Atlantik medyası, yine gaz veriyor. 21 Haziran günlü gazeteler, “saygın Amerikan dergisi” Newsweek’te çıkan “Osmanlı imparatorluğu diriliyor” yazısını bozuk çevirilerle yayımladılar. Yazar, şöyle böyle bir adam değil, “Çok uluslu şirketlerin sömürge danışmanı”. Nial Ferguson hazretlerinin ne dediğinden çok, bizim holding gazetelerinin yeniden başlattığı kampanya anlamlı.
Mezarından çıkarılan Osmanlı
Kardeş Suriye’ye karşı Atlantik kıyılarından tamtam sesleri gelirken, Mafya-Tarikat medyası da, Osmanlı imparatorluğunu mezarından bir kez daha çıkartıyor. Şu haritalara bakın siz, Basra Körfezi ve Aden’den Fas’a kadar bütün iklimler Osmanlıya boyanmış. Bu harita bir yerlerden tanıdık değil mi, evet ta kendisi: Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesinin haritası. Demek ki bütün dünya kandırılmış, ABD’nin Büyük Ortadoğusu, meğerse bizim mezarından kalkan Osmanlıdan başka bir şey değilmiş.
Mezar soyguncuları işbaşındadır. Kanunî Süleyman dizileri de, mezarı soyulan ahalinin beşiğini sallıyor. Tatlı rüyaların ninnileri!
İsrail’in sopaları
Türkiye sınırından Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisinin salladığı sopanın sapına dikkatli bakın, orada İsrail’in altı köşeli yıldızını göreceksiniz. Her şey o kadar açıktır ki, Suriye’nin karşısında ABD, İsrail, Barzanî-Talabanî ikilisi ve Tayip Erdoğan-Abdullah Gül-Fethullah Gülen üçlüsü var. Avrupa bile tam onların yanında değildir. Suriye’nin yanında ise, İran, mazlum Müslüman âlemi, Rusya, Çin, Hindistan ve barış isteyen insanlık ve elbette Türkiye halkı.
Ön Asya’da ABD’nin bir tek stratejik müttefiki vardır ve o da İsrail’dir. Şimdi onun yanına Kukla Kürdistan’ı eklemişlerdir. O Kukla Kürdistan da, Kürdistan değil, Büyük İsrail’in Fırat-Dicle eyaletidir. Tevrat’ta “Vaat Edilen Arazi” diye anılan “Büyük İsrail” gündemdedir. Ve o “Büyük İsrail”, Türkiye ahalisine “Dirilen Osmanlı” diye cilalanarak reklâm edilmektedir.
Rüya değil gerçek
“Dirilen Osmanlı”, bir rüyadır; ama Büyük İsrail sinsi sinsi kurulmaktadır ve gelmiş Türkiye sınırını da geçmiş, Anadolu’nun içlerine ve İskenderun Körfezi’ne kadar dayanmıştır. Seçimden sonra Diyarbakır’da yapılan toplantıya dikkatli bakınız, orada tarihçilerin bilmediği bazı bayraklar açıldı; Kerkük’ten Fırat’a uzanan bir ülkeden söz edildi ve başkentinin de Diyarbakır olduğu vurgulandı. Sloganları bile var. Türkiye’nin içlerine kadar uzanan bu yeni sınırlar, acaba bir Osmanlı eyaleti mi, yoksa Büyük İsrail’in eyaleti mi? Bu sorunun cevabı, rüyalarda değil, 1991’den bu yana eylemli olarak verilmektedir.
PKK-BDP kendisini İsrail’e mahkûm etti
Ön planda ABD silahlı güçleri, ama asıl örgütçü İsrail’dir. Kürdistan’ı İsrail örgütlemiştir ve PKK de, 1991 yıllarından beri yalnız ABD ile değil, İsrail ile çok sıkı bağlantılar içindedir. PKK-BDP, bu topraklarda etnik bölünmeyi derinleştirerek ve Türkiye’ye silah çekerek İsrail’e mahkûm olmuştur. PKK, Büyük İsrail’in mahkûmudur ve kölesidir. ABD ve İsrail ile aynı mevziye girerek, o mevzide kendisini zincire vurmuştur.
İki Abdullah
Türkiye’deki ABD-İsrail işbirlikçisi büyük mafya sermayesine iyi bakın, örneğin İshak Alatonlara dikkatli bakın, onların medyasına şöyle bir göz atın, “İki Abdullah”ı o kadar çok seviyorlar ki. “İki Abdullah” kavramının kâşifi Cengiz Çandar! 1973 yılında Lübnan’da Nahrel Bared Kampında sekiz arkadaşımızın İsrail Deniz piyadeleri tarafından şehit edilmesinden birkaç gün önce kampı terk eden Cengiz Çandar! Ne şanlı bir tarih değil mi? Cengiz Çandar’ın “İki Abdullah” adını verdiği ikili, Abdullah Gül ve Abdullah Öcalan.
Peki Tayyip Erdoğan, bu “İki Abdullah”ın neresinde? Bütün kusuru, adının Abdullah olmayışı mı?
Şimdi büyük İsrail’in mücahitlerini tanıdınız mı?
YARIN: İKİ ABDULLAH VE BÜYÜK İSRAİL KONUSUNA DEVAM