Doğu Perinçek: Deniz Kuvvetleri darbe yapacağına Libya’yı vursun!

“Rüzgârınız sizinle olsun” diyemiyorum


Televizyonlardan iki savaş gemisinin sefere çıktığını öğrenince, aklıma “Vardiya Bizde” diyen Amazonlarımızın o anlattıkları geldi. Sefere uğurladıkları sevdiklerine duydukları özlemi ne güzel dile getirmişlerdi.


Seferdeki sevgili ve limandaki âşık, bu kez bambaşka duyguları çağrıştırıyor.


Bu kez rota, Libya’lı Arabın üzerine. O sevgili ne der bilmiyorum, ama bence bahriyelilere “Deniziniz sakin, rüzgârınız sizinle olsun” diyemiyorum. Nasıl diyebilirim.

 


Kore seferi Kemalist Devrim’in yıkımıyla sonuçlandı


Türk bahriyelisinin kaderinde mazlum bir halkın üzerine sürülmekte mi vardı?


Çok iyi biliyorum ki, dışarda zalimlerin aleti olanlar, içerde de kendi halkına bela olurlar.


Bu süreç Kore savaşına falan benzemez. O da bizim alnımızda kara bir lekedir; ancak içerdeki sonuçları ağır ağır geldi. Kore’de Türk askerinin ateşe sürülmesiyle başlayan Atlantik çağı, Atatürk Devrimi’nin yıkımıyla noktalandı. Artık her şey çok açıktır. Kunuri’de yüzlerce ölüyü bırakırken, bunu anlayamayanlarımız çoktu. Ama şimdi anlayanlarımız çok.

 


Yeni Anayasa dümen suyuyla yazılıyor


Çok farklı bir tarihsel duraktayız. ABD’nin bu Haçlı Seferi, yalnız Doğu Akdeniz’i değil, yalnız Batı Asya’yı değil, bütün dünyayı içine çekebilecek boyutlara varabilir.


ABD stratejik bir kararın eşiğinde idi. Ekonomik iflasa kabuğuna çekilerek de cevap verebilirdi. O zaman iç savaşlardan geçerek, belki de demokratik çözümlere varabilirdi.


Şu anda diğer seçenek için düğmeye basılmış gibi gözüküyor. Obama yönetimi, tercihini savaş yönünde yapmış gibi. ABD, bir anaforun içine düşerken, dünyayı da kendi ağırlığıyla orantılı altüst oluşların içine çekiyor.


Türkiye’ye gelince, şu anda Türkiye diye bir şey gözükmüyor. Yeni Anayasa Meclisten çıkmadan, Akdeniz’in ihtiyar sularında ilerleyen savaş gemilerimizin dümen sularında yazılmaya başladı bile.

 


Büyük bozgun paylaşılır


Bu sefer, eğer önüne geçilmezse, Türk Ordusundaki Türk sözcüğünün Doğu Akdeniz sularına gömülmesiyle sonuçlanır. Bu sefer, üç haftalık, üç aylık, üç yıllık bir bağlanma değildir; en sonunda ABD’nin büyük bozgununun paylaşılacağı kara bir seferdir.


Türk Ordusu, Türkiye’yi bölenlerin piyonu olmaya zorlanıyor. Bu, NATO ordusu olmaktan daha vahim bir durumdur.


Türk Ordusu, şu anda Kemalist Devrim’i yıkan büyük emperyalistin ateş gücü olmaya zorlanıyor.


Libya’ya sefer, Türkiye’ye seferdir.

 


Bu kez millet ordusunu kurtaracak


Bu nasıl Türklüktür ve bu nasıl Müslümanlıktır?


Türk milleti, büyük millet olduğunu göstereceği bir tarihsel sürecin içindedir artık.


Limandaki sevgili, ufka açılan sevgilisine el sallayamaz bu durumda; onu kolundan çekmelidir.


İş millete düşmüştür. Bu kez millet ordusunu kurtaracak!


Millet sahaya inmelidir. İşçi Partisi ve öncülere iş düşüyor. Milleti ayağa kaldırmanın zamanıdır.

 


Kimi seferde kimi Silivri’de


Olayı anlamamız için her şey ne kadar ortada, ne kadar açık!


Sefere yollananların iddianameleri okunuyor; sorguları yapılıyor. Onlar, Gölcük’te veya İzmir’de denizaltılarla darbe yapıp hükümeti devireceklerdi. Suçluydu hepsi. Bir kısmı sefer yollanırken, silah arkadaşları duvarların içine gömüldü.


Dış ödemeler açığı Mehmetçiğin kanıyla kapatılıyor


Evet, manzara şudur: Darbe yapacaklarına Libya’yı vursunlar.


Keşke denizaltılarıyla Ankara’nın altına girip darbe yapsalardı da, Libya’yı vurmasalardı.


Darbe suçlaması, neyin seçeneği imiş, şimdi anlaşılıyor.


Şu an Türk Ordusu yığınaktaki hataya batmaktadır.


Gemisi, F-16’sı, SAT’ı mazlumların üzerine sürülüyor.


Soros, sizin en büyük ihraç malınız Ordunuzdur demişti. Dış ödemeler açığı rekoru kıran Türkiye, bu açığı Mehmetçiğin kanıyla kapatma durumuna itiliyor.


Yığınaktaki hata giderilemez. Pardon giderilir, ancak devrimle giderilir. 


YARIN: Militarizm borsasından haberler.