Doğu Perinçek: Bütün Ergenekon mazlumları bölünün!

Yürüyün hanımlar ve beyler

 

Gazeteciler,
Tutuklanan gazeteciler için yürüyün!

 

Vardiyayı devralan komutan eşleri,
Silivri 5. Ordudaki eşleriniz için yürüyün!

 

Üniversiteler,
Öğretim üyeleri için yürüyün!

 

Doktorlar,
Hapisteki doktorlar için yürüyün!

 

Siyasiler,

Silivri kal’asındaki yöneticileriniz için yürüyün!

 


Vatan kimin sayesinde satıldı

 

Cevizli Tekel fabrikasının o çok büyük bahçesinde işçilerle birlikte yürüyoruz. Gözyaşları yağmur sularına karışarak akıyor. Seslerimiz, yüksek duvarlara çarparak geri dönüyor: Tekel vatandır, vatan satılmaz!


İzmit SEKA’dayız. Salon hınca hınç. Binlerce işçi ve aileleriyle birlikte bağırıyoruz: SEKA vatandır, vatan satılmaz!


Gayrettepe, Avcılar, Gaziantep Telekom işçileriyle birlikte bağırıyoruz bu kez: TELEKOM vatandır, vatan satılmaz!


Sümerbanklarda, TÜPRAŞ’larda, tersanelerde, Seydişehir’de, Et Balıklarda, limanlarda hep böyle bağırdık: Vatandır, vatan satılmaz.


Hepsinde işçilerimize sesleniyoruz: Arkadaşlar, böyle tek tek fabrikalarda, işkollarında mücadele ederek, işyerimizi özelleştirmeden kurtaramayız. Alkışlanıyoruz.


Her görüşmemizde sendikacılarımıza anlatıyoruz; sendikaların genel kongrelerinde “bölünmeyin, birleşin” diyoruz. Alkışlar, alkışlar…


Birleştiremiyoruz.


Hepsi satılıyor.


İşçiler kapının önüne konuyor.

 

 

Ne sırası

 

Gazeteciler, vardiyacılar ayrı ayrı toplanıp ellerini çırparak bağırıyorlar: Susma, sustukça sıra sana gelecek!


Gazeteler başlıklar atıyor: “Sıra kimde?”


Sanki bütün millet sıraya girmiş.


Ne sırası bu?


Bedava kömür mü dağıtılıyor yoksa makarna mı?

 

Astsubay ile gazeteci F-2 koğuşunda birleşti

 

Tutuklananlar birer birer Metris’ten getiriliyorlar.


Beşiktaş adliyesinin önünü ekranlardan izliyoruz. Her tutuklananı kendi arkadaş grubu uğurluyor.


Ne var ki, cezaevi yönetimi gazeteciler ile subayların farklı grup olduğuna bakmıyor, hücrelerde yan yana getiriyor onları.


Ergenekon’un ilk tutuklusu E.Astsb. Oktay Yıldırım ile son tutuklananlardan gazeteci Soner Yalçın F/2 koğuşunda birleştiler.


Bu da bir başarı.


Artık günleri birlikte sayacaklar. Aynı karavanaya kaşık sallayacak ve birlikte koşacaklar.

 

 

Marks ve Lenin’in ne ilgisi var

 

Marks ve Engels, Manifesto’nun son satırına, “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” diye yazmışlardı. Daha sonra Avrupa devrimlerinin niçin başarısız kaldığını değerlendirirken, “işçileri köylülerle birleştiremedik” dersini çıkarmışlardı.


Devrimler Doğuya kayınca Lenin: “Bütün ülkelerin işçileri ve mazlum halklar birleşin” dedi.

 

Siz İshak Alaton ve Taha Akyol’u dinleyin

 

Taha Akyol, Marks ve Lenin’i sevmez. O başka cepheden konuşuyor; “Bizim Nedim, Ergenekon örgütü üyesi olamaz” diyor. (Milliyet, 4 Mart 2011)
İshak Alaton’un etrafına toplandığı alafranga aydınlarımız ve CHP’nin yeni yıldızları da öyle söylüyorlar, “Bizim çocuklarımız onlardan olamaz” gibi bir şeyler yazmışlar

 

 

Ricciardone kulübünün sloganı

 

Ben de Nusret ve Deniz’e “Boş verin Marks’ı, Lenin’i, Atatürk’ü falan” diyorum, “gelin biz de Ricciardone kulübüne üye olalım.”


Ve yeni sloganımızı buradan haykırıyorum:


Bütün Ergenekon mazlumları ve sıra bekleyenler, bölünün!


Bakın ne güzel, en sonunda hayat sizi birleştiriyor.


Mücadelede birleşemeyenler, esarette birleşiyor.


Kadehimi Ricciardone kulübünün başarısına kaldırıyorum (kadeh dediğimin içinde Silivri karavanasının ayranı var).

 

GÜNÜN GAZETECİLERİ: Bu yazımı Ergenekon gerçeğinin gören üç vicdanlı yazarımıza adıyorum: Melih Aşık, Sebahattin Önkibar, Can Ataklı.