar var: “Anti-emperyalistler Siyasal İslamla kol kola girebilir mi?”
Kiminle kol kola girileceği, kişisel bir beğeni konusu değildir. Kim emperyalizme karşı duruyorsa, siz zaten O’nunla kol kolasınız. Ancak eğer falan veya filan siyasal eğilimde olanları “kol kola girilemez” sınıflaması içine atmaya kalkarsanız, kendinizi emperyalizme karşı mücadelenin kenarına sürüklersiniz!
Çünkü sizin beğenmedikleriniz, emperyalizme karşı duruyor. Siz onlarla kol kola girmeyince, emperyalizme karşı mücadelenin başarısını paylaşmaktan vazgeçiyorsunuz! Bu kadar kibirlenmenin bir anlamı yok, bu millet siz olmasanız da emperyalizme karşı mücadeleden zaferle çıkacaktır. Siz ancak o mutluluğu paylaşanların arasında olma kararı verirsiniz.
AFGAN ŞAHIYLA KOL KOLA GİRENLER
Emperyalizme karşı mücadele, insanlığın çağımızdaki esas mevzilenmesidir. Lenin, çağın saflaşmasını çok güzel açıklamıştı. “Bakın” demişti, “Afgan Şahı emperyalizme karşı mücadele safında, ama İngiliz sosyaldemokratları emperyalizmin safında.” Gerçekten de öyleydi. Afgan şahı Mustafa Kemal Paşa’nın İstiklâl Savaşını destekledi. Ama sosyaldemokratlar, İngiliz emperyalizminin safındaydı.
Biz kendi İstiklâl Savaşımızda iç cephede de yaşadık aynı tecrübeyi. Mustafa Kemal Paşa, o dönemin mevzilenmesini çok açık belirledi: Emperyalist işgalcilere karşı bütün milleti birleştirmeye çalıştı. Yakup Kadri’nin Sodom ve Gomore’de anlattığı İstanbul’un modern görünümlü sosyetesi İngiliz ve Fransız emperyalistlerini ağırlarken, Anadolu halkı, köylüsüyle esnafıyla, askeriyle memuruyla, eşrafıyla yoksuluyla, hacısıyla hocasıyla kol kola girmiş emperyalizme karşı savaşıyordu. O kol kola girenler, omuz başındaki mücadele arkadaşını beğenmeseydi, o savaş kazanılmazdı.
15-16 TEMMUZ GECESİ KOL KOLA GİRDİKLERİMİZ
En yakın olay, 15-16 Temmuz 2016 gecesidir. Amerikancı FETÖ Gladyosu’nun darbe girişimine karşı o gece sağ ve sol kolumuza baktığımız zaman kimler vardı? Türk Ordusu’nun Mustafa Kemal birikimi bir kolumuzda Tayyip Erdoğan öbür kolumuzdaydı. Türk milletinin çeşitli eğilimlerden insanları birlikteydi. Onlarla kol kola girebilir miyiz tartışması yapsaydık, o sabah halimiz nicolurdu?
O tartışmayı yapanlar da oldu. Halk Gladyo darbesine karşı ayaklandığı zaman, “sakallılarla şalvarlılarla kol kola mı gireceğiz” diyenlere rastladık. Bütün Partiye ve halkımıza kol kola girme çağrısında bulunduk. Kimi kıyı kentlerinde balkonlara çıkıp FETÖ Darbesinin sevincini paylaşmak için göbek atanlar vardı. Hatta o sırada Ulusal Kanal programında darbeye gülücük yollayan konuklar bile vardı. “Onları tutup kollarından atın” diye talimat verdik ve stüdyodan çıkardık ve emperyalistlerin darbesine karşı ayağa kalkan herkesle omuz omuza mücadele ettik.
SAVAŞANLARIN TUTUMU
Savaşanların tutumundan söz ediyoruz. Çünkü savaş, tehlikeli bir olaydır. Sonuçları tavla veya bezik oyunundaki gibi değildir. Yenilginin bedeli millet için de tek tek vatandaş için de ağırdır. Zaferin kazandırdıkları ise, en başta hayattır, üretimdir, ekmektir, namustur, haysiyettir. O nedenle savaşta beğenmeme gibi bir lüks yoktur.
Savaş kazanan önderlerin ve komutanların tutumları örnektir. Modun (Mete), Hazreti Muhammed, Bilge Kağan, Alparslan, Cengiz Han, Osman Gazi, Timurlenk, Mustafa Kemal Paşa, hepsi savaşlarda düşman tarafından kendi saflarına katılanları bile alkışlayarak karşılamış ve savaşları en geniş güçleri birleştirerek kazanmışlardır.
SORUDAKİ ZAYIFLIK
"Anti-emperyalistler Siyasal İslamla kol kola girebilirler mi” sorusu, anti-emperyalistliği zayıf olanların sorusudur. Zayıflık şuradadır: Savaş kazanmak için en geniş gücü toplamak çabasında değil, savaş cephesinde olan güçlere kibirli bir edâyla dudak bükerek bakıyor.
En önemlisi yaşanan süreç hakkında bilimsel bir tahlili ve stratejisi yok. Türkiye, bugün ABD emperyalizminin kuvvetlerine karşı savaşıyor ve tehdit ağırlaşmaktadır. Bu koşullarda cepheyi ABD merkezli tehdide karşı kurmak gerekir. Bu koşullarda birisi çıkar, “İslamcılarla kol kola girilmez” der, öbürü “Ülkücüleri” dışlar, başka biri “Solcularla aynı cephede durulmaz” der. Öteki kalkar, Vatan Savaşı koşullarında “Sermayenin ensesindeyim” diye iç cepheyi karıştırır.
ORTAK PAYDA
Doğruyu Özcan Bey söylüyor: “Emperyalizme karşı kim varsa biz yanındayız. Emperyalizme, doların egemenliğine, İsrail’e karşı kim mücadele ediyorsa, benim görüşümü savunsun savunmasın, ben yanındayım. Ortak payda vatan, millet.”
Emperyalizm karşıtları, emperyalizm karşıtlarıyla kol kola girer.
Kimse, kimseye emperyalizm karşıtlığını yasaklayamaz. Olsa olsa kendisini emperyalizme karşı mücadelenin kenarına iter.
Bu kadar basit.