Yarın Hacıbektaş’ın geleneksel toplantısı var. Herkesin can ve canan olduğu; sınıf, rütbe ve zümre farklarının olmadığı bir dünya: Ne büyük özlem!
Cehennem korkusuyla değil, insan sevgisiyle, vicdan ve namus birikimiyle iyi yurttaş olmak: Ne güzel kültür!
Belediye Başkanımız Sayın Ali Rıza Selmanpakoğlu dostumuzun davetine yürekten teşekkürler. Bilincimle ve vicdanımla onların içindeyim.
Cehennem dediğin…
En sevdiğim türkülerdendir. Bana edep ve erkân öğreten Gündüz (Tüfekçi) ağabeyimden dinlemiştim. Derviş Ali diye bir ozan söylemiş:
“Cehennem dediğin dal odun yoktur
Herkes ateşini bile götürür”
Evet bir Ortaçağ deyişidir. Ancak Cumhuriyet kültürünün tarih içindeki halk kaynağını açıklıyor. Bizim Cumhuriyet laikliği, öyle söylendiği gibi tepeden inme değildir; tarihten gelen çok güçlü halk damarları vardır.
Cumhuriyet yurttaşının vicdanı
Vicdan (bulunç), insanla birlikte var, ancak Cumhuriyetten sonra Ortaçağ baskılarından kurtuluyor, özgürleşiyor.
Cumhuriyetin de kökleri, en sonunda cumhurdadır; yani toplumdadır. Romalılar “respublica” diyorlardı; Türkçesi kamu malı. Kamu varsa, vicdan da oluşuyor. Demokratik devrimler, vicdan üzerindeki kral, sultan, ağa, yobaz, papaz ve şeyh baskısını kaldırıyor.
İşte Derviş Ali, daha o zorbalığın yıkılmadığı zamanlarda, “cehennemde dal ve odun bulunmadığına” işaret etmiştir. Bu keşfi cehennemi ziyaret ettikten sonra mı yaptı, orasını bilmiyoruz. Ama vicdanı olan herkes, Derviş Ali’nin doğru bir saptamada bulunduğundan şüphe etmiyor.
İnsanlar, ateşlerini kendileri götürüyorlar. Bu belirleme, vicdanın aslında bir eylemsizlik değil, fakat eylemlilik olduğunu ortaya koymaktadır. Vicdan, teslimiyeti değil, eylemi emrediyor. İnsanlar, cennet ve cehennemlerini kendi yaptıklarıyla üretiyorlar. Burada ateşlerde yanma korkusu değil, insanın kendi içinde bulunduğu, “yap” veya “yapma” diyen sestir. İnsan, aslında o sesi, toplum içindeki deneyimleriyle, erdemli insanlarla düşe kalka, kendi eliyle üretmiştir ve bilincine yerleştirmiştir.
Bilinç mi yapınç mı?
Bilinç ile vicdan arasındaki ilişkiye gelince:
Bilinç (şuur), doğruyu yapma bilgisidir. Bu açıdan bilinç, bilmenin ötesindeki bir yetenektir. Bilinçli insan, doğruyu yapan insandır. Doğru eyleminin nedeni, kuşkusuz hayata ilişkin deneyimleridir, dağarcığındaki derslerdir; bilgilerdir. Buradan hareketle Türkçeleştirme sırasında, şuur karşılığında bilinç değil, yapınç dense, kavram sanki gerçek anlamına daha bir yakışırdı. Çok “bilip” de yapamayanlarımıza belki esin kaynağı olurdu. Neyse artık olan olmuş, bilinç sözcüğü tutmuştur.
Bize hiçbir zaman
ihanet etmeyen dost
Vicdan ise, bilincin, namuslu ve iyi yurttaş boyutudur. İnsana saygı, hak ve adalet duygusu, merhamet, iyilik, dürüstlük, doğru sözlü olmak gibi namus değerleri, vicdanın temelini oluşturur.
Aslında vicdan, bencilliğin bittiği yerde başlıyor; başka deyişle toplumun başladığı yerde. “Gardaşı” olmakla mutluluk duyduğum Cemalettin Korkut ağabey, bunu sık sık vurgular.
Hani bilir bilmez kullanılan “etik” kavramı var ya, yani ahlâkın temel ilkeleri, vicdan o temel ilkelerin kişinin bilincinde, bir eylem kılavuzu olarak bulunmasıdır. Vicdan, bizi içimizden uyaran en içten dostumuzdur. Bize hiçbir zaman ihanet etmez.