Artık O bir efsane kahramanı
Uzaktan İnsanlık Anıtı’na bakıyorum.
Bir çakal sürüsü dalmış ayaklarına, tırmanmış sırtına ve boynuna.
Bütün yaralarından kanlar fışkırıyor. Ama o başını eğmiyor; bir efsane kahramanı gibi dimdik ayakta.
Göz göze geliyorum. Bakışlarındaki gurur, hepimizin gururu…
Artık O, büyük insanlığın yobazlıkla savaşının büyük kahramanıdır. Yaralarından kanlar aktıkça daha çok büyüyor; başı göklere yükseliyor.
90 yıllık karanlık pusu
Bu olayda, hukuk, kanun, tüzük, yönetmelik aramak ve bunu tartışmak safdillik oluyor.
Yıkım eyleminde kara kin var.
90 yıllık karanlık pususundan çıkan intikam var.
İnsanın yaratıcılığına duyulan düşmanlık var.
Asla yaratmamalı
İnsan, yalnızca boyun eğmeli!
Teslim olmalı!
Kurgulanmalı!
Güdülmeli!
Kulluğunu bilmeli!
Yalvarmalı!
Dilenmeli!
Ama asla yaratmamalı!
Ama asla başı dik durmamalı!
Karanlık deliğinden çıkan, zaptedilemeyen işte budur!
Yıkılmalı, yakılmalı, boğulmalı
İnsan, en fazla “eşrefi mahlûk” olabilir; yani yaratılanların en yüksek payelisi; ama yaratamaz; yapamaz; üretemez! Olsa olsa vesile olur.
Vesile olmayı kabul etmeyenler;
Yakılmalıdır!
Boğulmalıdır!
Derileri yüzülmelidir!
Taşa tutulmalıdır!
Onları tanımaktan korkmayalım
Korkmayalım!
İnsanlık Anıtı’nı yıkan 6 bin yıllık karanlığı tanımaktan korkmayalım!
Korkuluyor çünkü!
Çünkü tanımazdan geliyoruz!
Bilmiyor gibi yapıyoruz!
Türkiye kara yobazdan korkuyor!
Korkanlar bizden değildir!
Hakikat savaşı
Bu bir hakikat savaşıdır.
Hakikat şudur: İnsan doğayı tasarım yaparak emeğiyle dönüştüren, üreten tek canlıdır.
Biz, insanız!
Doğadaki mermerden, taştan, bakırdan, demirden, tahtadan, çamurdan güzellik yaratabilen tek canlı, yine insandır! Biziz!
O güzellikleri yaratanlar bizdendir ve bizim ustalarımızdır.
Tehlikeli hakikat
İşte bu hakikat tehlikelidir.
Bilinmemelidir!
Görülmemelidir!
Duyulmamalıdır!
Dikilmemelidir!
Hele yüksek tepelere kesinlikle dikilmemelidir!
Dikerlerse, yıkılmalıdır!
İnsanlık ve güzellik düşmanlarının amentüsü budur.
Onlar, İnsanlık Anıtı’nı yıkarken o büyük hakikati yıktıklarını düşünmektedirler. Yani insanların yaratıcılığını, insanın üreticiliğini!
Efendisiz ve kulsuz bir dünya!
İşte o büyük hakikat, insanın efendisiz bir dünya özlemini de içinde taşır.
İnsana verilen değer, efendiden koparılıp alınan değerdir.
Zorbaları deli eden budur!
Efendinin kalmadığı, hiç kimsenin kul olmadığı bir dünya özlemi, ateşini insanın yaratıcılığından ve üreticiliğinden alır.
İnsanın biricik güzellik yaratıcısı olduğu gerçeği, en sonunda bizi insanın insanı yönetmediği bir dünyaya götürür; efendisiz bir dünyaya.
O dünyada yalnız taşlar yönetilebilir; demir, kalay, tunç ve her şey yönetilebilir; ama insan yönetilemez.
İşte insanlığın bu büyük özlemine duyulan kindir; İnsanlık Anıtı düşmanlarının karanlık yüreklerinde bir çamur gibi çağlar boyu birikmiş olan.
İsyan var
O yıkıcıların balyozlarını indirirken söylemek istedikleri şudur:
İnsan, o taşı yontamaz; o güzelliği üretemez!
Yaparsa, üretirse, bu, isyandır!
İnsan, efendinin ayağına kapanmalıdır; secdeye yüz sürmelidir. Güdülen olmaya rıza göstermelidir.
Efendisi için üretmelidir; içinden onun rızkı verilecektir.
Ama insan, o koskoca güzelliği, o yüksek tepenin üzerinde üretiyorsa; bu, efendiler dünyasına en yükseklerden meydan okumadır.
Mehmet Aksoy’un yaptığı budur!
Taş çarpacak
Şunu yazın bir kenara:
Bu yıkım, son 2 yüzyılın en kara, en yobaz eylemdir.
Tayyip Erdoğan yönetimini taş çarpacak!
Artık O bir efsane kahramanı
Uzaktan İnsanlık Anıtı’na bakıyorum.
Bir çakal sürüsü dalmış ayaklarına, tırmanmış sırtına ve boynuna.
Bütün yaralarından kanlar fışkırıyor. Ama o başını eğmiyor; bir efsane kahramanı gibi dimdik ayakta.
Göz göze geliyorum. Bakışlarındaki gurur, hepimizin gururu…
Artık O, büyük insanlığın yobazlıkla savaşının büyük kahramanıdır. Yaralarından kanlar aktıkça daha çok büyüyor; başı göklere yükseliyor.
90 yıllık karanlık pusu
Bu olayda, hukuk, kanun, tüzük, yönetmelik aramak ve bunu tartışmak safdillik oluyor.
Yıkım eyleminde kara kin var.
90 yıllık karanlık pususundan çıkan intikam var.
İnsanın yaratıcılığına duyulan düşmanlık var.
Asla yaratmamalı
İnsan, yalnızca boyun eğmeli!
Teslim olmalı!
Kurgulanmalı!
Güdülmeli!
Kulluğunu bilmeli!
Yalvarmalı!
Dilenmeli!
Ama asla yaratmamalı!
Ama asla başı dik durmamalı!
Karanlık deliğinden çıkan, zaptedilemeyen işte budur!
Yıkılmalı, yakılmalı, boğulmalı
İnsan, en fazla “eşrefi mahlûk” olabilir; yani yaratılanların en yüksek payelisi; ama yaratamaz; yapamaz; üretemez! Olsa olsa vesile olur.
Vesile olmayı kabul etmeyenler;
Yakılmalıdır!
Boğulmalıdır!
Derileri yüzülmelidir!
Taşa tutulmalıdır!
Onları tanımaktan korkmayalım
Korkmayalım!
İnsanlık Anıtı’nı yıkan 6 bin yıllık karanlığı tanımaktan korkmayalım!
Korkuluyor çünkü!
Çünkü tanımazdan geliyoruz!
Bilmiyor gibi yapıyoruz!
Türkiye kara yobazdan korkuyor!
Korkanlar bizden değildir!
Hakikat savaşı
Bu bir hakikat savaşıdır.
Hakikat şudur: İnsan doğayı tasarım yaparak emeğiyle dönüştüren, üreten tek canlıdır.
Biz, insanız!
Doğadaki mermerden, taştan, bakırdan, demirden, tahtadan, çamurdan güzellik yaratabilen tek canlı, yine insandır! Biziz!
O güzellikleri yaratanlar bizdendir ve bizim ustalarımızdır.
Tehlikeli hakikat
İşte bu hakikat tehlikelidir.
Bilinmemelidir!
Görülmemelidir!
Duyulmamalıdır!
Dikilmemelidir!
Hele yüksek tepelere kesinlikle dikilmemelidir!
Dikerlerse, yıkılmalıdır!
İnsanlık ve güzellik düşmanlarının amentüsü budur.
Onlar, İnsanlık Anıtı’nı yıkarken o büyük hakikati yıktıklarını düşünmektedirler. Yani insanların yaratıcılığını, insanın üreticiliğini!
Efendisiz ve kulsuz bir dünya!
İşte o büyük hakikat, insanın efendisiz bir dünya özlemini de içinde taşır.
İnsana verilen değer, efendiden koparılıp alınan değerdir.
Zorbaları deli eden budur!
Efendinin kalmadığı, hiç kimsenin kul olmadığı bir dünya özlemi, ateşini insanın yaratıcılığından ve üreticiliğinden alır.
İnsanın biricik güzellik yaratıcısı olduğu gerçeği, en sonunda bizi insanın insanı yönetmediği bir dünyaya götürür; efendisiz bir dünyaya.
O dünyada yalnız taşlar yönetilebilir; demir, kalay, tunç ve her şey yönetilebilir; ama insan yönetilemez.
İşte insanlığın bu büyük özlemine duyulan kindir; İnsanlık Anıtı düşmanlarının karanlık yüreklerinde bir çamur gibi çağlar boyu birikmiş olan.
İsyan var
O yıkıcıların balyozlarını indirirken söylemek istedikleri şudur:
İnsan, o taşı yontamaz; o güzelliği üretemez!
Yaparsa, üretirse, bu, isyandır!
İnsan, efendinin ayağına kapanmalıdır; secdeye yüz sürmelidir. Güdülen olmaya rıza göstermelidir.
Efendisi için üretmelidir; içinden onun rızkı verilecektir.
Ama insan, o koskoca güzelliği, o yüksek tepenin üzerinde üretiyorsa; bu, efendiler dünyasına en yükseklerden meydan okumadır.
Mehmet Aksoy’un yaptığı budur!
Taş çarpacak
Şunu yazın bir kenara:
Bu yıkım, son 2 yüzyılın en kara, en yobaz eylemdir.
Tayyip Erdoğan yönetimini taş çarpacak!