ABD & PKK & FETÖ, Türkiye’nin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, vatanımızın düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, milletimizin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, Ordumuzun ve Polisimizin, Ayşeciğimizin ve Mehmetçiğimizin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, Türküyle Kürdüyle, Sünnisi ve Alevisiyle birliğimizin ve kardeşliğimizin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, yurtta barışın düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, gencimizin ve yaşlımızın, kadınımızın ve erkeğimizin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, Üretim Ekonomisinin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, emekçinin, üreticinin, esnafın, sanayicinin ve tüccarın düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, tezgâhımızın ve fabrikamızın, dükkanımızın ve çarşılarımızın düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, ekmek teknemizin ve ekmeğimizin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, Türkiye’nin komşularıyla işbirliğinin düşmanıdır.
ABD & PKK & FETÖ, biricik bağımsızlık iklimi olan Avrasya’ya yönelişimizin ve Asyalı dostlarımızın düşmanıdır.
NE GEREĞİ VAR
“ABD & PKK & FETÖ’nün düşmanımız olduğunu bilmiyor muyuz” diyenler olacaktır. Ne gereği var diye soranlar da olacaktır.
Gereği var!
Herkes bildiğini söylese de, bilmiyoruz!
Bugün Türkiye’de herkesin gözü önünde bir ABD & PKK & FETÖ ittifakı kurulmuştur. Bu ittifak, CHP ve İyi Parti ve Saadet Partisi yönetimleri sayesinde cephesini genişletmiştir.
O kadar genişletmiştir ki, Türk milletinin “Aynı Gemide” olduğu gerçeğine karşı düşmanın cephesinden kampanyalar açılmıştır.
O kadar genişletmiştir ki, bu Karanlık İttifak, Aydınlık’ın köşelerini bile tutabilmiştir.
Öyle olmasa, Aydınlık’ın köşelerinden Trabzonlular, Rizeliler, Giresunlular, açıkça “Pontusçu” diye suçlanabilir miydi?
Öyle olmasa, Erzurumlular, Aydınlık’ın köşelerinden “Fethullahçı” diye aşağılanabilir miydi?
Öyle olmasa, Aydınlık’ın köşelerinden hemen her gün Ali-Muaviye, Yavuz Selim-Şah İsmail kavgası kışkırtılabilir miydi?
Öyle olmasa, Ulusal Kanal’ın ekranlarından Vatan Partisi’nin pırıl pırıl adaylarına karşı Emperyalist Merkezlerin açıkça desteklediği adaylar desteklenebilir miydi?
Öyle olmasa, Ak Parti ve MHP’ye oy veren millet çoğunluğu Pontusçu ve Fethullahçı ilan edilir miydi?
O zaman hangi milletle iktidar olacaksınız?
İnsanlarımıza “aldanmayın” diye uyarı yapmak başkadır, Pontusçuluğa ve düşmana karşı savaşmış bir halkı suçlamak başkadır.
Durum saptaması: İç cephede önemli zayıflıklar var.
ÇALKANTILI DÖNEMLERDE
MEVZİLENME BELİRLEYİCİDİR
Türkiye’nin dostunu ve düşmanını açıkça saptamaktan rahatsız olanlar var. Dahası bu saptamaların yapılması karşısında, kendisine hakim olamayacak kadar öfkelenenler, edep ve erkân tanımayanlar var.
Şaşılacak bir durum değil. Çünkü çalkantılı dönemlerde bilinçler ve vicdanlar da sallanır, dengesini kaybedenler olur.
Böyle dönemlerde milleti kurtaracak olan tavır, Türkiye mevzisinde sağlam durmaktır.
Türkiye, sarsıntılı bir sürecin içine girmiştir.
1980’e kurulan Borçlanma Ekonomisi iflas etmiştir.
Ekmek Teknesi tehlikededir!
Güvenliğimizi hedef alan tehditler, hangi yöne baksak yoğunlaşmaktadır. Akdeniz’den, Ege’den, Karadeniz’den, ABD’nin Bölücü Terörü desteklediği sınır boylarından ve içerden!
Kuşatmanın yeni cepheleri var: Güneydoğu’da hendeklere gömülen PKK terör örgütü, şimdilerde Ermenistan ve İran sınırına yuvalanıyor!
Elbette her zaman, ama özellikle günümüzün çalkantılı koşullarında, doğru mevzilenme savaşın sonucunu belirler.
Bugün doğru mevzilenme, ABD & PKK & FETÖ tehdidine karşı Türkiye mevzisinde olmaktır.
İÇ CEPHEYİ SAĞLAM TUTMAK
Atatürk’ün de vurguladığı gibi iç cepheyi sağlam tutmak esastır.
Mücadeleyi kazanmak için, iç cephe belirleyicidir. Çünkü mücadelenin esas güçleri, milletin güçleridir, siyasal düzlemde Vatan Partisi’nin öncü gücüdür, medya alanında Aydınlık’tır, Ulusal Kanal’dır ve diğer organlardır.
Her kurtuluş savaşı, aynı zamanda iç savaştır. Eğer Atatürk, 1920 yılında Ankara’yı saran iç isyancıları bastırmasaydı, savaşamazdı.
1919’dan başlayarak, mücadele Anadolu ile İstanbul’daki Padişah hükümeti arasındadır. Dahası Anadolu’daki Millî Güçler içinde bile savaşın kaderini belirleyecek, strateji ve taktik konularda bir iktidar mücadelesi vardır. Nutuk’u okuyunuz, baştan sona iç cephedeki ve dahası öncü güçlerin içindeki mücadeleyi anlatır.
ZAMAN BUGÜNKÜ ZAMAN
DURUM BUGÜNKÜ DURUM
Türkçemizde “Hayat memat meselesi” diye tanımlanan durumlarda, geçmişle ilgili gerekçeler göstererek iç cepheyi bölmek veya karşı cepheye geçmek, bozgunculuktur.
Tayyip Erdoğan, dün ABD ile işbirliği yapmış falan filan...
Arkadaş, sen şu anda hangi cephedesin?
Tayyip Erdoğan’a karşı ABD & PKK & FETÖ ile aynı cephede mevzilenmeni, Tayyip Erdoğan’ın geçmişine başvurarak haklı gösteremezsin!
Bugünün gerçeği ortada: Tayyip Erdoğan’ın AK Partisi ve Devlet Bahçeli’nin MHP’si ABD’ye karşı Türkiye cephesindeler. Bu partiler, HDP/PKK ve FETÖ’ye karşı kesin bir tutum içindeler. Mahkemelere, hapisanelere, seçim meydanlarına, savaş boşlarına, iç ve dış cepheye bakarsan, bu gerçeği görürsün. İşte bu nedenle Aynı Gemideyiz duruşu, geleceğimizi belirleyecek en temel duruştur. O duruşa karşı savaşarak düşman kampına yuvarlanırsınız! Evet yuvarlanırsınız!
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tüma Soner Polat’ın sık sık hatırlattığı gibi: Savaşlarda zaman, bugünkü zamandır. Durum, bugünkü durumdur.
Birinci Dünya Savaşının mevzilenmesiyle bugünün mevzilenmesini belirleyemezsiniz!
Sakarya Savaşının mevzilenmesiyle de bugünün mevzilenmesini belirleyemezsiniz!
TÜRKİYE KAZANACAK
Her şey meydanda: ABD’nin iktidar planlarına alet olanlar var. Körcesine Tayyip Erdoğan düşmanlığıyla ABD & PKK & FETÖ cephesine dahil olanlar var.
Ama ABD’nin bir zamanlar Bağdat’ı ele geçirmiş olmasına kanmayın, bakın artık Irak da ABD’ye direniyor. Suriye’de de başarısız oldu! ABD’nin Ankara’yı ele geçirme olasılığı yok!
Tayip Erdoğan’a düşmanlıktan başka strateji ve taktiği olmayanlar, Üreten ve Birleşen Türkiye cephesinde sağlam duramıyorlar, duramazlar.
Çünkü bugünkü zamanın ve bugünkü durumun içinde değiller.
Savaş, Türkiye gemisi ile ABD gemisi arasındadır.
Türk Milletinin ve insanlığın zafer sevinçlerini paylaşmak ya da ABD & PKK & FETÖ’nün yenilgisini paylaşmak, bir tercih konusudur.