Doğan Öz’ün sesiydi
Telefonu açtım, Doğan Öz’ün sesiydi. O zaman Konya savcısı. Yıl 1969. Aralık ayı.
- Doğu kardeş, merhaba. Yarın Konya’da gericiler bana karşı yürüyüş yapıyor. Basında yoğun kışkırtma var, haberin olsun istedim.
“Geliyorum” dedim. Yanıma 6–7 arkadaş aldım. Konya’da da gençler vardı. Onlara da hazır olmalarını bildirdim.
Ertesi gün sabah erken saatlerden akşama kadar Sezen ve Doğan Öz’lerin konuğu olduk.
ABD emperyalizminin vurucu gücü
Türkiye’nin en büyük kentlerinden birinde, Cumhuriyet Savcısı gerici saldırılara karşı emrindeki devlet gücüyle güvenliğini sağlayamıyor, arkadaşını çağırıyordu.
Türkiye’de karşı devrim adım adım işte böyle ilerledi. Cumhuriyet, devlet içindeki mevzilerini kaybediyordu. Dinci gericiler ve bir kısım ülkücüler, ABD emperyalizminin vurucu gücüydü. 12 Mart 1971 darbesinin Kontrgerilla merkezlerinde, cezaevinin özel hücrelerinde, devlet görevlisi olarak karşımıza çıkanlar hep onlardı. 12 Mart döneminden sonra bir yıl bile sürmeyen Ecevit hükümetinin ardından kurulan Milliyetçi Cephe hükümetinde yine onlar vardı.
İçişleri Bakanlığı’nı daha Ecevit hükümeti zamanında Erbakan’ın partisi ele geçirdi. Polis içinde İslamcı cunta denen örgütlenmenin başlangıcı 1973 yılıdır. Fethullahçı Gladyo’nun devlet içine yuvalanmasında, o tarih bir milattır.
Doğan Öz’ün üzerine sürülen gericiliğin, 30 yıl sonra Irak ve Afganistan Müslümanlarının, 40 yıl sonra Libya Müslümanlarının üzerine sürülmesi, kimseyi şaşırtmamalıdır. Gladyo tarihinin en önemli derslerinden biri budur.
Doğan Öz’ün katillerini kurtaranlar
24 Mart 1978 gününü unutamıyorum. Doğan Öz’ün vurulduğu gün.
Benden Kontrgerilla hakkında bilgiler istemişti. O sırada İtalya’daki adıyla Gladyo’yu Aydınlıkçılardan başka pek inceleyen, bilen yoktu. 12 Mart döneminde “Kontrgerilla” ile işkencehanelerde tanışmıştık.
Doğan Öz, Ankara Savcısı olmuştu. Çok esaslı bir rapor hazırlamış ve Ecevit’e sunmuştu.
Gladyo, Cumhuriyet’in Savcısı’nı ölümle cezalandırdı. İnfaz ülkücülere yaptırıldı. Hâlâ BBP çevrelerinde bir kahraman olarak anılan Abdullah Çatlı ekibi “görevini” yaptı. İbrahim Çiftçi’nin cinayetteki rolü, kesin kanıtlarla saptanmıştı. Yargıtay’ın ilgili Ceza Dairesi dahil, devlet kurumları İbrahim Çiftçi’yi kurtarmak için hukuku çiğnedi; çiğnedi; çiğnedi.
Türkiye’de yargı bir günde çürümedi. Gladyo, yargıyı da çürüttü.
Cumhuriyet’in kahramanları
Doğan Öz, gerçek bir kahramandı. Cumhuriyet aydınının vicdanı, sorumluluk duygusu, cesareti, eğilmeyen öncü karakteri, erdemli ve devrimci kişiliği, hepsi onda vardı.
Bugün AKP iktidarının Emine Ülker Tarhanlara, İlhan Cihanerlere, Oktay Kubanlara, Ömer Faruk Eminağaoğullarına, Osman Kaçmazlara duyduğu kinin taşkınlıklarına tanık oldukça, hep Doğan Öz’ü hatırlarım. Doğan Öz’ün evinin önünden bağırarak geçen karanlık kalabalığın ayak sesleri, bir karşıdevrimin habercisiymiş.
Bugün mafya-tarikat iktidarının koltuklarında oturuyorlar
Abdullah Güllerin, Tayyip Erdoğanların siyasal hayatları, Milli Türk Talebe Birliği’nde, Komünizmle Mücadele derneklerinde, Kanlı Pazarlarla başlıyor. Konya’da yürüyenler de o kadroydu.
6–7 Eylül 1955 tertibini bir kenara bırakırsak, 1970 eşiğindeki o kışkırtıcı eylemler, Gladyo tertiplerinin başlangıcıdır.
Gladyo’nun yetiştirmeleri
NATO’nun yer altı örgütü olan Gladyo, karanlık faaliyetine dinci ve ülkücüleri kullanarak başladı. Konya’da Doğan Öz’ün evinin önünden “tekbir tekbir” diye bağırarak geçen aldatılmış kalabalığın içindeki elebaşları, artık iktidar koltuklarındadır. Tek tek inceleyin, bugünkü Mafya-Tarikat rejiminin liderlerinin çoğu, Gladyo’nun çocuklarıdır.
Gladyo’dan umulan medet
Ve ne kadar acıdır, Doğan Özlerin, Abdi İpekçilerin, Uğur Mumcuların çocukları, bir zamanlar babalarını öldürten bugünkü iktidar sahiplerinin kapılarını çalarak, “Babamızın katillerini bulun” dileklerini sunuyorlar.
Cumhuriyet’in katilleri, Cumhuriyet aydının katillerini bulacak!
Gladyo, Gladyo cinayetlerini açığa çıkaracak ve cezalandıracak!
Yazık!
Doğan Öz de öyle yapardı
1980 12 Eylülünde tutuklandığım zaman, bir süre Mamak Cezaevi A Blok’ta en ağır tutukluların kaldığı hücreler bölümünde tutuldum.
Solumdaki hücrede Erdal Eren vardı. O’na her gün sütümü verdim. İdama kuvvetli gitmek istiyordu. Ve kuvvetli gitti. Daha bıyıkları terlememişti.
Sağımdaki hücrede ise, Dev Yol liderlerinden Tevfik ile Doğan Öz’ün katili İbrahim Çiftçi vardı.
Havalandırmaya hep birlikte çıkartılıyorduk ve eğitim yapıyorduk. Eğitim, şiddetin bahanesiydi.
Bir gün çavuş, İbrahim Çiftçi’yi yere diz çöktürdü ve tekmelerle dövmeye başladı. Çavuş Söke’li bir askerdi ve bizim Partimizin üyelerindendi. Kimseye fark ettirmeden işaret ettim ve zorbalığa devam etmesini önledim.
Benim yerimde Doğan Öz olsa aynı davranışı gösterirdi.
Biz Doğan Öz’ler Devrimci Cumhuriyetin kültürüyle büyüdük. Ne şiddete boyun eğeriz, ne de eli kolu bağlı insanlara şiddet uygularız ve uygulatırız. Tayyip Erdoğanlar, Abdullah Güller ile bugün karşı cephelerde olmamızın nedeni budur.