Doğu Perinçek: Doğu Akdeniz meselesini yargı çözer

Doğu Akdeniz, enerji uzmanlarının çalışma alanı iken, hızla askerlerin ilgi odağı oldu.
Biliyorsunuz, Türkiye’de şiirden sonra en çok uzman, askerlik alanındadır. İki Türk’ten dördünün şair olduğu dünyaca biliniyor. İki Türk’ten üçünün askeri uzman olduğunu da ekranlardan görüyor ve iftihar ediyoruz. Biz de bu alana bahriyeli dalışı yaparak, Doğu Akdeniz’deki askeri çözümü ilan ediyoruz:
“Yargı çözsün!”

 

Genelkurmayın yerleşik çözümü
Hayır, şaka yapmıyoruz.
Genelkurmayın düşman harekâtına karşı son yıllarda yerleşmiş çözümünü tekrar ediyoruz. Bizim hiçbir katkımız yok.
En sonunda 60 general ve amiral ile yüzlerce subay ve astsubayın esir düştüğü, Ergenekon-Balyoz sürecinin daha en başında, Genelkurmay çözümünü defalarca ilan etmişti:
“Yargı çözsün”

 

İç cephe dış cepheden ayrılmaz
Doğu Akdeniz’deki silahlı hesaplaşma ile Ergenekon ve Balyoz cephelerindeki hesaplaşma arasında, askeri açıdan hiçbir fark yoktur.
Biri dış cephedir; diğeri iç cephedir.
Her savaşın, istisnasız, mutlaka iç cephesi vardır. Yoktur diyenler dış cephede de savaşamaz. İstiklal Savaşımız iç cephede başlamış dış cephede bitmiştir. Her savaş böyledir.
Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy-Islak İmza-Andıç vb tertipleri, yabancı bir devletin, Türk Ordusuna karşı, iktidar mevzilerini ele geçirerek yürüttüğü bir harekâttır.
Bilanço ortadadır: TSK, iç cephede hâlâ devam eden düşman harekâtında, dış cephede yürütülen ve yürütülecek askeri harekâtlardan çok daha ağır kayıplar vermiştir. Hem de direnmeden! Dış cephedeki bir harekâtta dünyanın hiçbir ordusu 60 generalini esir vermez.
TSK’nin iç cephesi çökertilmiştir. O kadar ki, PKK, askeri uygulama yapan komutanları Başbakanlık Müsteşar Yardımcısına şikâyet etmekte ve cezalandırtabilmektedir. Ses kayıtlarıyla bir kez daha ispatlanan bu gerçek, Ergenekon-Balyoz harekâtının özünü yansıtır.
Bir yazımızda anlatmıştık, Mustafa Kemal Paşa da iç cephenin çökmesi durumunda, önceliğin iç cephenin yeniden kurulmasında olduğunu belirtir. Bunu her asker bilir.

 

Askerlik tarihimizin sivil komutanları
Ne var ki, biz yakın tarihimizde sivil genelkurmay başkanları gördük. Büyükanıt ve Başbuğ, düşmanın iç cephedeki imha amaçlı harekâtına, “yargı çözsün” diye dünya askerlik tarihine geçen sivil bir cevap ürettiler. Bu cevabın, top ateşine veya füzeye, insan hakları nutku atarak cevap vermekten hiçbir farkı yoktur. Bu teslimiyet, Türk Ordusunun başına Süleymaniye’de çuval geçirilmesiyle başlamıştır.

 

Gelelim Doğu Akdeniz’e
Genelkurmayın yerleşik sivil cevabı, iç cephede geçerli olduğuna göre, dış cephede niçin geçerli olmasın?
Üstelik Lahey Adalet Divanı gibi pek güvenilir mahkemeler var! Beşiktaş ve Lahey zaten fark etmez; aynı uluslararası yargı sistemi içindedirler. Orgenerallerimizi emanet ettiğimiz yargıya, denizin dibindeki doğalgazı mı emanet etmeyeceğiz!
Gülmece (mizah) yapmıyoruz. Yaşadığımız hakikatten söz ediyoruz. Olay şudur:
Yabancı devlet, iç cephedeki harekâtı, Türk Ordusunu dış cephelerde teslim almak için yaptı ve harekâta devam ediyor.
Bu durumda iç cephede geçerli kabul edilen sivil çözümün dış cephede de uygulanması mantıklı olmaz mı?


Sivil çözümün askerlikteki adı
Sivil çözümün askerlikteki adı: Eller havaya!
Gazinolardaki gibi eller havaya değil, savaştaki eller havaya!
Düşman, iç cephedeki harekâtı niçin yaptığını biliyor. Güneydoğu, Kuzey Irak, Doğu Akdeniz, Ege; Bütün bu cephelerdeki sonucu iç cephe belirleyecektir.
İç cephede teslim olanlar, niçin teslim olduklarını biliyorlar mı? Bilmeyene komutan denemez. Bilerek teslim olana hiç denemez!
Geçmiş geçti. Bugüne bakalım:
Ya “Eller havaya” denecektir.
Ya da iç cephe kurtarılacaktır. Elbette halkla birlikte, milletle birlikte.
Biz, buna baş koymuşuz.

 

Diğer olasılık geçersiz
İç cepheyi yeniden kurmanın gereğini yapanlar, askerdir ve komutandır. Vatan için savaşacak bir kültüre ve asker namusuna sahiptir.
Diğer olasılık, bizim için geçersizdir. Çünkü biz hiçbir zaman ve hiçbir cephede teslim olmayanların mevzisindeyiz.
Başka deyişle, düşmanın ele geçiremeyeceği mevzide.
Savaşın galibini, teslim olmama iradesindeki kararlılık belirler.

 

SAYIN MAZHAR ÜZÜMCÜ’YE NOT: Bu yazımızı da çelişkili buldunuz, öyle değil mi? Çelişki, olayın kendisinde. Ama biz hangi taraftayız ve çelişkinin hangi yönünün ağır basması için uğraşıyoruz, soru budur. Konuyu, sizin sorunuza odaklanarak yeniden işleyeceğiz. Sağolun.