Abdullah Gül’ün ABD Dışişleri Bakanı Powell ile imzaladığını itiraf ettiği 2 sayfa 9 maddelik Gizli Anlaşma’yı bir daha okuyun, orada Dirilen Osmanlı yok, orada dayak atılan TSK var, parçalanan Türkiye var; Büyük İsrail var.
Abdullah Gül’ün itiraflar tarihi
Abdullah Gül, Vatan gazetesinin tepesinden ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesindeki görevlerini sekiz yıl önce itiraf ediyordu ve Ortadoğu’daki sınırların ve rejimlerin değişeceğini ilan ediyordu (Vatan, 24 Mayıs 2003).
Arkasından Radikal gazetesinin yine tepesinden, 2006 yılındaki şu itirafı da, bugün daha büyük anlam kazandı: “BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz” (Radikal, 14 Mart 2006)
Efendim, ‘Beşer Esad reform falan yapmalıymış, yoksa B Planını görürmüş’ bunlardın hepsi laf. Gerçek olan, Abdullah Gül’ü daha 2003 yılı Nisan ayının 2. günü bağlayan o gizli hizmet sözleşmesidir. O hizmet sözleşmesi, aslında Büyük İsrail’e hizmet sözleşmesidir. Madde madde okuyun, 8 yıldır uygulanıyor ve O Büyük İsrail, Kürdistan eyaletiyle adım adım kuruluyor.
Tayyip Erdoğan’ın gizli sözleşmesi
Ama biz bir haksızlık yapmışız. Meğerse o “Büyük İsrail’e Hizmet Sözleşmesi”nin arkasında Tayip Erdoğan varmış.
Daha önce tarihler arasındaki ilişki dikkatimi çekmemişti. Abdullah Gül’ün 2 Nisan 2003 günü imzaladığı “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmanın haberi, 15 gün önce Almanya’nın ünlü Spiegel dergisinde çıkmış. Spiegel, Tayyip Erdoğan’ı dünyaya şöyle takdim ediyor o tarihte: “Erdoğan, ABD ile yapılmış gizli bir anlaşmanın arkasındaki adam.” Ve Spiegel, haberi çok önemli bir bilgiyi açıklayarak sürdürüyor: Tayip Erdoğanlar, ABD’ye bu anlaşmayla 9 üs vermişler.” (Spiegel, 17 Mart 2003)
Kılıçdaroğlu’na sormalı
Abdullah Gül’ün itirafı olmasa, Spiegel’in haberi için, acaba diyebilirdiniz. Ama kapı gibi itiraf var ve en önemlisi 8 yılın uygulaması var.
Ve en önemlisi, İsrail’in Kuzeyden cepheye sürdüğü Cengiz Çandar’ın “Abdullahları” var. Birinci Abdullah, Abdullah Gül. İkinci Abdullah, Abdullah Öcalan. Üçüncü Abdullah, Tayip Erdoğan! Cengiz Çandar, İki Abdullah’tan söz ederken, niçin Tayyip Erdoğan’ı hariçte bırakıyordu?
Onu da Kemal Kılıçdaroğlu’na sormalı.